Ferrarin varsa...

ŞAMPİYONLAR Ligi’nde dördüncü torbadan Beşiktaş’a rakip olmuş Almanya şampiyonu Wolfsburg. Almanya’da teknik direktörlük yapmış bizim Mustafa Denizli.

Haberin Devamı

Beşiktaş’ın dün akşam Wolfsburg karşısında oynadığı futbola saygı duymuyorum. Yüzde 51’lerle en umutsuz anlarda bile tur için umut veren özgüveni yüksek, kazanmayı isteyen Mustafa Denizli’nin sıradan Wolfsburg karşısındaki oyununa Denizli kimliğini koyamamasına üzülüyorum.
Beşiktaş, dün gece mutlaka kazanması gereken bir maça çıktı. Geçen yıl Hertha Berlin ve Hamburg’un Galatasaray önündeki perişan tabloları ve Alman futbolunun içinde bulunduğu durum Denizli gibi bir kurt hocaya, bu maçın alınması mesajını vermeliydi.
Grafite gibi 74 dakika sahada olmayan veya Beşiktaş’ın 13. oyuncusu gibi oynayan bir adamın yokluğunda Beşiktaş, Tello’ya 81 dakika dayanmamalıydı.
Denizli, Wolfsburg’u yenmek için ne yaptı? Wolfsburg antrenörü Armin Veh. O da Denizli gibi maça daldı kaldı. Pozisyonları değerlendirmeye gerek yok. Wolfsburg da buldu, Beşiktaş da buldu. Ama Beşiktaş maçı kazanmak isteyen futbol kimliğini oyunun hiçbir yerinde ortaya koyamadı.
En önde Bobo, arkasında Nihat orta sahada göbekte Fink ile Ernst ve nerede olduğu belli olmayan Ekrem Dağ ile maça başladı Beşiktaş. Ekrem Dağ hem orta alanın sağ kanadını kontrol edecek hem de Wolfsburg’un en etkili ismi Misimoviç’i kontrol altında tutacaktı. Bu oyun planında ikisi de olmadı ve özellikle ilk yarıda Wolfsburg, Beşiktaş’ın sağ kanadını hallaç pamuğu gibi attı.

Haberin Devamı

Denizli’ye kızıyorum

Rüştü şanslı bir günündeydi. Kritik toplara yumrukla müdahale etti. Ama Beşiktaş’ın ve maçın yıldızı tek kelime ile Ferrari’ydi. Hani Volkswagen’in ülkesinde dün akşam maça imza koyan bir Ferrari vardı.
Sivok, Ferrari, Rüştü, Ernst maçın Beşiktaş adına iyileri arasındaydı. Doğrusunu söylemek gerekirse Beşiktaş, İstanbul’da oynayacağı iki maçın avantajını dün gece alacağı galibiyetle çok daha pozitif bir noktaya götürebilirdi. Ama Beşiktaş kendisinden hiç de üstün olmayan bir takım karşısında galibiyet için maça başlamamıştı.
Ben Denizli’ye burada kızıyorum. Heyecanları, kazanma arzusu yüksek bir hocanın böylesine bir takım karşısında bu kadar pasif kalmasını, Tello’ya, Fink’e dayanmasını kabullenemiyorum.
Çok kişi bir puan için mutluluk duyacaktır. Ama ben Dzeko’nun, Ferrari ve Sivok arasında kaybolduğu, Grafite’nin maça hiç başlamadığı ve 74. dakikada kırmızı kartla oyun dışında kaldığı bir maçta Beşiktaş’tan galibiyet bekliyordum.
Sonuç şu: Beşiktaş ve Denizli kendine olan güveni yitirmiş. Ürkek, korkak, en fazlasını değil alabileceğinin en azına da razı bir felsefede. Bu büyük kulüp felsefesi değil. Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde hedefe yürüyor. Umudunu kaybetmedi. Ama bu inançla İstanbul’da da Wolfsburg ve CSKA Moskova maçlarında 6 puana ulaşmak da kolay olmayabilir. Ben dün geceki maçtan sonra “Ferrarin varsa geçilmezsin” diyorum.
Ama gün gelir onu da geçenler olur mutlaka.

Yazarın Tüm Yazıları