1962’de Nasır’ın desteklediği bir isyan hareketi Yemen’de, ülkeyi geleneklere uygun olarak yöneten "İmam"ı devirmiş ve yerine bir cumhuriyet rejimi tesis etmişti.
Uzun yıllar bir yandan Mısır’ın, diğer yandan Suudi Arabistan’ın desteklediği iki rakip grup çarpıştı. Mısır ordusu bataklığa saplandı ve ağır zayiat verdi.
O tarihlerde İsmet İnönü, bir resepsiyonda karşılaştığı Mısır Büyükelçisi’ne şu tarizde bulunur: "Neden bize danışmadınız? Size tecrübemize dayanarak ’Yemen’e girmek kolaydır, çıkmak zordur’ der, sizi uyarırdık." Koskoca ABD de aynı hatayı yapmadı mı?
Siyasi hedefini doğru dürüst belirlemeden, bir çıkış stratejisi saptamadan paldır küldür Irak’a saldırdı. Neredeyse dört yıl sonra bilanço olabileceği kadar trajik. Üç bin Amerikalı asker öldü, yaralı sayısı 20 binden fazla, sadece geçen yıl 34 bin Iraklı katledildi, ülke neredeyse tam bir sivil savaş içinde.
* * *
Bu tabloya rağmen Türkiye’de hamasi nutuklar verenlere ve hele askeri müdahale çağrısı yapanlara şaşırmamak mümkün değil. Amerikalıların akıbetine, hatta mutlaka çok daha kötüsüne uğramayacağımıza gerçekten inanıyorlar mı?
Özellikle muhalefet büyük bir çelişki içinde. 2003’te 1 Mart Tezkeresi’ne cansiperane karşı gelen, Irak’ta bataklığa saplanırız diyen sanki başkasıydı. O tarihte Amerikalılarla yapılan anlaşma ideal sayılamazdı; fakat ne de olsa Kuzey Irak’taki gelişmeleri bir derecede etkilemek imkánı verdiğini hem askerler, hem de diplomatlar kabul ediyorlardı.
Bizden beklenen, Amerikan askerleriyle birlikte savaşmak değildi, operasyonun lojistik desteği Türkiye’den sağlanacaktı ve bazı Türk birlikleri sınırın Irak tarafında konuşlandırılacaktı. Kuzeyde mukavemet görmeyeceğinden Amerikan ordusu da zaten ancak Kürt bölgesinin güneyine vardığı zaman sıcak çatışmalara girecekti.
* * *
Irak’a müdahale çağrıları somut hangi amaca yönelik? PKK’yı temizlemeye mi, yoksa Kerkük’ün Kürt bölgesine bağlanmasını önlemeye mi? PKK’ya karşı 1990’lı yıllarda, üstelik Barzani kuvvetleriyle işbirliği halinde operasyonlar yapıldı, teröristlerin kökü kazınamadı.
O devirde sorumlu mevkilerde bulunan tecrübeli komutanlar bugün de Kuzey Irak’a bir operasyonun olumlu sonuç vereceği konusunda çok umutlu değiller. Kerkük’e yürümek ise tabii çok daha büyük riskleri beraberinde getirir. Kaldı ki, Amerikalılar Irak’ta iken bir müdahalenin, en basit mantıkla, sağduyuyla bağdaşması imkánsız.
Amerikalıların Irak’tan çıkmasını beklemek gerek. Kılıç şakırdatmalarımız ise olsa olsa, ABD’nin, kuvvetlerini Irak’tan çekmeye karar verdikten sonra da Kuzey Irak’ta bir askeri mevcudiyet devam ettirmesine yol açar. Bu sonucu sağlamak için sanki elimizden geleni yapıyoruz!
* * *
Amerikan askerleri Irak’ı terk ettikten sonra dahi bir müdahalenin siyasi, askeri ve ekonomik bedeli çok ağır olur.
Çok zayiat veririz, çok ağır siyasi baskılara uğrarız, AB süreci sona erer, büyük olasılıkla BM Güvenlik Konseyi’nden bizi kınayan ve kuvvetlerimizi derhal çekmemizi isteyen bir karar çıkar, Ortadoğu ülkelerinden de tepkiler gelir, kendimizi bir anda yalnızlık içinde buluruz.
Direkt sermaye akımı durur, sıcak para kaçar, borçlarımızı ödeyemez, ödemeler dengesindeki açıkları kapatamaz duruma düşeriz. Irak’taki sorunlarımız için alternatif politikalar üretilmelidir. Kuzey Irak’a açılım politikası daha akılcı olur. Bunu denemeliyiz. Biz yapmazsak İran yapacak. Başladı bile.
Umarım Meclis’in gizli celsesinde hükümete müdahale yetkisi veren bir karar alınmaz. Böyle bir kararın yaratacağı politik ivmeye çok kolay kapılırız. Politik esneklik imkánını kaybederiz.