Görüş ayrılığı

ERTUĞRUL Özkök, 28 Ekim tarihli makalesinde benim bir gün önceki "Tablo Çok Karmaşık" başlıklı yazımı ele alarak aramızdaki görüş ayrılığını izah ediyor. Her şeyden önce yazısının başında bana hak ettiğimden çok daha fazla övgü içeren ifadeleri için Özkök’e teşekkür etmek isterim.

Sekiz yıldan beri Hürriyet Gazetesi’nde yazmak beni de çok mutlu ediyor. Bu sayede neredeyse bir ikinci meslek edindim. Yaşım artık bir hayli ilerlemiş olduğundan çok yakında bu işe son vermem gerekeceğini düşünürken üzülüyorum.

* * *

Özkök
yazımın son tümcesini şu şekilde nakletmiş: "Kuzey Irak’a müdahale etmek hayal üretmektir." Ama bu tümcede "Kuzey Irak’a müdahale" denmiyor ki. "Hayaller üretmenin faydası yok" deniyor. Yazının okunmasından anlaşılacağı üzere, "hayaller" sözcüğü TBMM’nin kabul ettiği tezkerede öngörülen PKK’ya yönelik bir askeri müdahaleye değil, Özkök’ün desteklediği Barzani’yi hedef alan çok daha geniş bir operasyona ilişkin.

Yoksa uluslararası anlayış ve hatta destek bile sağlamış bulunan sınırlı bir müdahaleye karşı gelmek elbette söz konusu olamaz. Nedir bu sınırlı müdahalenin amacı? PKK hedeflerini mümkün olduğu kadar havadan vurmak ve sınırın öbür tarafında birkaç kilometre genişliği olan bir güvenlik kordonu tesis etmek.

Başka bir deyimle, benim de vaktiyle kuvvetle desteklediğim 1 Mart tezkeresinin bize sağlayacağı avantajları bu defa tek taraflı olarak elde etmek. Tabii bazı ek tedbirler de almak gerekir. Eğer çok yanılmıyorsam Suriye sınırı boyunca bir elektronik gözetleme sistemimiz mevcut. Fakat Irak sınırında böyle bir sistem yok. Bu eksiği de herhalde süratle kapatmak yoluna gidilecektir.

Sınırlı müdahalenin PKK’ya nasıl bir darbe indireceği konusunda da gerçekçi olunmalıdır. Teröristler kamplarını terk edeceklerinden onları tamamen yok etmek mümkün olmayacaktır. Fakat kampları tahrip ederek operasyonel güçleri zayıflatılabilir. Kandil Dağı’na hava saldırılarının çok etkili olması ihtimali de zayıftır.

Geçenlerde kendisiyle yapılan bir söyleşide eski MİT Müsteşarı emekli Büyükelçi Sönmez Köksal, 1990’lı yıllardaki bombardımanlar sırasında PKK’lı teröristlerin Kandil’deki mahfuz mağaralarında türkü söylediklerini naklediyordu. Kaldı ki Irak’taki PKK mevcudiyetini tamamen yok etsek bile terörün derhal son bulmayacağını biliyoruz.

Terörün insan kaynağı daha çok Türkiye’de. Kara Kuvvetleri Komutanı, PKK’ya iltihakları önleyemediğimizi söylemedi mi? Sınırdan sadece güneyden kuzeye geçiş yok, kuzeyden güneye de geçiş var.

Barzani’ye ve yönettiği bölgeye karşı hava saldırısı fikrine gelince, sırf havadan operasyonlarla bir sonuç alınabileceğini düşünmediğim doğrudur. Bence Barzani’yi dize getirmek istiyorsak Kuzey Irak’ı işgalden başka çare yoktur. Bunun da bizi ABD gibi askeri ve siyasi bir bataklığa saplayacağını makalemde belirtmiştim.

Barzani’ye karşı yalnızca havadan bir saldırının sonuçları da iyi değerlendirilmelidir. Böyle bir saldırı, Kuzey Irak Kürtlerini Türkiye’ye karşı daha fazla radikalize etmez mi? Güneydoğu’daki yansımaları ne olur? Kürtler ile Türkmenler arasındaki gerginlik ve çatışma olasılığı daha artmaz mı? Bu sorulara cevap vermek kolay değil.

* * *

Halen Türkiye’de teröre karşı haklı tepkilerin toplumsal barışı bozmak isteyenler tarafından fütursuzca istismar edildiğini görüyoruz. Terörün çok daha geniş bir bölgeyi kapsadığı 1990’lı yıllarda bile Kürt kökenlilere karşı bugünkü düşmanlık duygularına rastlanmıyordu.

Oysa, 22 Temmuz seçimlerinde AKP’ye verilen oylar, Kürt meselesinin çözümünde en önemli unsur olan entegrasyon sürecinde nihayet önemli ilerleme kaydedildiğini kanıtlamış ve iyimserlik yaratmıştı. Ne oldu da birdenbire durum tersine döndü? Türk-Kürt çatışmasına bizi sürükleyebilecek bugünkü ortamdan nasıl çıkacağız? Üzerinde durmamız gereken asıl mesele bu değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları