Hatayspor maçı sonrası “Bu gidiş, gidiş değildir” demiştim. Dünkü maçın sonrasında şimdi de bu beraberlik “Bir bitiştir” diyebilirim. G.Saray 11 puan kaybettikten sonra artık her maçı kazanmaktan başta yolun olmadığı yerde Onyekuru ve Arda’nın yokluğunda dün akşam şampiyonluk yarışına veda etti.
“İstatistikler mini etek gibidir, çok şeyi gösterir ama herkesin görmek istediği şeyi göstermez” derler. Dünkü maçın istatistikleri ve oyun içindeki G.Saray duruşu her şeyi açıkça gösteriyor. Bu G.Saray artık şampiyon olamaz. Terim futbolcularına maçtan önce “Ben rahatım, sizler de rahat olun. Çıkın oynayın” demiş. Terim stresin futbolcular üstünde baskı yaratmaması için bu telkini yaptı ama futbolcuları öyle rahatlardı ki şaşarsınız. Ruhsuz yürüyen adamlar topluluğu gibiydi G.Saray. Terim’in o ünlü motivasyonundan eser yoktu. Girenleri, çıkanları, şampiyonluğa inanmamış, hatta istemiyor gibi bir G.Saraylı grubunu çok uzun yıllardır görmedim.
MAÇ iLK YARIDA BiTEBiLiRDi
Takımın lideri yok. Tüm futbolcular üstlerine düşenin en iyisini yapmak yerine elinden geleni yapmanın rahatlığı ve yumuşaklığı içindeydiler. Eğer Muslera olmasaydı 1 puan da yoktu. Kaptan, biri 90+3’te Mevlüt’ün ilk yarı da Ndao’nun mutlak gollerini kutladı. İlk yarı Ndao’nun direkten dönen ve Roco’nun altı pastan bomboş dışarı attığı toplar olmasa G.Saray maçı ilk yarıda kaybedecekti. İlk yarıda Muhammed ve Babel’in geliştirdiği iki gol hamlesi bu ruh içinde G.Saray’a yetmezdi.
Terim’in takımı nasıl bu halde olabilir? Stoper noktasında Marcao’ya Donk’u partner yapmak iyi de Taylan yok. Orta sahanın stoperlere yaklaşacak elemanı ne Etebo ne de Fernandes idi. Kendi alanında Barcelonavari tiki taka paslarıyla dar alanda top çeviren K.Gümrük ceza sahası çevresinde aynı paslaşmayı yapınca bunun faturasını ağır ödedi. Koray-Aksel anlaşmazlığında Fernandes’in asistiyle Babel G.Saray’a beraberliği getiren golü attı.
TERiM SORUMLULUĞU ALMALI
K.Gümrük genç İtalyan hocasının yönetiminde sakin bir pas oyunu oynuyor. Ayağına hakim çok oyuncusu var ve ligin oturmuş takımlarından biri. Biglia ve borini’nin eksikliğine rağmen G.Saray’ı elinden kaçırdı.
Teknoloji ve iletişimin bu kadar geliştiği bu çağda herkes herkesin ne yaptığını biliyor.
Dolasıyla Alanyaspor için bu saklanacak bir şey değil. Demek ki halis bir niyet var; sadece antrenman yapma arzusu. Şayet Alanya, Beşiktaş’ı yenmiş olsaydı sosyal medya ne yazardı, bunu sorgulamak lazım.
Bence hiç üstünde durulacak bir konu değil bu zamanda. Ama öyle bir futbol ikliminde yaşıyoruz ki, her insanın her insandan kuşku duyduğu, negatifin her platformda pozitife tercih edildiği bir dünyada sosyal medyanın ayağa kalkmasını yadırgamamak lazım. Yine de Alanyaspor’un antrenman için başka bir sahayı seçme şansı mutlaka vardır; en kolayına gitmeleri yanlıştı.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJSRVBCMThzbiIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
Bakasetas... Bu Yunan tam bir karakter abidesi. İnsanlığı, rakibine ve işine saygısı takdire şayan. Trabzonspor takımının belkemiği, dün beraberliği kurtaran oyuncu. Başkan Ağaoğlu 3 milyon Euro verdiği zaman “İçim yandı” demişti Bakasetas için ama 2-3 kat fazla paraya satacağı, takımına müthiş bir katkı sağlayan böyle bir futbolcuya sahip olmanın hazzını duymalı. Kaleci Doğan 18 yaşında. Türk futbolunda son yıllarda artan yıldız kaleci grubuna katılan gençlerden biri. Dün yapmış olduğu muhteşem kurtarışlarla geceye damgasını vuran isimdi.
Dün Trabzon her şeyi yaptı. Yediği golden sonra 25 dakika müthiş bir baskı uyguladı, rakibi kendi sahasından çıkartmadı ve Bakasetas’la beraberliği buldu. İkinci yarı Hamza Hamzaoğlu geride kalarak puan alamayacağının farkına vardı, oyuncu değişiklikleriyle takımını Trabzonspor sahasına taşımayı başardı ama iki topu direkten dönen ve kaleci Doğan’ı bir türlü geçemeyen Trabzonsporlu oyuncular “Daha ne yapacağız, girmedi mi girmiyor” diyebilir. Bununla kendilerine bir mazeret ortamı yaratabilirler. F.Bahçe maçından sonra şampiyonluk hedefi kırılan ve hedefe bir türlü odaklanamayan Trabzonspor’da futbolcular potansiyellerini artık performansı zorlanıyorlar. Dün Kayseri’nin 1 puan almak için gösterdiği cansiperane mücadeleyi Trabzonsporlu futbolcular oyunun bütününde gösteremediler.
SAVUNMADA SIKINTI
Trabzon’un şu an en büyük derdi önünde bir hedefin olmamasıdır. Kadronun özellikle defansta ve orta alanda sıkıntı yarattığı ve ciddi alternatifler oluşturmadığı da başta Abdullah Avcı olmak üzere herkesin bildiği bir gerçek. Dün gece renkli hareketli pozisyonu bol olan insanları heyecanlandıran bir futbol maçı izlendi ama iki isim mücadeleyi damgasını vurdu. Hem gol pasının atılacağı yerdeki yaratıcı rolüyle hem de golün atılacağı noktada bitirici özelliğiyle Bakasetas farklı bir konumda olmalı. Ve gecenin kahramanı Doğan meziyetleri, artı şansının da biraz yardımıyla kurtardığı 10 gol pozisyonuyla maçın adamı olarak anılmadı.
10.000 TL'ye varan "Hoş geldin bonusu" sadece Misli.com'da! Hemen üye ol...
COViD zirve yaptı. Dün ülkemizde 44.756 vaka, 156 can kaybı vardı. Kimsenin umurunda değil sanki. Fransa 1 ay tam kapandı. Almanya kapanmak üzere. Milli Takım’ın kampları erkek, kadın futbol, voleybol, basketbol fark etmez Covid-19 vakalarıyla dolu. Bizim derdimiz ise bambaşka. Biri evinde 22, diğeri 14 puan kaybetmiş ve şampiyonluk hesapları şaşmış iki güzide takımımız 1959’dan önceki birinciliklerini deftere yazdırıp yazdırmama hesabına düştü. Değil bugünü yarını, geleceğin başarılarını bulmak yerine 62 yıl öncesinin kazanılmış ödüllerine kafayı takmış takımlar, medya ve tüm ülke. Covid-19 neymiş ki...
BiLDiĞiMiZ G.SARAY YOKTU
G.Saray’da 6 as oyuncu yok ama kulübede Babel, Falcao, Linnes, iki Emreler, Akbaba ve Taşdemir var. Terim takımın kazanma ruhunu ayakta tutacak heyecanı yaratan yarıştan kopmamak için çarpışan bir kadroyu her zaman oluşturan bir teknik direktördü. Ama dün o bildiğimiz G.Saray’dan eser yoktu sahada. Marcao ve Luyindama’nın yokluğunda Fernandes’ten stoper yaratmak işe yaramadı. Fernandes partneri Donk’u da bozdu. Yorgun Ömer ve kankası Belhanda’nın gidişiyle konsantrasyonu bozulan Feghouli ve veteran konumuna gelmiş Arda ile orta saha da düşünce gol ümidi Muhammed’e ilk yarı tek pas geldi. Bu, G.Saray’ın ilk 45 dakikada kaleye attığı tek şuttu.
KOLAY GOLLER...
Hatay, Diouf ve Riberio’un kolay gelleriyle -ki kolaydan kastım G.Saray’ın yememesi gereken goller olmasıydı- ilk yarıyı 2-0 önde tamamladı. Falcao, Babel, Halil ve Linnes’in girişiyle biraz toparlanıp gol aramaya başlayan G.Saray Falcao ile üç net pozisyonu değerlendiremeyince Diouf varlığı hiç belli olmayan G.Saray savunmasında Etebo’dan aldığı topla maçı bitiren üçüncü golü attı.
PSiKOLOJiK ÇÖKÜNTÜ VAR
Üst üste gelen A.Gücü, Rize Hatay yenilgileri ve evinde Sivas beraberliği ile 11 puan kaybeden G.Saray nasıl şampiyonluk yarışında olacak? Terim bir değişim yaratacaksa bunu bu saatte nasıl yönetecek? Aslında G:Saray galibiyet serisi yakaladığı dönemlerde de tatmin edici futboldan uzak ama üç puana gitmekte mahirdi. Resim şimdi bütün çıplaklığı ile ortada. Son haftalarda kaybedilen puanlar bu arada kazanılan Kayseri maçı da dahil olmak üzere oynanan bu futbol Galatasaray’ı zirveye götürmez.
Değişim şart ama gündelik düzeyde futbolcular genelde alışkanlıklarına bağlıdır. Yorgun Ömer, var-yok Onyekuru, konsantrasyonu düşen Feghouli, kenarda buruk Babel ve Falcao ile bir psikoljik çöküntü var takımda.
Anadolu kulüplerindeki performansını F.Bahçe gibi bir kitle kulübünde göstermesi zaten çok zordu. Bu gibi takımların teknik adamının bilgileri sadece futbolla sınırlı olmamalı.
Pedogojiden iletişime pazarlamadan teknolojiye her konuda Johann Cruyff gibi biraz bilgi sahibi olmaları gerekir. Daha önce de yazdım, Erol Bulut bu görevde çok fazla kaldı.
Yerine gelecek kişi sezon sonuna dek Emre olabilir ama orada kesin noktanın konulması şart.
Vay canına... Hollanda’ya 4 gol. Müthiş bir iş. Başta Burak attığı üç golle, Uğurcan kurtardığı penaltıyla ve tüm Milli Takım gösterdiği kazanma hırsıyla her türlü tebriği hak ediyor. 2002’de Asya’da, Kore-Japonya’da dünya üçüncüsü olan takımın teknik direktörü Şenol Güneş, tam 20 yıl sonra yine Asya’da, Katar’da yapılacak olan Dünya Kupası’na Milli Takım’ı mutlaka götürmek istiyor. “Işığı gözümüze değil, önümüze tutun” diyerek yıpratıcı olmayan, yapıcı eleştiriler isteyen Şenol Güneş artık bir usta.
KORKULAN BiR MiLLi TAKIM
Lucescu’nun 2017-2019 arasında nüvesini oluşturduğu Milli Takım bugün Avrupa’nın önde gelen ekiplerinden biri. Kaleci, stoper, orta alan oyuncularının zenginliği ve kalitesi, Güneş’in tecrübesi ve öğretmenlik becerisiyle birleşince artık korkulan bir milli takımımız var. Bu futbol. Ama bu kadar tecrübeye sahip bir teknik direktörün, uluslar arası lig oyuncularına sahip milli takımın 3-0 üstünlüğü koruma işini kendi ceza sahası içinde yapması, kale sahasına kadar kapanması kabul edilebilir bir şey değil. Bu milli takım koruyarak değil, ilk yarıda olduğu gibi rakibi kendi sahasında tutarak zaferlere daha kolay gider.
Son 60 yıla, Avrupa ve dünya futboluna, yıldızları, teknik adamları, total futbol ekolü ile imza koyan Hollanda bugün de saygı duyulan bir futbol ülkesidir. Dünkü 4 gol bu açıdan çok önemlidir. Oyuncu, teknik adam, futbol düşünürü ve yorumcusu Johann Cruyff’un dün ölümünün 5. yılıydı. “Doktorlar sigarayı bırakmazsam artık futbol oynayamayacağımı söylediler. Ben de futbolu bıraktım” diyecek kadar alışkanlıklarına sadık, inatçı, dediğim dedik, zor bir insandı Cruyff. Barcelona’da yaşayan Cruyff ile Şampiyonlar Ligi maçları öncesi sohbetlerim oldu. “Futbol basit bir oyundur. Zor olan ise basiti oynamaktır” derdi. Dün milli takımımız özellikle ilk yarı kendi alanında iyi, daraltılmış alan savunması ile ve hücuma çıkışta az pas, etkili kontralarla futbolu daha basit oynadı, zoru başardı.
HAKEMDEN FUTBOL DERSi!
Kazanmaya odaklı Milli Takım’ın, Hollanda önünde ilk yarıyı 2-0 önde bitirmesi alkışlanacak bir skordur. 15’te Ozan’ın düşerken destek koluna değen topta penaltı bekleyen Hollandalı futbolculara İngiliz hakem Oliver adeta kural dersi verdi ve ‘devam’ dedi. Kenan’ın başlattığı, Hakan’ın pası ve Burak’ın vuruşu ile gelen gol Milli Takım’ı rahatlattı. 34’te Okay’ın düşürülmesiyle gelen penaltı golü Milli Takım’da rakip kaleye gol için gitme iştahının boyutuna bir örnekti.
Türkiye ikinci yarıya müthiş bir Çalhanoğlu golü ile başladı. Milli Takım 3-0’dan sonra skoru tutma isteğiyle daha savunma ağırlıklı ve tempoyu düşürme oyununda, Hollanda dominant olmaya başladı ve iki dakikada iki gol buldu. Savunmadaki bu zaafı Caner ve Taylan’ı oyuna alarak gidermek ve rakibi ceza sahasına girmeden önlemek düşüncesi olumlu sonuç verdi. Ve Enes’in yoktan yarattığı frikikte gecenin yıldızı, maçın kahramanı Burak skoru 4-2’ye taşıdı.
Sakin, özgüvenli, ne yaptığın bilen, iyi pozisyon alan, yardımlaşan ve futbolu basit oynayan yani Cruyff’un deyimiyle zor olanı yapan Milli Takım işi ilk yarıda bitirdi. İkinci yarı tekrar irdelenmeli, 3-0’dan sonra ceza sahası içine kapanmanın ve iki gol yemenin hesabı da iyi yapılmalı çünkü Dünya Kupası’na giden yolda daha 9 maç var. Milli Takım’ı teknik ekibini dünkü galibiyetinden ötürü kutluyorum.
Maç başladığında kazanma odaklı takım görüntüsü veren Beşiktaş’tı. Hafta içinde oynanan 120 dakikalık kupa maçının yorgunluğunun Beşiktaş’ı ne ölçüde etkileyeceğini herkes merak ediyordu. Beşiktaş farka götüreceği maçı az kaldı kaybediyordu. Siyah beyazlılar öyle goller kaçırdı ki beraberlik golünden sonra F.Bahçe’ye kazanma şansını verecek büyük panik yaşadı. Oysa Beşiktaş dün farka gitmeliydi.
CANER’iN ORTALARINA ŞARTLANDI
Zıncır en zayıf halkası kadar güçlüdür. F.Bahçe’de ne zayıf halkanın teknik direktör Erol Bulut olduğunu çok kez yazdım bu sütunda. Ligin deplasmanda en çok kazanan takımı F.Bahçe, mutlak kazanmak zorunda olduğu böyle bir maça doğru bir kadro ve gol odaklı bir futbol anlayışıyla başlamadı. Ekibin kimyasını belirleyen Erol Bulut dünkü maça Ozan’sız başlayınca tüm takım defansın arkasına atılan bir konta topa ve Caner’in ortalarından gelecek kaos pozisyonlarına şartlanmıştı.
Ozan ve Sosa’nın yerine Irfan Can neden seçildi? Hücumda Ozan orta sahada ofansif anlamda Sosa İrfan Can’dan daha iyi isimlerdi. Demek ki akılda savunma hesapları vardı ve Irfan Can ile başlandı. Bu kadro ve oyun anlayışı F.Bahçe’nin beraberlik hesapları yaptığının işaretiydi. Kaleci Altay Aboubakar’ın dört, Atiba’nın iki mutlak gol vuruşunu kurtararak F.Bahçe’nin hezimetine mani oldu.
OZAN 11’DE BAŞLAMALIYDI
Ghezzal’ın frikiğinde Vida Beşiktaş’ın ikinci yarıya golle başlamasını sağladı. İki dakika sonra Aboubakar karşı karşıya kaldığı Altay’ı geçebilse maç orada bitecekti. Riskleri alan F.Bahçe beraberlik golü ararken Beşiktaş ani ataklarda gol pozisyonlarını cömertçe harcadı. Aboubakar az daha bencil olsa, Ghezzal sol ayak falsolarında topa daha iyi vurabilse maç yine 2-3 farka gidecekti ama futbolun kuralı, atamayana atarlar. Bence maça ilk 11’de başlaması gereken Ozan 89’da attığı golle hem F.Bahçe’ye hem Erol Bulut’a umut verdi.
EN ÇOK YALÇIN ÜZÜLMELi
İkınci yarıda Sergen Yalçın bazı değişiklikleri daha erken yapabilir, kamikaze misali gelen F.Bahçe karşısında skor korumalı bir futbol oynayabilirdi. Ancak Ozan’ın golünden sonra F.Bahçe’nin ikinci sayısını da bulup sahadan galip gelmesi oyunun hakkı olmazdı ama Beşiktaş’ın aşırı yorgun ve gol arayışında olduğu anlarda Caner’in soldan yaptığı tehlikeli ortalar Beşiktaş savunmasını çok kere dağıttı.
Son iki maçında 5 puan kaybeden ve şampiyonluk yarışından kopmak istemeyen Galatasaray mutlaka kazanmak zorundaydı. Son 5 maçında yenilmeyen Kayseri, kümede kalma mücadelesinde alınacak her puanın nimet olduğunun bilincindeydi. Futbol kalitesi ve temposu yüksek olmayan maçı, Galatasaray; Falcao ile Mustafa’nın atacağı ve attıracağı gollerle kazanmayı planlamıştı. Aynen öyle oldu. Arda, Babel, Onyekuru, Etebo, Feghouli’yi yedek bırakmak, sakat Donk ile takımdan gönderilen Belhanda’yı unutmak ve Kılınç, Akbaba ikilisiyle kenarlarda, Mustafa, Falcao ikilisiyle de çift santrfor düzeninde sahaya çıkmak, hiç kuşku yok ki bir takım riskleri getiriyordu.
TAKIMIN SiGORTASI TAYLAN
Marcao ve Luyindama ikilisinin baskı yediklerinde yaptıkları top kayıplarının golle sonuçlanmamasında Taylan’ın sigorta olarak kullanılmasından başka alternatif yoktu. Orta alanı pasla geçerek uzun ve diyagonal paslarla kenar adamları Akbaba ve Kılınç’ı ortaya hazırlamak, onların arkasında Yedlin ve Saracchi’den de aynı diyagonal topları beklemek Terim’in planıydı çünkü o topları kullanacak iki ustası vardı. İşte böyle bir organizasyonda Saracchi’nin ortasına Falcao’nun darbesiyle gelen gol, tam bir usta işiydi ve değme futbolcu, bu golü atamazdı.
FATiH TERiM’iN ŞABLONU
İkinci yarı Mustafa, Akbaba ve Fernandes’in çıkıp oyuna Kerem, Onyekuru ve Feghouli’nin girmesi, beraberlik için defans organizasyonlarını riske atan Kayserispor kalesinde 2. ve 3. golleri getirdi. Bu kontralar, Terim’in oyun akış şablonunda vardı. Maç öncesinde kendisinin de G.Saray’dan gönderildiğinin serzenişinde bulunan Terim’in Belhanda’nın olayında suskun kalması, çok kişinin yadırgadığı bir tabloydu. Bir futbolcunun maç sonrası yaptığı açıklamalarda zeminin kötü olduğunu ve oyun kalitesini engellediğini söylemesi dünyada sadece Türkiye’de mukavelesinin feshine neden olur. Tabii ki Belhanda’nın ileri gitmesi, yöneticileri suçlamasının da bir cezası olması lazım ama bu, ipleri koparmak biçiminde olmamalıydı.
HEP TARTIŞILAN BiR iSiMDi
Belhanda hep tartışılan bir isimdi. Ama yeteneği olan bir karakterdi. Yıllardır Terim’in desteğini arkasında hisseden, bu sezon 8 gol, 3 asist üreten Belhanda’nın kişiliğine değil ama oyuna katkısına ihtiyaç duyan bir Terim vardı düne kadar. Bu kritik dönemde ligin bitimine 12 hafta kala Terim neden sustu, bilinmez. Sonuç olarak G.Saray, tüm istatistiklerde önde olduğu Kayseri maçını kolay kazandı ve yarışın içinde kaldı.