SİYASİ ve toplumsal çalkantılar içinde bulunduğumuz bir devrede, enerji alanında, Türkiye’nin yalnızca ekonomik geleceğini değil, Avrupa ile Ortadoğu’da politik ağırlığını etkileyecek gelişmeler yaşanıyor.
Ülkemizin bir enerji nakil merkezi haline gelmesini sağlayacak projelerin uygulama aşamasına gelindi. Rusya’nın, Bulgaristan ve Yunanistan ile, Karadeniz’i Ege Denizi’ne bağlayacak Burgaz-Dedeağaç petrol boru hattı üzerinde anlaşmaya varmış olmasına rağmen, Samsun-Ceyhan hattı projesi geçerliliğini korudu ve inşasına başlanıyor. Bu boru hattının kapasitesini dolduracak petrolün nereden sağlanacağı henüz tam belli değil. İki boru hattı rekabet içinde olacaklar. Ancak Samsun-Ceyhan’ın avantajları var. İnşası daha önce başlıyor ve Burgaz-Dedeağaç kadar çevre bakımından sakıncaları yok. Üstelik Ceyhan’da hazır bir altyapı mevcut.
* * *
Gaz açısından da Türkiye jeopolitik denklemin tam ortasında bulunuyor. Gaz tüketiminin %50’sini Rusya’dan temin eden AB, Rusya’nın gazı bir stratejik koz olarak kullanmak istemesinden kaygılı. Economist dergisinin geçen haftaki sayısında belirttiği gibi Sovyetler Birliği askeri gücünü jeopolitik güce çevirmek peşindeydi. Onun nazarında petrol ve gaz askeri masraflarını finanse eden bir kaynaktı. Bugünkü Rusya için ise petrol ve gazın kendisi bir jeopolitik manivela ve bunu fütursuzca kullanabileceğinin kanıtlarını vermekten geri kalmadı. AB bu nedenle gaz ikmal kaynaklarını çeşitlendirmek amacını güdüyor. Türkiye’yi Bulgaristan ve Romanya üzerinden Macaristan’a ve Avusturya’ya bağlayacak Nabucco projesi AB’nin desteklediği bir proje. AB proje çalışmalarını hızlandırmak için bir özel koordinatör de tayin ediyor. Ne var ki, Nabucco hattınından beklenen Rusya’ya bağımlılığı azaltmak, Azerbaycan ve Hazar havzasının, özellikle Türkmenistan’ın gazını ve belki de Ortadoğu gazını Avrupaya sevk etmek iken, Macaristan AB oydaşmasına aykırı bir tutum içine girmekten kaçınmadı. Karadeniz’den ikinci bir Mavi Akım ile daha fazla Rus gazının Avrupa’ya nakline yeşil ışık yakma eğilimine girdi. Türkiye ise AB ülkelerinin büyük çoğunluğu gibi ikinci bir Mavi Akım’a taraftar değil.
* * *
Nabucco projesine Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı adaylarının da büyük destek verdiğini kaydetmek gerekir. Le Monde gazetesinin bu konudaki sorularına cevap veren Segolène Royal, 2025’te, bugünkü yılda 500 milyar metreküpe iláveten, Avrupa’nın 250-300 milyar metreküpe daha ihtiyaç duyacağını ve dolayısı ile yeni kaynaklar aranması gerektiğini vurguladı. Sarkozy’ye gelince, Nabucco projesinin AB enerji güvenliği için çok önemli olduğunu ve aynı zamanda Türkiye ve gaz üreticisi Hazar bölgesi ülkeleri ile işbirliğini arttırmaya yaracağını düşünüyor. Nabucco projesinin, gerçekleştiği takdirde, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin ve üyelik sürecinin kritik bir unsurunu teşkil edeceğini söylemek abartılı olmayacaktır.
* * *
Enerji alanında bir diğer gelişme de öngörülen üç nükleer santralın gerçekleşmesi aşamasına nihayet gelinmesidir. Hukuki zeminin hazırlanmasından sonra 7-8 yıl içinde Türkiye’nin bu santrallara kavuşması enerji güvenliğimize katkıda bulunacağı gibi bölge ülkeleri ile aramızdaki nükleer teknoloji açığını kapatmaya yarayacaktır.
Ülkemizde sürekli pompalanan karamsarlık havası içinde başarılar gözden kaçmamalıdır. Türkiye’nin birkaç yıldan beri katettiği mesafeyi küçümsemek kendimize karşı haksızlık olur.