DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül’ün son ABD ziyaretinin başlıca amaçlarından biri, Temsilciler Meclisi’ne sunulan "Ermeni soykırımı" tasarısının kabul edilmesini önlemekti.
Daha önceki yıllarda gerek Başkan Bush’un, gerek Başkan Clinton’un müdahaleleri sonuç vermiş ve meclis başkanları tasarının komisyondan genel kurula getirilmesini önlemişlerdi.
Bu sefer Meclis’te çoğunluk Demokratlarda olduğundan aynı neticeyi almak bir hayli daha zor. Meclis Başkanı Nancy Pelosi, Dışişleri Bakanımız ile görüşmekten kaçındı. Fakat Gül, meclisin başka bazı nüfuzlu üyeleriyle görüştü. Bunların ne derecede etkili olduğunu zaman gösterecek.
* * *
Zannedersem meseleye geniş açıdan bakmakta yarar var. Şimdiye kadar 20 kadar ülkenin parlamentoları "soykırım kararı"nıkabul ettiler. Bu ülkelerle ilişkilerimiz gerginlik devrelerinden geçti; fakat bir süre sonra normale döndü. Diğer taraftan ABD’de 38 eyalet de aynı nitelikte kararları oyladılar.
Soykırım iddiaları tarihi gerçek midir, değil midir, kimse bunun tartışmasına girmek niyetinde değil. Çok kere olduğu gibi efsane gerçeğe galebe çaldı. Temsilciler Meclisi’ne sunulan tasarı, Ermeni iddialarının hemen hepsini benimsiyor.
Çok uzun olan tasarıda birtakım maddi hatalar da var. Örneğin, BM Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu’nun 1985’te "Ermeni soykırımı"na da yer veren bir raporu kabul ettiği belirtiliyor. Oysa Alt Komisyon, bu raporu sadece not etmekle yetinmişti. İkisi arasında büyük fark var.
* * *
Tasarının bir özelliği, tehcir edilen ve öldürüldüğü öne sürülen Ermenilerin sayısını, şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde şişirmesidir. 2 milyon Ermeni’nin tehcir edildiği, 1.5 milyonunun katledildiği ileri sürülüyor.
Oysa resmi istatistiklere göre 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin toplam sayısı 1 milyon 300 bindi. Müteveffa Hrant Dink, ölümünden biraz önce Cumhuriyet ilan edildiği zaman hálá Türkiye’de 300 bin Ermeni’nin bulunduğunu yazmıştı.
300-400 bin kadarının Ermenistan’a gittiği biliniyor. Bir kısmı Müslüman olarak Türkiye’de kaldı. Diasporanın büyük kısmı 1915’ten sonra göç edenlerin çocuklarından oluşuyor. Denebilir ki, önemli olan rakamlar değil, olayın kendisidir. Ne var ki rakamlarla bu kadar pervasızca oynama, diğer iddiaların da ne kadar ciddiyetten uzak olduğunu gösterir.
Temsilciler Meclisi tasarıyı kabul ederse bu bir ilk olmayacak. 1975’te kabul ettiği bir kararda, 24 Nisan’ı bütün soykırım kurbanlarını ve özellikle "soykırım"da ölen Ermenileri anma günü olarak ilan etmesini başkandan talep ediyordu.
1981 yılında Başkan Reagan, Kamboçyalıların soykırımını kınarken Yahudi ve "Ermeni" soykırımlarına da atıfta bulunmuştu. 1984’te Meclis, 1975 kararının bir benzerini kabul etmişti. Bunları galiba unuttuk.
Temsilciler Meclisi’nin tasarıyı kabul etmesinin, Türkiye’de, hele mevcut ortamda, diğer ülkelere karşı olandan çok daha büyük bir toplumsal tepki doğurması şaşırtıcı olmaz. Ancak böyle bir tepki bize de zarar verir.
* * *
Değişik ve yaratıcı politikalarla sorunu aşmaya çalışmamız gerektiğini artık idrak etmeliyiz. İşler bugünkü mecraya girmeden Ermenistan ile ilişkilerin bir ölçüde normalleştirilmesi, hiç değilse sınırın açılması belki faydalı olabilirdi.
Bu adımı bugün de vakit geçirmeden atabiliriz. Buna rağmen tasarı Temsilciler Meclisi’nde kabul edilirse, sınırı hemen tekrar kapatırız.
Sınırı açmak, Azerbaycan ile Ermenistan arasında Yukarı Karabağ sorununun çözümü için son zamanlarda olumlu yönde ilerlediği anlaşılan görüşmelere de mutlaka katkıda bulunacaktır.