SON zamanlarda ABD ile ilişkilerimizde nisbi de olsa olumlu gelişmeler yaşandı.
"Türk-Amerikan Stratejik Ortaklığını İleri Götürmek İçin Ortak Vizyon ve Yapılandırılmış Diyalog Belgesi"nin imzalanması bunlardan biriydi.
İddialı ve muğlak başlığına rağmen bu belgenin asıl amacı, temel ortak çıkar alanlarını tanımlamak ve iki hükümet arasında sürekli diyalog yöntemleri saptamaktı. PKK terörüne karşı mücadelenin ortaklaşa daha iyi yönetilmesi için iki tarafın özel temsilciler tayini de olumlu bir adım sayılır. Başbakan’ın ekim ayı başında ABD’ye yaptığı ziyaret, ilişkilerin artık daha yapıcı bir mecraya girdiğini göstermesi bakımından önemliydi.
Ne var ki Türk kamuoyunda ABD ve genellikle Batı karşıtlığının azaldığı yolunda fazla bir işaret yok. Üstelik ABD’de Demokrat Parti’nin zaferiyle sonuçlanan son kongre seçimlerinin yeni gerginlik unsurları ortaya çıkarması ihtimali oldukça kuvvetli.
* * *
Problem özellikle Temsilciler Meclisi Başkanlığı’na seçilmesi kesin olan Nancy Pelosi’nin siyasi eğiliminden kaynaklanıyor. Seçim bölgesi, Ermeni asıllı nüfusu yüksek California olan Pelosi’nin başkanlığındaki Temsilciler Meclisi’nin, önümüzdeki nisan ayında "Ermeni soykırımı"nı tanıyan bir kararı kabul etmesine muhakkak nazarıyla bakılıyor.
Bunu önlemek için Beyaz Saray’ın ve Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yaptıkları mücadelenin bu defa başarıya ulaşması çok zor olacak. Dolayısıyla nisan ayında ilişkilerin yine çetin bir sınavdan geçmesi kuvvetle muhtemel. Burada başka ülkelerle benzer durumlarda olduğu gibi bir açmazla karşılaşacağız. Karar alınmasını önlemek için uyarılarımızın tonunu artıracağız, fakat karar bir kere alındı mı kendimize zarar vermeden cezalandırıcı önlemler alınmasının imkánsız olduğunu fark edeceğiz.
Amerika’nın "Ermeni soykırımı" konusundaki tutumunda bir özellik bulunduğunu da unutmamalıyız. Her yıl 24 Nisan’da ABD başkanlarının yayımladıkları mesajlar da kabul edilebilecek gibi değil. Soykırım sözcüğü kullanılmıyorsa da 1.5 milyon Ermeni’nin tehcir edildiği ve kitle halinde öldürüldüğü ifade ediliyor.
Olayın, dünyanın unutmaması gereken 20. yüzyılın en feci insani trajedilerden biri olduğu vurgulanıyor. Fakat biz "soykırım" denmediği için fazla bir tepki göstermiyoruz.
* * *
Demokratların zaferinin ABD’nin Irak politikasını nasıl etkileyeceği henüz belli değil. Demokratlar savaşı başında desteklemiş, fakat sonradan Başkan Bush’un politikasını eleştirmeye yönelmişlerdi. Bu aşamada ABD’yi Irak bataklığından kurtarabilecek alternatif bir planları yok. ABD askerlerinin derhal geri çekilmesini talep etmeleri de beklenmiyor. Ancak, er veya geç Irak’ın çok geniş ölçüde kaderiyle baş başa bırakılması galiba kaçınılmaz.
Türkiye bu nedenle ABD ile Irak konusunda çok yakın bir işbirliği yapmak ihtiyacındadır. Türkiye ile ABD arasındaki ortak ilgi alanları Irak’la da sınırlı sayılamaz. İran’ın sadece nükleer politikası değil, fakat ABD Irak’tan çekildikten sonra bölgede nüfuzunun ve etki alanının çok genişleyecek olması bizi yakından ilgilendirir.
Doğu Akdeniz’in güvenliği, Karadeniz’e sahildar ülkelerin istikrarı ve güvenliği, Kafkaslar’da barışın korunması ve Karabağ sorununun çözümü, Orta Asya’da dengelerin Rusya veya Çin lehine altüst olmaması. NATO’nun da Afganistan’da başarısızlığa uğrayarak zayıflamaması, ABD ile ortak kaygılarımızdır.
BM’nin yeni genel sekreteri işe başladıktan sonra Kıbrıs meselesinde çok gecikmeden inisiyatif almasında ABD etkili olabilecektir. Bütün bu nedenlerle ABD ile yakın işbirliği içinde olmamızı engelleyecek hareket ve tepkilere sürüklenmemeye dikkat etmeliyiz.