Düğmeye kim bastı?

"GÜNEŞ" harekátının beklenmedik bir zamanda ve beklenmedik bir süratle sona ermesi, kaçınılmaz olarak işin içinde yine Amerikan parmağı bulunduğu iddialarına yol açtı. Komplo teorisi profesyonellerine ve amatörlerine, yeminli ABD ve Batı karşıtlarına yine gün doğdu.

Ellerindeki en büyük sav, tabii ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in bir gün önce Ankara’yı ziyaret etmesi, operasyonun bir iki hafta içinde bitirilmesi gerektiğini ifade etmesi, Başkan Bush’un da aynı gün Savunma Bakanı’nın çağrısını tekrarlamasıydı. Hemen ertesi günü Kuzey Irak’tan askerlerimizin çekilmeye başlaması, ABD’nin talebine uyduğumuzun en güzel kanıtı değil miydi?

Genelkurmay’ın açıklamasında, "TSK’nın bu kararına içeriden veya dışarıdan herhangi bir etki söz konusu değildir" denmesi bile inandırıcı görülmedi. Kuzey Irak’tan ABD’nin uyarısı üzerine çekildiğimiz yolunda yaratılan efsane, daha öncekiler gibi, herhalde uzun ömürlü olacak.

* * *

Oysa, Genelkurmay’ın açıklamasına inanmamak için ciddi ve mantıki bir neden yoktur. Evet, ABD’nin de, AB ülkelerinin de uzun sürecek ve daha kapsamlı bir operasyonu desteklemeyecekleri biliniyordu. Fakat Genelkurmay’ın planı da zaten sınırlı bir çerçevede tutulmuştu. Genelkurmay daha başından beri az miktarda kuvvetle kapsamı dar bir harekátın söz konusu olduğunu gizlememişti.

Amacın bazılarının hayal ettiği gibi PKK’yı tamamen tasfiye etmek ve hatta bunun ötesinde Barzani’ye bir ders vermek olmadığı aşikárdı. Ne var ki, bazı hükümet üyeleri ve hatta Bağdat’a Irak hükümetine bilgi vermek üzere giden heyetin başkanı bile, harekátın çok daha kapsamlı olacağı yolunda ifadeler kullanmaktan geri kalmadılar.

Koordinasyon noksanı denebilir mi? Belki de. Fakat operasyonun gerçek niteliğini hükümetin dışında olanlar bile anladıktan sonra yönetimin içindekilerin yanlış algılamalara kapılmalarına ve kraldan fazla kral kesilmelerine ne demeli?

Harekátın ABD’nin talebiyle durdurulmadığının kanıtları çok. Bir kere ABD, bir iki haftalık süreden bahsetmişti. Böyle dediği için mi küsüp hemen çekildik? Olacak şey değil.

İkincisi, daha sonraki yalanlamalara rağmen, "Ulusal Sesleniş" konuşmasının ambargolu metninde "Planlanan hedeflere ulaşıldıktan sonra en kısa sürede askerlerimiz geri dönecektir" ibaresinin yer alması, Başbakan’ın geri çekilmeden hiç değilse son dakikaya kadar haberdar olmadığını açıkça göstermektedir.

Bunu nasıl izah edeceğiz? Gates’in Başbakan’ı atlayarak "derhal çekilin"talebini yalnızca Genelkurmay Başkanı’nın kulağına fısıldadığına mı hükmedeceğiz? Genelkurmay Başkanı da bunun üzerine Başbakan’a haber bile vermeden birliklerimize çekilme emri mi verdi?

Genelkurmay Başkanı, bir başka devletin "talimatı"na uymak sorumluluğunu tek başına mı üstlendi? Bu şekilde hareket etmiş olabilir mi? Bu ağır sorumluluğu hükümetle paylaşmak istememesi düşünülebilir mi? ABD’nin emriyle hareket ettiğimizin kanıtı yoktur ve olamaz.

Türkiye bugünküne oranla çok daha zayıf olduğu devirlerde bile hayati milli çıkarlarına ilişkin konularda başka ülkelerin baskısı altında hareket etmemiştir. Bugün bu zaafı gösterecek değildir. Genelkurmay Başkanı çekilme emrinin gizli tutulmasının, kuvvetlerimizin güvenliğini korumak kaygısından kaynaklandığını da vurgulamıştır. Bu kaygı da herhalde yadırganamaz.

* * *

Güneş operasyonu, askeri bakımdan olduğu kadar siyasi ve diplomatik açıdan da çok başarılı geçmiş ve PKK’ya ağır zayiat vermekle kalmamış, Kuzey Irak’taki Kürt liderlerine PKK’ya hoşgörüyle davranmaya ve ona destek vermeye devam ettikleri takdirde yeni müdahalelere ileride de katlanmak mecburiyetinde kalacakları mesajını iletmiştir.

Denklem PKK’nın aleyhine dönmüştür. Zorlama yorumlarla başarımızı gölgelemeyi bir tarafa bırakalım.

Bundan sonra vakit geçirmeden bu başarıdan hareketle PKK terörüne tamamen son verecek atılımlar üzerine odaklanalım.
Yazarın Tüm Yazıları