ARAP Ligi Genel Sekreteri Amr Musa, geçenlerde "Irak savaşı cehennemin kapılarını açtı" demiş.
Bu kanaat artık yaygın. Amerikan kuvvetleri çekilsin veya bir süre daha Irak bataklığında tutunmaya çabalasın, sonunda bir nevi "tsunami" beklentisi var.
Bir askeri tarih ve strateji uzmanı olan Kudüs İbrani Üniversitesi profesörlerinden Martin Van Creveld’e göre, "Irak’ın istilası, Milattan 9 yıl sonra Roma İmparatoru Augustus’un Almanya’ya gönderdiği lejyonları kaybetmesinden beri girişilen en çılgınca savaştır".
Ancak, o devrin süper gücü Roma, Alman kavimlerine yenildikten ve 15-20 bin askeri öldükten sonra hiç değilse uzun süre Ren Nehri’nin ötesine sarkmamak basiretini göstermişti. ABD’nin ise ne yapacağı belli değil. İran’a saldırması olasılığını hafife almamak gerektiğini söyleyenler gittikçe artıyor.
* * *
Van Creveld, ABD Irak’ı terk etmeye karar verirse, 140 bin askerin bütün teçhizatıyla çekilmesinin büyük güçlüklere yol açacağını belirtiyor. 1945’te Avrupa’dan, 1973’te de Vietnam’dan çekilirken ABD bütün silahlarını ve teçhizatını arkada bırakmıştı. Oysa modern silahlar ve araçlar o kadar değerli ki bunların terk edilmesi ve üstelik ABD’nin düşmanlarının eline geçmesine izin verilmesi düşünülemez.
ABD ordusu, milyonlarca ton silah ve malzemeyi Kuveyt’e nakletmek zorunda kalacak ve büyük ihtimalle ricat yolunda sürekli saldırılara uğrayacaktır. Geride bırakacağı ise bir harabedir. Altyapısı ve ülke gelirinin yüzde 90’ını sağlayan petrol endüstrisi tahrip olmuştur. Daha da vahimi, duruma hákim olabilecek bir hükümet mevcut değildir.
Şiiler ve Sünniler herhalde daha uzun süre birbirleriyle savaşacaklardır. Şiilerin kendi aralarında çarpışmaları ihtimali de yüksek. Kronik sivil savaşın hüküm sürdüğü bir Irak sadece yerel hedeflere değil, fakat bütün bölgeye yönelik her türlü terörizmin merkezi haline gelir.
Özellikle Ürdün, Kuveyt, Lübnan ve İsrail, teröristlerin hedefi olur. Bütün bu olumsuz gelişmelerden zararsız sıyrılacak, hatta tek istifade edecek olanlar Kürtlerdir.
* * *
Van Creveld bu görüşlerden hareketle, Irak savaşından gücünü ve bölgedeki nüfuzunu artırarak çıkacak olan İran’ın dünyanın petrol ikmali için büyük bir tehdit teşkil edeceğine işaret ediyor.
İran’a karşı caydırıcı bir güç gerektiğinden, ABD’nin bölgede kuvvetlerini süresiz konuşlandırmak zorunda kalacağını öngörüyor. Bu kuvvetlerin büyük kısmı zaten muazzam bir ABD üssü haline gelen Kuveyt’e, bir kısmı da Oman ve diğer Körfez ülkelerine sevk edileceklerdir.
Van Creveld, Amerikan kuvvetlerinin bir kısmının kuzeyde, Kürt bölgesinde konuşlandırılması olasılığına temas etmiyor. Ancak başka gözlemciler buna muhakkak nazarıyla bakıyorlar. Kürtlerin topraklarında ABD kuvvetlerini tutmak istediklerinde de şüphe olamaz. Her neyse, ABD kuvvetlerinin bölgede kalması, yeni kırılganlıklar ve istikrasızlık odakları yaratacaktır.
ABD kuvvetlerinin çekilmesi kadar bölgede kalması da korkulu bir rüya haline gelmiştir. Irak savaşının bedelini daha çok bölge ülkeleri ödemişlerse de ABD’nin manevi olduğu kadar maddi kayıpları da küçümsenecek oranda değildir.
* * *
ABD’nin, hiç değilse bundan sonra, dünyada üstleneceği rolün sınırları bulunduğunu, tek başına hareketin daha büyük felaketlere yol açacağını idrak etmesi beklenebilir mi?
Şimdilik bu konuda iyimserlik zor. Ne var ki, ABD’yi eleştirme ve kınama güdüsü ne kadar dayanılmaz olursa olsun, mevcut açmazın aşılmasına yardım etmek, uluslararası toplumun ve özellikle bölge ülkelerinin yararınadır.
Kamuoylarının aksine hükümetlerin kendilerini duygusallığa kaptırmaları lüksü yoktur.