AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM), yargıçların seçiminde güdülecek yöntem konusunda, kendi aleyhindeki dava sayısının gittikçe artmasından tedirginlik duyan Rusya’nın tutumu yüzünden sorun çıktı.
Rus Parlamentosu reform niteliğinde olan ve bu arada görev süreleri sona eren yargıçların süresini iki yıl uzatan 14 sayılı protokolü onaylamayı reddetti.
Bu durumda 45 devlet tarafından onaylanan protokol yürürlüğe giremeyince, Avrupa Konseyi, 2007 Kasım’ında görev süresi sona eren 20 yargıcın mensup oldukları ülke hükümetlerinden üçer aday bildirmelerini talep etti.
Görev süresi sona eren yargıçlar arasında yıllardan beri mahkemede ve Avrupa hukuk çevrelerinde kişiliği ve tutarlı yaklaşımları ile sürekli takdir toplayan, Türkiye’de insan hakları hukukunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatları ile uyumlu hale gelmesi için büyük çaba gösteren, kamuoyumuzun çok iyi tanıdığı Rıza Türmen de var.
* * *
Ne yazık ki hükümetimiz yeni yargıç seçimi işinde bocaladı ve çok ciddi bir çelişki içine düştü. İlk önce gönderdiği üç kişilik aday listesinde Rıza Türmen de vardı. Fakat Vakit Gazetesi derhal Türmen aleyhinde bir kampanya başlattı.
"Rıza Türmen mi, Sakın Ha" manşetiyle onun Refah Partisi’nin kapatılması davası ile Leyla Şahin (türban) davasında verdiği oy nedeniyle aday gösterilmemesi gerektiğini ileri sürdü. Hükümet bunun üzerine yeni bir liste gönderdi ve bu sefer Türmen’i aday göstermedi.
Yeni listede hiç değilse iki adayın seçiminde büyük isabet olduğu da söylenemez. Biri Anayasa Mahkemesi’nin 12 üyesinin açtığı bir davada mahkûm olmuş.
Bir yargıcın önüne gelen davalarda benimsediği tutum ve verdiği oylar nedeniyle liste harici bırakılmasının "hukukun üstünlüğü" ve "yargıç bağımsızlığı" ile asla bağdaşmadığı aşikárdır. Refah Partisi davasında karar oybirliğiyle, türban davasında ise bir olumsuz oya karşı 16 oyla kabul edilmişti.
Demek ki büyük bir oydaşma mevcuttu. Kaldı ki AKP’nin görüşü ne olursa olsun, Türk devletinin daha önce belirlenmiş ve dava sürecinin sonuna kadar devam eden resmi tutumu da aynı yöndeydi. AİHM’nin, hükümetin bugünkü davranışından son derece rahatsız olması yadırganmamalıdır.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise, 66 yaşındaki Türmen’in, yaş haddi 70 olduğu için 6 yıllık süreyi tamamlayamayacağını, Türkiye’nin seçim sürecini yeniden başlatmak mecburiyetinde kalacağını, kendisinin bu nedenle aday gösterilmediğini söylüyor.
Bakanın gerekçesi hiç de inandırıcı değil. AİHM’ye seçilen birçok yargıç, 70 yaşına gelince 6 yıllık süresini doldurmadan görevinden ayrılmakta, yerlerine yenileri seçilmektedir. Nitekim Türmen’le aynı yaşta olan bir yargıç, 2007 yılının başında AİHM’ye seçilmiştir ve dört yıl sonra 70 yaşına erişince görevini bırakacaktır.
Tabii akla şu soru da gelmiyor değil. Yaş haddi bir gerekçe ise Türmen neden birinci listeye dahil edilmişti? İki liste arasında Türmen’in yaşında bir değişiklik olmadı ki!
* * *
Türmen konusundaki tutum, Yargıtay ve Danıştay’daki boş üyelikler için Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yapılacak seçimlerin yöntem taktikleriyle hükümet tarafından göz göre göre engellendiği bir zamana rastgeldi. Ceza Yasası’nın 301. maddesinin değiştirilmesi amacıyla da hiçbir şey yapılmıyor.
Demokrasi tarihimizin üzücü devirlerini çağrıştırabilecek bir hukuk anlayışı yeniden mi hortluyor algılaması, AKP’ye hem içeride hem de dışarıda büyük zarar verir. İktidara geldiğinden beri birçok demokratik reforma imza atmış olan AKP hükümetinin şimdi yargı bağımsızlığına saygı göstermemesi, çok vahim bir hata teşkil eder.