AMERİKA’da birkaç gün geçirdikten sonra, bu ülkenin bir geçiş devrinin sancıları içinde bulunduğu izlenimini edinmemek çok zor. Şahin Başkan Bush, artık herkesin kanaatince bir topal ördek.
Irak politikasının iflasını, Amerikan halkının tam anlamıyla kavraması bir hayli vakit aldı. Fakat bugün Bush’un politikasına destek hemen hemen hiç kalmadı. Son bir kamuoyu yoklamasına göre, halkın yüzde 68’i, Amerikan kuvvetlerinin Irak’tan bir yıl içinde çekilmesine taraftar.
Sorun, bundan böyle, ABD’nin, Irak bataklığından kendini nasıl kurtaracağından ibaret. Gerek Temsilciler Meclisi, gerek Senato’da çoğunluğu ele geçirmiş olan Demokratlar, Savunma Bakanlığı için ek ödenek öngören bir yasa metnine, Irak’taki kuvvetlerin 120 günde çekilmeye başlamasını ve çekilmenin bir yıl içinde tamamlanmasını talep eden bir hüküm eklediler.
Kongrenin her iki kanadı da Irak’ta sadece Irak ordusunu eğitecek ve El Kaide’ye karşı mücadeleyi destekleyecek az miktarda bir kuvvetin bırakılmasına taraftar. İki meclisten geçen metinler, tek bir metin haline getirildikten sonra Başkan Bush’un imzasına sunulacaksa da Başkan vetosunu kullanacağını açıkladı bile.
Veto sonucunda Irak’taki ordunun mali destekten yoksun kalmasının vebalini Kongre ve Başkan birbirlerinin üzerine atmaya hazırlanıyorlar.
Bush’un başlıca amacının ne olduğu açık. Görev süresinin sona ereceği 2008 yılı sonuna kadar kuvvetlerin bugünkü mevcudu ile Irak’ta kalmasını ve bu suretle daha sonra nasıl olsa kaçınılmaz hale gelecek çekilmeden doğacak kaosun sorumluluğunu halefine yüklemek.
Gerek Kongre gerek Başkan, "askerlerimizi arkadan hançerledi ithamına" maruz kalmak istemiyorlar. Şunu da kabul etmek gerekir: ABD halkı, Bush’un politikasından büyük düş kırıklığına uğramışsa da, ordunun desteklenmesi söz konusu olunca bunu bir vatanseverlik görevi sayıyor.
Amerika’yı eleştirmek kolay; fakat Amerikan milletinin 2001 yılından beri sergilediği vakur ve sakin vatanseverliği takdir etmemek mümkün değil.
Bush’un problemi yalnızca Kongre ile sınırlı sayılmaz. İçeride destek kaybettikçe dışarıda prestiji ve inandırıcılığı da gittikçe azalıyor. Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Arap Ligi toplantısında Irak’taki Amerikan askeri mevcudiyetinin meşru olmadığını ifade etmekten geri kalmadı.
Bununla yetinmedi, Bush’un Beyaz Saray’da şerefine tertiplemek istediği gala yemeğini reddetti. Ürdün Kralı da Washington’a resmi bir ziyaret davetini geri çevirdi.
Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın İran Cumhurbaşkanı’nı Riyad’da çok sıcak bir şekilde karşılaması, Filistin’de HAMAS’ın katılımıyla yeni bir hükümet kurulmasını teşvik etmesi, Washington’u ayrıca rahatsız etmiş görünüyor.
* * *
Bush devri sonuna yaklaştıkça, her ülke ortaya çıkacak yeni şartlara göre kendisini hazırlamaya çalışıyor. Ne var ki Bush’un çok geniş bir bölgede bırakacağı enkazın nasıl kaldırılacağı, yaraların nasıl sarılacağı, parçalanmaların nasıl önleneceği, radikal İslamcı partilerin kuvvetlenmesinin nasıl önlenebileceği belli değil.
Bölgede olduğu kadar ülkeler içinde de politik dengeler çok değişecek. Bush’un mirasını tasfiye etmek çok zaman isteyecek. ABD de Bush’tan sonra dünya vizyonunu, temel stratejisini değiştirmek zorunda. John F. Kennedy, 1963’te şunu demişti:
"Amerika için büyük bir istikbal öngörmek istiyorum. Askeri kuvvetin ahlaki değerlerle, servetin basiretle, gücün idealle dengelendiği bir istikbal."