DOĞU Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) hafta sonunda 17 Aralık’ta AB zirvesinin alacağı kararın KKTC üzerindeki olası etkilerini irdelemek amacı ile bir konferans düzenledi. Toplantıda yapılan değerlendirmelere geçmeden önce biraz DAÜ’den bahsetmek istiyorum.
KKTC’nin çok başarılı projelerinden başlıcası gerçekten beş üniversite kurmak olmuştur ve bunlar içinde en büyüğü DAÜ’dür. DAÜ’nün bugün 14.000 öğrencisi var. Bunlardan 7600 kadarı Türkiye’den gelenler. 1400 yabancı öğrenci arasında en kalabalık grup 620 öğrenci ile İranlılar. Üstelik en çalışkan ve başarılı da onlar.
İranlıların dışında Afrika, Asya, Avrupa ve Ortadoğu’dan 67 ülkenin öğrencisi mevcut. DAÜ dinamik yönetimi ile akademik düzeyini yükseltiyor ve topluma hizmet alanını genişletiyor.
* * *
17 Aralık’ta AB’nin alacağı karar ile ilgili tartışmalarda odak noktası, kuşkusuz, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı şu veya bu şekilde tanımasının gündeme gelmesi olasılığı idi. Çözüme varılmadan Güney Kıbrıs’ı ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’sıfatı ile tanımanın sakıncaları konusunda oydaşmaya varılmasından daha tabii bir şey olamazdı. Ancak üyelik müzakereleri başladıktan sonra Türkiye’nin tanımayı kabul etmesi veya tanıma anlamına gelecek jestler yapması için müzakere süreci boyunca baskılara maruz kalacağı konusunda da hiçbir şüphe yoktu.
Katılım sürecinin son aşamasından önce Kıbrıs meselesi çözümlenmediği veya ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ bütün hukuki sonuçları ile tanınmadığı takdirde üyeliğin gerçekleşemeyeceği de görmezlikten gelinemezdi, dolayısı ile Türkiye’nin tanıma konusunda KKTC ile ilişkileri ve adadaki mevcut durumu en az etkileyecek yaratıcı bir formül bulması gerekirdi.
* * *
Kıbrıslı Türkler, aynı zamanda, Türkiye’den, Annan Plánı çerçevesinde kapsamlı bir çözüm yolunun açılması amacı ile ısrarlı girişimlerde bulunmasını bekliyorlar. Papadopulos’un inatçı ve uzlaşmaz tutumu karşısında bu beklentinin gerçekleşmesi bir hayli zor görünüyor.
Yine de Türkiye uluslararası kamuoyunun desteğini alacak, Kıbrıslı Rumlara cazip gelebilecek ve aynı zamanda çözümsüzlüğün bedelinin siyasi bakımdan Kıbrıslı Rumlar için ağır olacağına onları ikna edecek bir politika tasarlamaya çalışmalıdır. Kolay değil, fakat imkánsız da değil. Her şeyden önce geniş bir opsiyon yelpazesinin önyargısız ve serbestçe ele alınabileceği bir beyin fırtınası lazım.
* * *
17 Aralık’tan sonra konumunun zayıflamaması için KKTC ekonomisinin büyümesini sağlamalıdır. Büyüme açısından şimdiki gelişmeler umut verici. Kişi başına milli gelir yükseliyor, biraz yavaşlamakla beraber inşaat sektöründeki ivme sürüyor, turizm gelirlerindeki artış ve turizm alanında yatırımlar devam ediyor. Genel olarak refah göstergeleri şaşırtıcı derecede olumlu. Neredeyse iki kişiye bir otomobil düşüyor.
Ne var ki Güney ile entegrasyon eğilimi de hız kazanmaktan geri kalmamış. Güneyde çalışan Türklerin bir kısmı her gün uzun yol kat etmekten kurtulmak için orada ev kiralamaya başlamışlar. ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ kimliğine sahip olanlar Güney’deki hastanelerde ücretsiz sağlık hizmetlerinden gittikçe daha fazla yararlanıyorlar. Başka kaygılar da yok değil. Direkt ticarete imkán verecek AB tüzüğü Brüksel’de Kıbrıslı Rumlar tarafından bloke edilirken Türkiye’nin Güney Kıbrıs ile gümrük birliğinin KKTC’yi ekonomik alanda devre dışı bırakacağı endişesi mevcut.
KKTC’den beyin göçünün hızlanmasından ve nüfus yapısının niteliğinin zayıflamasından da korkuluyor.
Kıbrıs 17 Aralık’tan sonra bizi daha çok uğraştıracak.