Tarikat ayinleri de, diskotekler de dakikada 124 vuruş formülüne dayanır. Dans eden bir insanın kalp atış hızıdır bu. Transa geçilir. Dün başlama düdüğüyle beraber Konya önünde F.Bahçe işte böyle bir trans halindeydi. Rakip alanda pres yapan, kendi sahasından çok hızlı kontraya çıkan, performansı artan Sosa ile oyunun iki yönünde de hakimiyet kuran ve Pelkas ile hep gol hamleleri yapan bu takım ilk yarıda F.Bahçe taraftarının istediği futbolu sergiledi. Her şey hızlıydı. İlk 4 dakikada kaleye 4 şut, ince paslar, boş alan koşuları... Yarım saat geçmemişti ki Mert Hakan’ın ceza alanı sağ iç bölgesine yaptığı ortayı Gökhan kafayla kale sahasına indirdiğinde beklenmedik bir isim, Szalai, gol vuruşunu yaptı. Üç dakika sonra Pelkas’ın ara pasında Osayi Samuel aldı götürdü ve işi bitirdi.
EN DOĞRU HAMLE PELKAS
F.Bahçe bu sezon en çok topla buluştuğu ve en çok şut çektiği bir ilk yarıyı oynadı. Osayi’nin ilk maçı sonrası bu sütunlarda yazmıştım, Mesut Özil’den daha faydalı olacak F.Bahçe’ye diye. Yine Yunan Pelkas’ın, F.Bahçe’nin 50’ye yakın transferi içinde en doğru hamle olduğunu yazmıştım. Szalai’nin ilk maçında bir stoper sorumluluğu içinde oynadığını ve bu bölgede F.Bahçe’nin yarasına merhem olacağını ifade etmiştim ve mevsim başındaki tahminde F.Bahçe’nin şampiyonluğun en güçlü adayı olduğunu belirtmiştim. Bir liderin en önemli özelliği heyecan yaratmasıdır. Teknik direktör Erol Bulut bu heyecanı bugüne kadar yaratamadı. Derler ki, problemi çözemiyorsan kurallarına göre oynadığındandır. Bulut kuralı mı değiştirecek bilmem ama bir şeyleri artık değiştirmeli, kuralının dışına taşmalı ve taraftara o heyecanı yaratmalı. 14 deplasmanda alınan 35 puanın cazibesi evinde kaybedilen puanların hayal kırıklığı yanında fazla bir şey ifade etmiyor olabilir.
YETENEK YARAR AMA...
Şahsi beceriler sporun ruhudur, takım oyunlarında bile. Pelkas, Samuel, Valencia, Sosa, Gökhan yetenekleriyle maça imza koyan isimlerdi. Yedeklerde Gustavo ve İrfan Can sakatlar arasında daha Mesut var. Bu kadro ile mesele ne kadar iyi olduğun değil, ne kadar iyi olmak istediğin. Bulut dün ilk yarıdaki F.Bahçe ile yetinmemeli. Skor 2-0’a geldiğinde tempo düşmemeli, konsantrasyon azalmamalı. Tamam yetenek işe yarar ama hırs kadar ileri götürmez. Bu takım hırsını 90 dakikanın tamamına yaymalı. Altay kurtarışlarıyla, Gökhan ve Pelkas hırslarıyla, Osayi hızıyla, iki stoper golleriyle dün geceyi renklendirdiler. Ama Fenerbahçe’ye 45 dakika yetmez.
250 TL'ye varan "Hoş geldin bonusu" sadece Misli.com'da! Hemen üye ol...
Ağaca tırmanırken, pantolondaki yamanın görünme ihtimali, tepeye çıktıkça artar. Sezon başında şampiyonluğun en büyük favorisi olan F.Bahçe’nin Erol Bulut, evinde kaybettiği maçlarla tartışılır duruma geldi ve yamasını görmeyen kalmadı. Ama 10 maçtır yenilmeyen Trabzonspor’un hocası Abdullah Avcı takımı zirveye ortak olunca o da yamasını dün akşam herkese gösterdi. Bakasetas gibi bir yıldızın dün sahada nasıl kaybolduğunu, Flavio’ya bir maç boyu nasıl dayandığını anlamak mümkün değildi. UEFA lisans destekli, düz 165 bin teknik direktör var. Hepsi bilir, bir futbolcuyu oynatmak kadar oynatacak hale getirmek de teknik direktörün görevidir. Heyecanını kaybetmiş, kafa olarak düşmüş, futbolcuları maçlara hazırlamak, onları bir çiçek gibi sulamak teknik direktörün görevidir.
BULUT’UN PLANI TUTTU
Dün kontrollü gol yememe düşüncesiyle başladı maç. F.Bahçe daha sakin, oyunu domine eden, pas yapan, top tutan ve gol arayan takımdı ilk yarım saat. Gustavo’nun yokluğunda Ozan’ı yedekler arasında tutmak, stoper Szalai’ye sol bekte görev vermek ve şişik egolu yıldız futbolcularla gole gitmek düşüncesi Erol Bulut için dün akşam sonuç verdi. Mesut, Sosa, Pelkas gibi kariyerleri tartışılmayacak oyuncuların arasında Mert Hakan’ı da savaşçı olarak yerleştirince Trabzonspor tam anlamıyla şoke oldu. İlk yarım saatte 4 mutlak gol fırsatını değerlendiremedi F.Bahçe. Serdar, Thiam, Pelkas ve Mesut gole yaklaştıkları anda karşılarında Uğurcan’ı buldular.
YA 3 PUAN YA iSTiFA!
Hocanın verdiği A planından zaman zaman vazgeçen şişik egolu futbolcular şahsi becerileriyle işin üstünden gelme yolunu tercih ederler. 76’da santra çizgisinin az ilerisinden topu alan Pelkas’ın taşıyıp getirdiği ve nefis bir vuruşla bitirdiği gol işte bu tür bir ürün. Erol Bulut 66 dakika yıldızlarının performansına baktıktan sonra, bu dakikada Mesut ve Thiam’ın yerine golcü özellikleri ile tanınan Valencia ve Samatta’yı soktu. Bu şu demekti: Ben buradan 3 puanla ayrılacağım veya istifamı masanın üstünü koyacağım.
Bireysel futbolcu zenginliğine rağmen evinde kaybettiği puanlarla fukaralık kertesine düşen F.Bahçe kazanmayı istedi ve 10 haftadır yenilmeyen Trabzonspor’u şampiyonluk yarışının dışında bıraktı. Kapının kilitli olduğunu anlamak için itmek şart. Dün F.Bahçe bu kapıyı açmak için çok daha fazlasını yaptı. Yıldızlarıyla yaptıklarını Valencia, Samatta, Ferdi gibi golcüleriyle yapmaya çalıştı. Geçen haftaki büyük depremden bu kadar dingin ve motive bir takım çıkarmak da doğrusu kolay iş değil. Eleştirdiğimiz gibi tebrik etmesini de biliyoruz.
G.Saray savunmada kazandı. Maçın ilk 25 dakikasındaki futbolu, geride kalan 75+uzatma dakikalarında da oynama şansı buldu G.Saray. Ama oynayamadı. Maçın başında özellikle Caulker’ın arkasına atılan uzun mesafeli diyagonal topların tekrarlanmaması, rakip defans üzerine kontra ile gidilmemesi, gol vuruşları yanında asist ve duvar özellikleri olan Mostafa Mohamed’in kullanamaması, topla buluşturamaması, yani G.Saray kenar yönetiminin maç başındaki oyun ritmini unutması Alanya’ya özellikle ikinci yarının tamamında rakip üzerinde büyük baskı imkanı verdi. Ev sahibi takımın özgüveni yükseldi.
SALiH DiREĞE TAKILDI
5. dakikada Mohamed’in direkten dönen topu öncesinde rakipten kurtuluşu ve de ayak içiyle harika vuruşu Mısırlı’nın G. Saray’a çok para kazandıracağının ilk işaretlerinden biri olabilir. 18’de Alanya defansının sağında açılan koridora bu sefer Mohamed’in yerine Emre Kılınç girdi ve iki darbeli vuruşla golü getirdi. O gol öncesinde Salih’in direkten dönen topu da Alanya’nın maç boyunca gole en çok yaklaştığı andı.
MOHAMED iŞLEVSiZ KALDI
Ve ikinci yarı G.Saray sahasında, kalesinde oynandı. Terim, atılan golün üstüne yatmak, en iyi skorun en iyi futbola yeğ tutulduğunu göstermek istiyor gibiydi. Bu durumda Mohamed işlevsiz kaldı. Onyekuru geniş alan bulamadı, istediği pasları alamadı. İkinci devre Alanya bastırdı, G.Saray bütün hatlarıyla savunmada kaldı. Maç adeta tek kale oynandı. Dünkü skoru koruma odaklı oyunda hücum için alınan Mohamed, Onyekuru ve Fernandes’ten verim almak zorlaştı haliyle. Luyindama, Marcao, Ömer ve Etebo’nun yükü de arttı. Son dakikalarda Alanya’nın yoğun baskısı altında Muslera kurtarışlarıyla sahne almasa bir gol ile G.Saray yıkılacak ve Terim maçın yüzde 25’inde topla oynayan takımın hocası olarak başka hikayeler yaratacaktı kuşkusuz.
BU 3 PUANIN ANLAMI BÜYÜK
Zorbay Küçük’te gelecek görüyorum ama dün 23’te Onyekuru’ya Umut’un darbesi bir penaltıydı. 35’te Babacar’ın topa müdahalesi kötü niyetli değil ama ayak darbesinin Luyindama’nın başına teması bir kırmızı kart olabilir. Ve Terim 5 dakikalık Luyindama tedavisinin sonrasında hakeme yaptığı el hareketleriyle bir başka hikayeye kapı aralayabilirdi. Son iki lig maçını kaybettiği, 10 gün önce kupada elendiği Alanya önünde deplasmanda alınan 3 puanın çok büyük anlamı var kuşkusuz. Ama ne olursa olsun bildiğim Terim’in dün geceki futbol esaretini ne Şampiyonlar Ligi maçlarında ne UEFA Kupası’nın kazanıldığı yolda Avrupa’nın devlerine karşı yapılan maçlarda gördüm.
Birinci ile ikinci. Puan farkı üç. Son 7 maçın 6’sı berabere bitmiş. İki teknik adam da korkularına saygı gösterip cesaretlerini sahaya süren bir oyun anlayışında değil maç başlarken. Yenilmemek üzerine, kontrollü, risksiz bir oyun başlıyor. İlk yarı gol pozisyonu yok diyebiliriz. F.Bahçe ilk şutunu 39’da Sosa ile atıyor, Muslera gole izin vermiyor. F.Bahçe evinde ama daha kontrollü, kontra ile gol arayışında. Tam bir Erol Bulut klasiği. Terim, topa sahip pas oyununu iyi oynayan takımını rakip kaleye set futbolu ile taşımaya kararlı, daha sakin. İki takımın da hedef odaklı gol oyunu oynamadığı ilk yarıda F.Bahçe çabuk ama etkisiz adamları Valencia, Samuel ve Samatta’yı G.Saray defansı arkasına kaçırarak gol arama dışında alternatif bir şablona sahip değildi.
NAZIM SANGARE ÇOK iYiYDi
F.Bahçe Ali Koç yönetiminde 50’yi aşkın transfer yaptı. Sadece bu yıl 23 oyuncu geldi. Kadro kalitesi ve oyuncu çeşitliliğine bakarak mevsim başında F.Bahçe’yi şampiyonluğun en büyük olarak gösterenlerden biriydim ama bu kadroyu sevk ve idare edecek teknik adamın performansını değerlendirmeye almamışım. Yönlendirme ve yol gösterme vazgeçilmez bir beceridir. Ve yönetici yetkinliğini ortaya koyar.
İrfan Can’ı alacağım diye onca para ve Tolga gibi her bölgede kullanışlı bir adamı elden çıkarmak F.Bahçe teknik adamının dün Gustavo yokluğunda, yokluk sınırında kalması demekti. Kimse Gustavo, Pelkas ve İrfan Can’ın yokluğunun maçın kaderini belirlediğini iddia etmesin. Bu sezon Sosa ilk kez kendi standardının üstüne çıkarken sağda Nazım formayı kaptırmamak için sahada kaldığı sürede büyük performans sergiler
ken F.Bahçe’nin gol adamları girenleri ve çıkanları ile tam bir felaketti.
KLASiK FUTBOLDAN ÇIKTI
G.Saray golü bulduğu andan sonra kendi klasik futbolunun dışına çıktı ve savunmaya ağırlık verdi. Bu, golü nasıl atacağını kestiremeyen Erol Bulut’a bir anlamda yol gösterici oldu. Mısırlı santrfor Mohamed gole yakın hamleleriyle ne kadar iyi bir görüntü verdiyse geçen haftanın yıldızı Onyekuru Nazım’ın karşısında oyuna etkinliğini koyamadı.
Gustavo bu takımın rakip kaleye giderken de rakibi kendi kalesinde karşılarken de en önemli oyuncusu. Erol Bulut’un böylesine zengin bir kadro içerisinde Gustavo’ya yedek bulamaması gerçekten düşündürücü. Mazeretler bulmada başarılı olan bir kişi başka işte de zor başarılı olur. Mevsim başından beri F.Bahçe’nin taraftara umut vermeyen oyun performansı dün bir kez daha ortaya çıktı ve evinde Beşiktaş’tan sonra G.Saray’a da yenildi.
İlk yarı yok denecek kadar az pozisyon vardı. Kalitesiz, zevksiz geçen ilk yarının uzatma dakikasında F.Bahçe bir şans golü buldu. Valencia’nın frikikten güzel vuruşunda top önce direğe sonra direk dibine plonjon yapan Gökhan’ın sırtına çarparak ağlara gitti.
· Başarı ve başarısızlık bütün ekibe aittir. İçeridekiler, dışarıdakiler, öndekiler, arkadakiler, hepsi. Sarı lacivertliler takım olmaktan ekip olmaya geçemiyor. Yardımlaşma çok az. Mesela Valencia, Thiam, Samatta bırakın üstüne düşeni, elden geleni bile yapmakta çok nazlanıyor. Sanki sahaya çıksınlar diye başlarına dayanmış tabanca var. F.Bahçe’nin iyi transferi dediğim Pelkas da zaman zaman bu üçlüye uyuyor ve performansı düşüyor.
PELKAS'IN TRAFİĞİ DURDU
· Orta alanda Gustavo ve Ozan ateşleme yapamıyor. Takımı ileri taşımada zorlanıyor. Kademe anlayışı iyi, kapanan, önde basan takımlar karşısında F.Bahçe oynaması gereken takımı oynayamıyor. Set oyununda zorlanan, uçtaki adamları hareketsiz, ortadakileri yavaş F.Bahçe’de kontratak oyun hiç denenmiyor.
Geçen hafta görülen derinlemesine paslar ve Pelkas’ın kurduğu pas trafiği de dün hemen hemen hiç yaşanmadı. Böyle gitmez. İkinci yarı Rize daha dominant ve galibiyete oynayan bir ekipti. Samudio 49 ve 77’de iki mutlak pozisyonda topu dışarı vurdu. F.Bahçe bu oyun anlayışıyla şampiyonluk yarışında zorlanır.
· Ali Koç Göksel Gümüşdağ ile neyi görüştü, İrfan Can mı Visca mı? Erol Bulut daha Sosa’yı takımda yarışa katamamışken daha negatif kişilikli İrfan Can’ı nasıl takımın askeri yapacak, neyse zamanla göreceğiz. Özil’in pas atacağı, ceza sahasında buluşturacağı adam Visca olsa daha iyi sanki.
UÇUK KAÇIK BİR ADAM
· Devlet milyonlar harcar, statlar yapar, kar yağar, yağmur yağar, zeminler göle döner, çimler kalkar, futbol yatar. Kulüpler veya işletmeciler 3-5 parayla bu zeminleri nasıl top oynanacak halde tutamıyor anlaşılacak şey değil.
Eksi 10 dereceyi bulan soğuk ve sert zemin olamazdı, Fenerbahçe’yi Sivas’ta donmuş insanlar grubu haline getiren... Gerçi bir hava sorunu vardı ama bu, bildiğimiz eksi 10’luk hava sıcaklığı değildi... Sahadaki futbolcuların, Fenerbahçe’nin adına ve formasına yakışmayan davranış biçimlerindeki havaydı Sivas’taki hava. Ve dün Fenerbahçe, Sivas görüntüsünden uzak, golü isteyen, çabuk karar veren, hücumda blok halinde hareketlenen bir takım haline dönüşmüştü. Sivas’ta atmadığı şutun 10 katını Kayseri kalesine yağdıran, 3. bölgeden rakip ceza sahasına bazen kontrol dışında olsa da çok hızlı paslarla geçen ve pozisyona giren Fenerbahçe, işte böyle 4 günde değişiverdi işte.
SERDAR’IN YANINA SZALAI
Thıam, samatta ve Valencia’nın savunma aksiyonlarına da katıldığı, yani kendi sahasında da oynadığı bir F.Bahçe vardı. 3 mutlak gol vuruşunda çerçeveyi göremeyen Pelkas’ın hat-trick yapması işten bile değildi. Ve Yunan futbolcu, takımının en kreatif, lider ismiydi. Attila szalai, fizik gücü yerinde, tedbiri ön plana alan, ayaklarına hakim, uzun mesafeli paslar da atabilen özelliğiyle F.Bahçe’de stoperde serdar’ın yanından ayrılmaz artık. Öne doğru hızlı oynayan, pas çeşitlemesi gole yönelik hamleler yapan F.Bahçe’ye konuk Kayserispor da yardımcı oldu. Dan Petrescu’nun takımı, ne ofans ne defans oynadı.
EN MUTSUZU SAMATTA
Ozan’ı yanında bulan Gustavo da rahattı. Dün gol atsa bile Fenerbahçe’deki en mutsuz kişi samatta’ydı. samatta’nın bu takımda olmak istemez bir hali var. Herkesin hızlı, çabuk ve iştahlı olduğu bir akşam en yavaş olanı, özgüven kaybına uğrayan samatta’ydı. Pelkas-Thiam arasındaki pas alışverişi ve gol alanı yaratma isteği alkış alırken, “Acaba Cisse’yi tutsak, mutsuz çocuğu mu yollasak?” diyenler çoktu. Pas ve attığı şut sayısıyla 20. maçında sezon rekoru kıran F.Bahçe, Mesut sahaya indiğinde ne yapacak? Mesut oynadığında Pelkas kariyerine kariyer katacak. Thiam ve Valencia gol üstüne gol atacak görüntüsü veriyor. Almanya’da ‘göçmen’ Türkiye’de ‘Alamancı’ muamelesi gören Mesut Özil’in, 3 yılda 9.5 milyon Euro alacağına takılmak yerine F.Bahçe’ye neler vereceğine bakmak lazım. Türk futboluna ne vereceğini Arsenal’den eski hocası Arsene Wenger söylemiş zaten: Avrupa’nın gördüğü en büyük kış transferi Türkiye’de. Bir de Pelkas’a dikkat. Mesut döneminin en kilit adamı olacak. Belki en çok gol atan futbolcusu değil ama en çok asist yapanı olması şaşırtmaz.
<iframe width="1180" height="664" src="https://www.youtube.com/embed/NHRUT6sFcf4" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen></iframe>
Bu F.Bahçe’de Mesut’un yanına Ronaldo gelse fazla bir şey değişmez. Şaşkınlığım Erol Bulut’a. Bir lider için amaç statükoyu korumak değil, etkilemek ve sonucu değiştirmektir. Lider değişim yaratacak, anlam duygusunu aşılayacak, birleştirecek, harekete geçirecek ve iz bırakacaktır.
Nerede ışık verdi Erol Bulut? Erzurum, Kasımpaşa, Ankaragücü kantarında yapılan tartının gerçek ağırlığı göstermeyeceği F.Bahçe’yi izleyenlerin malumu. Mevsim başında bu yana başta stoperler olmak üzere savunma sorununu çözemeyen, orta sahası hem pasla hem kontrayla rakip kaleye gidemeyen, gol pozisyonu üretmekte zorlanan takımın inancım o ki büyük psikolojik sorunları var. Bu tükenmişlik sendromu Mesut’un gelişiyle de çözülmez. Ben Erol Bulut’un yerinde olsam hafta içi 1-2 antrenman iptal eder futbolculara F.Bahçe’nin büyüklüğünü anlatan, tarihini gösteren taraftarın aşkını dile getiren filmler izletirim. Ama daha önce de yazdığım gibi bu görüntüleri önce Erol Bulut’un izlemesi lazım.
KALECi ALTAY’IN ŞANSI
Dün Sivas’ta -9 derece sıcaklıkta herkes dondu kaldı ve ev sahibi takım da F.Bahçe’nin oyununa eşlik eder hale geldi. Ligin deplasmanda en çok kazanan ve gol atan takımı F.Bahçe’nin bu kadar yavaş oynamaya kazanma hedefinden uzak durmaya hakkı yok. Bu aşamada takımın yürümekte zorluk çekmesi, Ozan Tufan’ın F.Bahçe’deki heyecanını yaşamayan futbolcularından kaynaklanıyor. En kötü transfer Tisserand’ın maçın başındaki hatasından yararlanan Yatabare’nin vuruşunda golü kaleci Altay şansıyla önledi. Aynı Tisserand 4 dakika sonra sakatlanarak yerini bir başka transfer bombası, Lemos’a bıraktı. 16’da Gradel’in kaleye gönderdiği topa sallapati bir topuk darbesi koyan Yatabare’nin golü de bir şans golüydü.
-İlk yarının uzatmalarında Mert Hakan’ın ortasına ceza sahasında elle müdahale penaltı getirdi ve Enner Valencia maçın skorunu belirledi. İkinci yarıda değişen bir şey yoktu. Taraflar zaman geçtikçe kaybetmemeye oynadı. Şut atmayan, kontraya çıkamayan, kenardan sıfıra inip orta imkanı bulamayan iki takım maç boyunca birer gol attı, ikişer pozisyon buldu.
-F.Bahçe şampiyon olmak istiyorsa kötü oynayabilir ancak ruhsuz ve heyecansız oynayamaz. Seri Sivas’ta bozuldu. Yönetim ve Bulut bir an önce bu iştahsızlığın profesyonellikten uzak, kadronun sıkıntısını öğrenmek zorunda.
Terim, maç öncesi uzun süreli sakatlık ve hastalık yaşayan 10 futbolcusunun takma sıfır katkısının göz ardı edilemeyeceğini söylerken ben onun “Takım sahaya 11 kişi çıkıyorsa eksik değildir” sözlerini hatırlarım. Hatırlarım çünkü Terim’i imparatorluğa götüren yolların taşları bu tür aforizmalarla döşenmiştir. G.Saray, Beşiktaş maçına çıkan kadrodan 6 farklı isimle sahadaydı dün akşam. Ben en çok Etebo’yu merak ettim. Neredeydi bu derbi maçının kilit adamı yapılan, 2.5 ay 11 yüzü görmediği halde Beşiktaş karşısında ‘umut’ olan Etebo? Lig sonuncusu Denizlispor önünde onca eksiğe rağmen neden yedekti anlayamadım gitti.
Keyifleri yerinde, paraları cebinde, Terim’in onlara inancı değil ama ihtiyacı zirvedeyse Belhanda ile Feghouli maç alacak, takımı oynatacak yıldızlar. Akbaba’nın attığı ilk golde Feghouli’nin Belhandra’ya pası ve onun asisti maçı 9. dakikada bitirdi.
BiR FENOMEN: MUSLERA
Hagi, Alex, Şota, Atiba gibi hem kişilikleri hem performanslarıyla kulüp tarihine geçen isimler arasına Muslera da mutlaka katılacak. Yedi ay sonra dün sahalara dönen Uruguaylı kaleci bıraktığı yerden başladı. Kalede kurtarışlarından çok takım ruhuna kattıklarıyla bir lider, bir fenomen o. Luyindama-Marcao stoper ikilisi G.Saray’ın güven veren bölgesi değil. Donk o bölgede kalmalı diğerlerinden biri ona partner olmalı.
Terim Akbaba’yı kazanmalı. İrfan Can gibi Arda benzeri bir orta saha yerine daha zeki, geniş bakabilen, futbol zekası yüksek, defans-ofansf arası hızlı şu anki F.Bahçe Sportif Direktörüne (Belözoğlu) benzeyen bir oyuncu bulmalı ve Taylan’ın yükü azaltılmalı. Onyekuru bittiyse gelsin artık. Diagne ve Falcao’ya bu performansla ne kadar dayanacak Terim? İyi ki Babel var.
Skorun büyümesinde Denizli Teknik Direktörü Yalçın Koşukavak’ın riskli oyun anlayışı da etkili oldu. Futbolda başarı faktörü gol atmaktır. G.Saray evinde son iki maçta bir düzine gol attı. Ama puanlar atılan gollere değil, alınan maç skorlarına göre veriliyor. G.Saray’ın sahaya çıkan dünkü kadrosu Türkiye Ligi’nin en güçlü kadrolarından biri. G.Saray artık içeride de dışarıda da kazanmaya alışmalı.