TÜRKİYE’de son yıllardaki önemli gelişmelerden biri, kuşkusuz düşünce merkezleri sayısındaki büyük artıştır. Bu merkezler siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda sivil toplumun sesinin daha fazla duyulmasına imkán verdikleri gibi birçok halde hükümet politikalarını ve TBMM’nin yasama çalışmalarını etkileyebiliyorlar.
AB üyelik süreci başladıktan sonra düşünce merkezlerinin sürece verdikleri desteğin çok yararlı olduğu da yadsınamaz. Bu yazının konusu olan Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) ise daha çok geniş anlamda güvenlik ve dış politika üzerinde çalışmalarını yoğunlaştıran bir kuruluştur.
Hafta başında düzenlediği sempozyumda, Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlayacağı 2023’te nasıl bir dünya ve nasıl bir Türkiye bulacağımız sorusuna cevap arandı.
ASAM’ın çok yetenekli uzman kadrosunun sunumları yanında Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Devlet Bakanı Ali Babacan ve Enerji Bakanı Hilmi Güler de toplantılara katıldılar. Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı yaptı.
* * *
2023 için öngörüde bulunmak tabii kolay değildi. Tarih uzun vadeli tahminler yapanların ve kadar büyük yanılgılara düştüklerinin örnekleriyle doludur. Fakat yine de ASAM sempozyumunda 2023 tablosunu şekillendirebilecek bazı temel trendler tanımlanabildi. Ben daha çok Türkiye’yi ilgilendiren bazı teşhis ve öngörülere değineceğim.
Bu bağlamda üzerinde durulan bir nokta, 1950’den beri Türk ekonomisinin tek parti iktidarları devirlerinde daima hamle yaptığı, koalisyon hükümetleri devirlerinde ise her zaman gerilediğidir. Demek oluyor ki önümüzdeki yıllarda her şeyden önce siyasi istikrara ve ülkenin politikalarına cesaretle yön verebilecek güçte iktidarlara ihtiyacımız olacak.
Abdüllatif Şener’in son dört yılda ekonominin performansı hakkında verdiği bilgiler de bu değerlendirmeyi teyit edecek nitelikteydi. Şener’e göre son dört yıl içinde GSMH her yıl yaklaşık yüzde 7 oranında artmış, fert başına gelir 2002 yılında 2637 dolardan 2006 sonuna doğru 5317 dolara yükselmiş, 2002 yılında yüzde 29.7 olan enflasyon oranı 2005 sonunda yüzde 7.7’ye inmiş, dış ticaret hacmi 87.6 milyar dolardan 190.3 milyar dolar seviyesine çıkmıştı.
Aynı dönemde 36.4 milyar dolarlık bir sermaye girişi olmuştu. Türk ekonomisinin cari açık, yüksek miktarda borçlanmanın devam etmesi, işsizlik ve gelir dağılımındaki dengesizlik gibi kırılgan noktaları bilinmekle beraber, son 4 yılda mali istikrar içinde hızlı büyümenin büyük bir başarı teşkil ettiği inkár edilemez.
* * *
Şener, 2007-2013 dönemini kapsayan 9. Kalkınma Planı’nın başlıca hedeflerini de açıkladı. Bu dönemde GSMH’nin yılda yine yaklaşık yüzde 7 oranında büyümesi ve kişi başına gelirin 10.100 dolara ulaşması bekleniyor. Umut ve heyecan verici bir perspektif. Fakat yeter mi?
Toplantılara katılan Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Eser Karakaş, 2023 yılı için çok anlamlı bir hedef gösterdi. Karakaş’ın hareket noktası, BM Kalkınma Teşkilatı’nın "insani gelişme" kıstaslarıydı. Söz konusu kıstaslar üç değişken temelinde oluşturuluyor:
Fert başına gelir, eğitim düzeyi ve sağlık koşulları. Teşkilatın son raporuna göre Türkiye halen insani gelişme skalasında 94. sırada. AB ülkelerinin daha az gelişmiş ülkeleri bile 30. sıranın yukarısında yer alıyorlar.
Karakaş, 2023 yılında Türkiye için en önemli hedefin bugünkü sırasından 40. sıraya yükselmek olacağı kanaatini ifade etti. Ulusalcılık için bile en ulvi hedefin de bu olması gerektiğini eklemekten geri kalmadı. Doğru söze ne denir?