YAPTIĞI sözleşme dışında, G.Saray ile hiçbir bağlantısı, uyumu olmayan, ‘‘Ocak ayı gelsin, ben gideyim’’ hesabını futbolunun önüne çıkaran De Boer, gördüğü kırmızı kartla Noel tatiline erken gidecek. Belki de geri dönmeyecek.
De Boer'in bu savunmanın içinde olmaması gerektiğinin en açık örneği 11. dakikada yaptığı büyük hata. Bu dünkü maçın dönüm noktasıydı. De Boer'in düşünce ve fiziksel bazda yavaşlığı, Orhan ve Bülent'i etkilediği gibi, önündeki Petre ve Cihan'a da yansımış durumda.
Trabzon'un hakkını yemeyelim. Ama Galatasaray'ın bu kadar kötü, ruhsuz olduğu bir ortamda Trabzon'un diri ve istekli olmasına şaşırmamak lazım. Çabuk ve hareketli Trabzon orta sahasını önlemek için ağır Hasan Şaş ve Ergün'ü dışarıda, Sabri, Cihan, Petre ve Berkant gibi genç ve dirençli adamları sahada tutmak Terim için düşünce bazında doğru bir hesaptı. Ama gençlerin yaşlılar kadar kötü ve isteksiz olması maçın kaderini belirledi.
Dua etmeliler
Abdullah, 3-5-2'nin en solunda ve 70 metrelik bir alanda 20 yaşında oynarken zorlanıyordu. 32 yaşında nasıl oynasın. Düşünün karşısında Yattara gibi Trabzon'un gol bölgesinde bıraktığı bir top cambazı vardı. Terim, soldaki sıkıntıya rağmen ilk yarıyı 2 golle atlattığına sevinmeli. Gol bölgesinde Hakan Şükür ve Bratu'ya servis yapamayan, rakibe basamayan, top tutamayan Abdullah dışındaki genç orta sahanın, defansa da hiç katkısı olmadı. Çünkü Trabzon'un hızına yetişemediler. Yardımlaşma, takım olma arzusuna ve 7 ama heyecanı yoktu.
Aranan ruh..
Trabzonspor, maçı hakkıyla aldı. Samet'in yarattığı bu Trabzonspor'u daha ileri, eski şampiyon günlerine götürmek artık yönetimlerin elinde. Dün gecenin yıldızları Fatih, orta sahada Hüseyin, genç dinamo İbrahim Ege ve Erdinç idi.
Galatasaray için lig bitti. Şampiyonlar Ligi bitti. Gelen giden 20'ye yakın futbolcu, kaybolan disiplin, yitirilen heyecan ve aranan Galatasaray ruhu. Bunlar ne zaman geri gelir bilinmez. Ama Galatasaray için şu an söyleyeceğimiz tek şey, yabancılarına iyi Noeller, yerlilerine mutlu yıllar ve UEFA'da başarılar.