BİRKAÇ maç dışında futbolun arandığı bir Dünya Kupası yaşıyoruz. İnanıyorum ki bundan böyle nakavt maçlarında kalite yükselecek.
Brezilya, Brezilya gibi oynayacak. Almanlar’ın fiziğe dayalı futbolunun abartıldığı gibi göz kamaştırıcı olmadığı anlaşılacak. Dün de zevksiz, tam bir hesap maçı izledik. Mutlak kazanması gereken Çek Cumhuriyeti 40’ına merdiven dayamış Poborsky ve Nedved gibi yıldızlarıyla ve sakatlıktan yeni çıkmış Baros gibi golcüsüyle maçı alacağını zannetti.
1970’lerin Almanya’sı
İtalya, 4-4-1-1 düzeninde, rakip defansın tek forvetle geldiği anlarda bile arkadaki 4’lü bozmayarak yenilmemek üzerine yaptığı hesabı galibiyete çevirdi. Lippi, disiplinli oynayan, 1970’lerin Almanya’sına benzer bir takım çıkarmış. Amaç yenilmemek, kazanırsam iyi olur, hedef turu geçmek. Bu kısır futbol anlayışı eski bir moda ve 2006’da bence iş yapmayacak.
İtalyan gazeteleri, İtalya’nın Arjantin’le yarı finalde karşılaşacağının hesabını yapıyor ve bunu La Grande Occasione (büyük fırsat) olarak değerlendiriyorlar. Onlara göre İtalya, bir sonraki turda Avustralya’yı çeyrek finalde yaptıkları hesaba göre İsviçre’yi eleyip, yarı finalde Almanya’yı eleyip gelecek Arjantin’le oynayacaklar.
İtalya, bu sağlamcı futbolu ölü toplar dışında etkin olmayan gol hamleleriyle bu La Grande Occasione’yi bence zor yakalayacak. Çek Cumhuriyeti, Gana maçından sonra inancını kaybetmiş bir görüntü içindeydi. İyi oynadığı dakikalarda maçın başında Materazzi’nin kafa golü Çek Cumhuriyeti’nin eve dönüş biletinin alındığı an oldu.
İçim sızlıyor
Gelelim bize... İçim sızlıyor. Bu Fransa, bu İtalya, Ukrayna, Ekvador ve Gana ikinci tura geçiyor, Türkiye yok. Türkiye kaçırdığı bu Dünya Kupası finaliyle bence onarılması zor bir yara aldı. Almanya’da 3 milyon Türk acı içinde. Buraya gelemeyişin hesabını veremeyenler veya vermeyenler aynı manzaraların yaşanacağı 2008 Avrupa Şampiyonası için umarım gereken önlemleri alırlar.