Enerji politikaları ve yansımaları

ÖNÜMÜZDEKİ onyıllarda küresel boyutta enerji darboğazlarıyla karşılaşacağımız kesin. Yapılan bazı araştırmalara göre dünya petrol üretimi 2030’da günde 110 milyon varile kadar çıkacak ve ondan sonra tedricen azalacak.

Alternatif kaynaklar arasında en fazla umut veren rüzgár enerjisi. Fakat bugünkü teknolojiyle çok pahalıya mal oluyor. Örneğin, İstanbul’un enerji ihtiyacını tümden karşılamak için belki 40-50 bin rüzgár kulesi gerekebilir. Bunun maliyeti de 40-50 milyar doları bulur.

Türkiye enerji açısından kırılgan bir ülke. Petrol ve gazı yok. Elindeki başlıca koz, coğrafi konumu. Dünyanın ispatlanmış gaz rezervlerinin % 71.8’inin ve ispatlanmış petrol rezervlerinin % 77.7’sinin bulunduğu bir bölgede yer alıyor. Kaynak ülkeler ile tüketim pazarları arasında bir köprü işlevi görme potansiyeline sahip.

Kuzey-güney ekseninde önemli miktarda petrol, yılda 200 milyon ton civarında, Boğazlar’dan ve Bakü-Ceyhan boru hattından naklediliyor. Samsun-Ceyhan boru hattı projesi hayata geçirilebilirse bu miktar daha da artacak. Ayrıca Irak’ta durum normalleşebilirse, Kerkük-Yumurtalık hattı da tekrar işlerlik kazanacak.

* * *

Gaz bakımından kırılganlık daha fazla. İhtiyacımızın en büyük kısmını Karadeniz’deki Mavi Akım ve Bulgaristan üzerinden gelen boru hattı vasıtasıyla Rusya’dan sağlıyoruz. Rusya, enerji kaynakları zenginliğini politik amaçlarla kullanmak eğiliminde olduğundan gaz ikmalinde aksaklıklar beklenmedik anda ortaya çıkabilir. Yapımı tamamlanan Bakü-Erzurum boru hattından Azeri gazı da gelmeye başlıyor.

Türkiye’ye ayrıca İran’dan da gaz geliyor. Fakat şimdiki aşamada aldığımız gazın tamamı kendi ihtiyaçlarımıza tahsis ediliyor. İran ile başka ülkelere de gaz sevkini kapsayacak bir işbirliği ABD ile siyasi güçlükler yaratır. Nitekim 12 Temmuz’da İran ile aramızda imzalanan Anlayış Mutabakatı, Türk şirketleri tarafından, bir hizmet kontratı altında, İran’ın Pakistan ile sınırına yakın Güney Pars gaz sahasındaki 3 fazın geliştirilmesini öngördüğünden, ABD tarafından tepkiyle karşılandı.

Bunun nedeni, ABD mevzuatının enerji alanında İran’da 20 milyon dolar üzerinde yatırım yapan şirketlere yaptırım uygulanmasına imkán vermesidir. Türk şirketlerinin tasarladığı yatırımlar ise 3-4 milyar dolar seviyesinde olacak. Bu önemli yatırımın anlaşılan bir amacı Hazar bölgesi gazını, Türkiye-Bulgaristan-Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya’ya kadar nakledecek olan Nabucco hattı projesine kaynak bulmak.

İyi de, Nabucco projesi için yılda 30 milyar metreküplük bir taşıma kapasitesine ihtiyaç var. Türkiye’deki şebeke ise şu anda ancak 10 milyar metreküp taşıyabiliyor. Pars bölgesine yapılacak yatırım için dış finansman bulmak ABD’nin tutumu yüzünden ayrıca bir sorun.

Fransa ile de Nabucco projesi kapsamında bir güçlükten bahsediliyor. Gaz de France’ın Nabucco hattından gelecek gazı satın almak istediği, fakat Türkiye’nin buna muhalefet ettiği ileri sürüldü. Ne var ki, gazı hangi şirketin satın alacağına Nabucco hattının geçtiği ülkelerin kurduğu konsorsiyum karar verecek. Dolayısıyla mesele, Türk-Fransız ikili ilişkileri kapsamında değil.

* * *

Genel tabloya baktığımızda Türkiye’nin oldukça iddialı projeler peşinde koştuğunu görüyoruz. Bunların gerçekleşmesi bir hayli vakit alır. Projelerin ekonomik ve mali fizibiliteleri yanında siyasi yönleri ve olası yansımaları da iyice değerlendirilmelidir.

ABD ve Fransa ile "Ermeni soykırımı"na ilişkin parlamento tasarrufları yüzünden ne zaman gerginlik belirse, bu ülkelere karşı doğal olarak enerjiyi de içeren ekonomik yaptırımlar akla geliyor.

Ekonomik yaptırım iki tarafı keskin bir kılıçtır. Kime daha fazla zarar vereceği çok dikkatle hesaplanmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları