ÖNCE UEFA'nın aldığı karardan bahsedelim. Bu karar Türkiye'nin AB'ye hiçbir zaman alınmayacağının açık ilanıdır.
Teröre karşı Türkiye'nin yanında görünüp, timsah gözyaşları dökenler, lobilerini uluslararası birliklerini UEFA örneğinde olduğu gibi devreye sokarak 'Biz şimdi söyleyemiyoruz, siz anlayın' hesabı yapıyorlar.
UEFA zaten boğazına kardar bulaştığı politika ve güçlüyü kayırma anlayışıyla yakın gelecekte basketbolda olduğu gibi ULEB'ini değil de ULEF'ini içinden çıkarır.
Lucescu gibi bir adamın geçmişte aldığı derslerden sonra Lazio'yu çözmemesi mümkün değildi. Zaten Lazio'da çözülmesi zor ahım şahım bir takım değildi. Eğer 30. dakikada Sergen'in harika pasında İlhan'ın yaptığı aşırtma vuruşunda Peruzzi son anda parmağını koymasa, Pancu'nu yerden ip gibi giden topuna işaret parmağını uzatmasaydı Beşiktaş maçı ilk yarıda alabilirdi.
Risk alarak oynadılar
Sergen 45. dakikada ceza sahası içinde yerde kaldı. Açık bir penaltıydı. Pancu bu fırsatı kaçırmadı. Lazio 1-0 yenik başladığı maçın ikinci yarısına riskleri alarak oynadı. İkinci yarının başında Inzaghi'nin üst direkten dönen topu, Zago, Emre ve Ronaldo'nun adam paylaşmadaki maç sonuda dek süren kararsızlıklarının sonucuydu.
İlhan mansız 50. dakikada Sergen'in gollük pasında topu kontrol edip, kaleye itemezken Muzzi çok zor pozisyonda attığı golle İlhan'a bir mesaj yolluyordu.
Okan ve İbrahim kenarlarda, ortada Guinti çok başarılıydı. Beşiktaş'ta her futbolcu kora kor savaşıyor, ama Giunti İtalyanlara karşı bu mücadeleyi çok daha anlamlı veriyordu.
Lucescu'nun taktik olarak önemli silahı Giunti'nin sarı kart görerek Chelsea maçında oynamayacak olması büyük handikap. Cordoba eski performansından uzak göründü.
Son 20 dakika Beşiktaş orta sahası oyundan düştü. Lazio'nun büyük baskısı gol getirmedi, Beşiktaş alabileceğinin en iyisini değil ama istediğini aldı.