TÜRKİYE’de, tribündeki Şenol, kulübedeki Schuster’den daha fazladır. Futbolda, sahada kalan, inancı olan 10 kişi, inanmamış hedefi kalmamış 11 kişiden daha fazladır.
Maç sonrası Beşiktaş tribünleri, “Ayıp oluyor” diye bağırıyorlardı. Hayır, ayıp olmuyor. Beşiktaş’a yazık oluyor. Tolga Özkalfa, yanlış bilmiyorsam bir diş hekimi. Oyma, ve doldurma işlemlerini, meslek gereği, çok iyi bilir. Gösterilen 2 kırmızı kart, gösterilmeyen bir 2’si daha. Tartışmalı bir penaltı pozisyonu. 43’te Serkan’a, 69’da Sivok’a gösterilen kırmızı kartlar ve Burak’ın Rüştü’nün müdahalesiyle yerde kaldığı pozisyonda, Rüştü’nün çelmesi mi, Burak’ın kuğu balesi resitali mi? Ne olursa olsun sonuçta, Özkalfa maçın sonucuna etki etmiştir. Haftalardır yazıyorum; Beşiktaş, hedefi yok ama ismi çok büyük hocayla, yani Schuster’le bir yere gitmek istiyor. Schuster de, “Günler geçsin, mevsim bitsin, evime gitsem” diyor. Devre arasında Hikmet Karaman’la konuştuğumda, “Bu 10 kişilik Trabzonspor, Beşiktaş’ı yener” dedi. “Riskleri alan kaybeder” dedi. Orta sahasını tamamiyle bırakmış ve olduğu gibi Trabzonspor kalesine bir fazla olanın heyecanıyla abanmış Beşiktaş, ilk gol sinyalini Burak-Rüştü mücadelesinde aldı. Ama Schuster, savunma ve özellikle orta saha fonksiyonlarını tam anlamıyla kaybedip, bir galibiyet golü rüyasına daldı. Futbolda, işler böyle yürümüyor. Sabretmek, beklemek ve psikolojik motivasyonu kaybetmemek şart. Hocası tribüne gönderilmiş Trabzonspor, bu maça daha çok inanmıştı. Oyunun genelinde Beşiktaş daha aktif, daha pozisyon üreten taraftı. Ama öncelikle kafada kazanmak şart. Schuster’in takımının artık kafada kazanacak hiç bir şeyi yok (belki kupa).
BEĞENDİM 10 kişi kaldığı anda bile kazanma odaklı futbol anlayışını kaybetmeyen Trabzonspor’u.
BEĞENMEDİM Beşiktaş’ın futbolunu beğenmiyorum. Ruhu olmayan bir beden gibi.
DİKKAT Beşiktaş Yönetimi, sanmıyorum ki, bundan sonra bir tedbir alabilsin. Kupa yarı finaline dikkat.