İNGİLTERE Kraliçesi’nin Türkiye’ye yaptığı ziyaret zaman zaman insanı hayrete düşüren yorumlara yol açtı. "Kraliçe acaba niye geldi?" gibi anlamsız sorulara bile rastladık.
Başkanlık sistemi ile yönetilmeyen ülkeler arasında devlet başkanı düzeyinde resmi ziyaretler tarihin perspektifi içinde ilişkilerin geliştirilmesine müsait bir ortam yaratmak amacına yöneliktir. Bu ziyaretlerde belirli konular müzakere edilmez, bağlayıcı görüşmeler yapılmaz.
Kraliçe II. Elizabeth’in ziyareti de bir dostluk ziyareti olmuş ve aynı zamanda Türkiye’nin AB üyeliğine tam desteğin teyidine imkán vermiştir. Dostlukların teyit edilmesinin ve perçinlenmesinin önemi de çok büyüktür.
* * *
Unutmayalım ki, İngiltere bizimle diplomatik ilişkilere giren en eski Batılı ülkelerden biridir. İlk İngiliz büyükelçisi Sultan III. Murad’a güven mektubunu 1576 yılında sunmuştu. O tarihten beri ilişkilerimiz inişli çıkışlı bir seyir takip etti. İngiltere’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünün korunmasını kendi çıkarlarına uygun gördüğü devirler olduğu gibi, onu parçalama çabalarına giriştiği devirler de yaşandı.
Yunan isyanında İngiliz donanması 1827’de Navarin’de donanmamızın tahribine katıldı. 26 yıl sonra Kırım’da Ruslara karşı aynı saftaydık. Birinci Dünya Savaşında İttihat Terakki’nin çılgınlığı yüzünden harbe girince özellikle Ortadoğu’da en fazla İngilizlerle savaştık ve bir imparatorluk kaybettik.
* * *
Ne var ki, Cumhuriyet’in kurulmasından ve Musul meselesinin aleyhimize çözümlenmesinden sonra Atatürk’ün vizyonuyla ilişkiler genellikle istikrarlı bir dostluğa dönüştü. İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmakla beraber çıkarımızı İngiltere ve müttefiklerinin zaferinde gördük, onunla bir ittifak antlaşması imzaladık.
Savaştan sonra NATO’da İngiltere müttefikimiz oldu. Ortadoğu’da her zaman isabetli olmayan benzer politikalar güttük. Kıbrıs meselesinin çeşitli aşamalarında İngiltere adanın kaderini Rumlara terk etmeye yanaşmadı. Hatta bir ara bir Türk-Yunan kondominiyumu bile önerdi.
Rumlara sorarsanız İngiltere Kıbrıs’ın şimdiki bölünmüşlüğünün başlıca sorumlusudur. Bugün Türkiye’nin AB üyeliğine en güçlü ve aktif desteği veren ülke yine İngiltere’dir, çeşitli AB zirve toplantılarında karşılaşılan krizlerin aşılmasında başlıca rolü o oynamıştır.
Diğer Avrupalılardan farklı olarak Türkiye’nin üyeliğinin jeopolitik boyutunu daima göz önünde tutmaktadır.
* * *
Tabii medyamız ziyaretin magazin için cazip yönleri üzerinde durmaktan da geri kalmadı. Çankaya’daki yemekte Cumhurbaşkanı’nın smokin giymesi övülürken, papyonunun gri renkte olması tenkit edildi. Siyah papyon taksa daha iyi olurdu, fakat üzerinde bu kadar durulacak bir olay değil.
Asıl anlaşılamayan Başbakan’ın ve AKP’lilerin birçoğunun smokine olan alerjileridir. Günlük kıyafeti Batı’dan aldığımıza göre gece kıyafetine de uysak ne olur? Cumhurbaşkanı’nın eşine gelince, kıyafeti zarifti. Belki de moda tasarımcılarımızın yaratıcılığı bir gün türban sorununu daha kolay çözümlememizi sağlar!
Cumhurbaşkanı’nın davetine CHP Başkanı’nın katılmaması ise gerçekten hazindir. Muhalefet lideri İngiltere Kraliçesi’ne saygı göstermek için Çankaya’daki eşli toplantıları boykotunu bir kere askıya alamaz mıydı? Katı tutumları ile uluslararası alanda ne kadar büyük prestij kaybettiğinin galiba farkında değil.
* * *
Kraliçe’nin ziyaretinde siyasi mesajları veren Dışişleri Bakanı David Miliband oldu. Miliband AKP’yi kapatma davası konusunda Türkiye’de çok tepki çeken AB kurumları temsilcilerinden farklı bir şey söylemedi, "Hükümetlerin hukukçular değil, halk tarafından seçildiği ilkesine güçlü bir biçimde bağlıyız" ifadesini kullandı.
AKP kapatılırsa AB üyelik sürecinin zorlaşacağını da ima etti. Tepki göstereceğimize verilen mesajlar arasındaki örtüşmenin anlamını göz önünde tutsak daha iyi olur.
Kraliçe II. Elizabeth dostluk misyonunu büyük başarı ile tamamlayarak aramızdan ayrıldı. Basiretinden ve olgunluğundan alınacak çok ders var.