AKP’nin 1982 Anayasası’nı değiştirmek istemesi aslında yadırganmamalıdır. Ne var ki Anayasa değişikliği aceleye getirilemez. Bir kere politik ortam müsait olmalıdır. İkincisi, Anayasa belki bir yıldan fazla sürecek bir çalışmayı gerektirir.
Sivil toplumun bütün kesimlerinin görüşlerinin alınmadan bir Anayasa metni hazırlanamaz. Tabii bu süreç içinde her türlü fikir ortaya çıkacak, bunların bir kısmı da tepki doğuracaktır. Ancak eleştirilerin hemen suçlamaya dönüşmesinden kaçınmak lazımdır. Her yeni fikre karşı niyet yargılaması başlatmakla bir yere varılamaz.
* * *
Yeni Anayasa taslağını hazırlamakla görevli olduğu anlaşılan AKP milletvekili Profesör Zafer Üskül,"Atatürk milliyetçiliği ile Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığın" Anayasa’da yer almaması gerektiğini belirtince kıyamet koptu. Eski Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, bu görüşün "AB sözcülerinin yıllardan beri Türkiye’den istediklerinin tekrarından ibaret" olduğunu ve ulus devletin sona ermesi anlamına geleceğini ifade etti.
Oysa mevcut Anayasa’nın 3’üncü maddesinde yer alan "Türkiye Devleti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür" hükmü zaten ulus devleti ifade ediyor. Üskül’ün önerisi bu açıdan tenkit edilemez. Kanadoğlu’nun AB’nin istekleri hakkında söylediklerinin de aslı esası yok. Demokrasi ve insan hakları ile ulus devletin bağdaşmadığını düşünüyorsa, o başka.
Üskül’e gelince, daha şimdiden tartışma başlatacak bir tezle öne çıkması ciddi bir hatadır. Üskül, anayasalarda ideoloji olmaz diyor. Pek inandırıcı değil. Demokrasi de bir ideoloji sayılmaz mı?
Fransız Anayasası’nda da 1789 İnsan Hakları Beyannamesi’ne atıf var. Türkiye Anayasası’nda da Atatürk’ün millete miras bıraktığı ilke, inkılap ve değerlere atıf yapılmasından daha doğal bir şey olamaz.
Ancak 1982 Anayasası’ndaki "Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı"ibaresi düşündürücü olmaktan bence geri kalmıyor. Nedeni, Atatürk’ün neyi belirlediği konusunda ortak bir anlayışın mevcut bulunmamasıdır. "Kemalistler" ve "Atatürkçüler" gibi bir bölünmeye şahit oluyoruz. Türkiye’de birçok ideoloji, Atatürk’ün arkasına gizleniyor.
Kaldı ki dünyada milliyetçilik kavramının algılaması değişti. Atatürk’ün ölümünden sonra Alman milliyetçiliği İkinci Dünya Savaşı’na yol açtı. Soğuk savaşın sona ermesini takiben etnik milliyetçilik nice felaketlere ve katliamlara sebep oldu.
* * *
Avrupa’da bugün gördüğümüz ırkçı milliyetçilik çok çirkin. Bizde de radikal, şoven, çatışmacı, şiddet eğilimli bir milliyetçilik cereyanı yok mu? Atatürk’ün milliyetçiliği vatanseverlik anlamındaydı. De Gaulle de "Vatanseverlik kendi milletini sevmektir, milliyetçilik bütün diğer milletlerden nefret etmektir" demiş.
Yeni Anayasa’da "Atatürk’ün belirlediği milliyetçiliğe" yer verilecekse bu kavramı biraz açmak, onun barışçı ve insancıl bir milliyetçilik taraftarı olduğunu bir şekilde vurgulamak isabetli olur.