Kuzey Irak politikamız

BAŞBAKAN Erdoğan’ın ABD Başkanı Bush ile görüşmesinin sonuçları hakkında olumlu olumsuz bir hayli yorum yapıldı.

Görüşmenin kamuoyuna intikal etmeyen yönleri mutlaka varsa da genellikle Türk tarafının Washington temaslarından oldukça tatmin olduğu izlenimindeyim. ABD’nin sadece PKK’ya değil, fakat Kuzey’deki Kürt yönetimini ve Barzani’yi de hedef alan geniş bir müdahaleye destek vermesi beklenmiyordu.

Başbakan Erdoğan da zaten Washington’da Türkiye’nin hedefinin PKK ile sınırlı olduğunu vurgulamaktan geri kalmamıştı. Başkan Bush ile PKK’ya karşı işbirliği konusunda varılan mutabakatın tam kapsamını ise ancak uygulama başladıktan sonra anlayacağız.

Şimdiden spekülasyonlarda bulunmak ve değerlendirmeler yapmakta bir yarar yok. Genelkurmay Başkanı da son açıklamalarında operasyon konusuna temkinle yanaştı. Kaldı ki, Güneydoğu’da kendi sınırlarımız içinde girişilen harekátın çok başarılı olduğu gözüküyor.

Dolayısı ile daha geniş bir güven ortamı içinde ve soğukkanlılıkla karar almanın şartları artık mevcut. ABD’nin eski BM Büyükelçisi Holbrooke ise büyük olasılıkla bir haftaya kadar Türkiye’nin sınırlı bir hudut ötesi operasyona başlayacağını söylüyor. Belki onun da bir bildiği var.

* * *

Washigton görüşmelerinden sonra Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek her nedense PKK’nın "Batı’nın babası belirsiz çocuğu" olduğunu iddia etti.

Hükümetin en önemli bir üyesinin Başbakan’nın Washington ziyareti sona erer ermez böyle bir ifade kullanması politik sorumluluk kavramı ile nasıl bağdaşır, bilemiyorum.

Çiçek PKK’nın 1978’de bir Marksist-Leninist örgüt olarak kurulduğunu ve TİKKO ve THKP-C gibi militani radikal solcu gruplarla ilişki içinde olduğunu bilmiyor mu?

Yeni kabinede Adalet Bakanı olan Mehmet Ali Şahin ise. PKK baskınında teröristler tarafından kaçırılan ve sonra serbest bırakılan sekiz askerimiz hakkında "Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir mensubu böyle bir duruma düşmemeliydi. Kurtulmuş olmalarından fazla sevinç duyamadım" dedi. Şahin’in sözlerini o zaman çok yadırgamıştık.

Fakat şimdi bir süredir internet sitelerinde dolaşan söylentilerin hiç değilse kısmen doğru olduğu anlaşılıyor. Yoksa bu sekiz asker Van’da tutuklanmazdı. Askerlerin akıbetinin bu olacağını PKK tahmin edemedi mi? Haklarındaki iddialar doğru ise sınır boyundaki bir birlikte ne işleri vardı? Bu soruların cevaplarını herhalde yakında öğreniriz.

* * *

Askeri müdahale yoluna gidilsin veya gidilmesinin Türkiye’nin Kuzey Irak yönetimine karşı tutumunda temel politikası ile çakışmayan bazı ayarlamalar yapılmalıdır.

Kuzey Irak’ta halen yürürlükteki Irak anayasasının öngördüğünün çok daha ötesinde bir fiili durumun mevcut olduğu aşikárdır. Yine de anayasa çerçevesini aşmayan ölçüde bu yönetimle bazı temaslar kurulması fiili durumu tanıma anlamına gelmez.

Kuzey Irak’a karşı açılım politikasına CHP lideri Deniz Baykal bile artık yeşil ışık yakıyor. Ne var ki Baykal’ın somut önerileri galiba biraz aceleye gelmiş. Mesela Irak’a düzenli su akışından bahsediyor.

Oysa Kuzey Irak’ın sıkıntısı yok. Hem akan sular ve hem de yeraltı suları bakımından bizden çok daha zengin. Bu zenginliğinden istifade ederek büyük tarım projeleri hazırlıyor ve bunun için yabancı sermaye buluyor.

Iraklı gençlerin Türkiye’de okutulması projesi de ne kadar gerçekçi olabilir? Orta Asya ülkelerinden 1990’lı yıllarda getirttiğimiz binlerce öğrenci ile tecrübemizin çok başarılı olmadığını unutmayalım.

Kuzey Irak politikamızda yeni bir sayfa açmak konusu cesaretle, dikkatle ve gerçekçilik ile ele alınmalıdır. Bu politikanın Türkiye’nin iç meseleleri ile kaçınılmaz etkileşimi de gözden uzak tutulmamalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları