Süper Lig'de bir hafta daha sona erdi... Meşin yuvarlak, bol bol ağlarla buluştu... Hele bir maç vardı ki, hüzün ve sevinç birarada yaşandı... Hikmet Kahraman'ın gözleri doldu; Yendik, ama bir çok yılımı Manisaspor'a verdiğim için hüznü de yaşıyorum. Şu anda Gaziantepspor'un başındayım, kanımın son damlasına kadar görevimi yapacağım. Bir başka ilde bir başka sahne; Kulübede sinirli hareketleriyle dikkati çeken Ertuğrul Sağlam, Samsunspor karşısında soluk bir yüz taşıyordu... Farklı bir şekilde kazandıkları maç sonrası ise "Dile kolay 10 yılımı burada futbolcu ve teknik adam olarak geçirdim. Gençliğim Samsun'da filizlendi, profesyonellik her şeyi kabul etmiyor" cümleleri ağzından dökülüyordu...
Bu hafta oynanan maçlarda görev yapan futbolcular neler yaptı, neleri yapamadı? Kimler oyuna renk verdi, kimler renksiz kaldı...
REKLİLER
Selçuk (Galatasaray): Takımın tek yönetmeni, istikrarını sezon başından bu yana devam ettiriyor. Her atılan golde var, Galatasaray'ı derbide ipten alan kişi.
Pinto (Bursaspor): Samsunspor karşısında üç gol vardı, bunların altında da Pinto'nun imzası vardı. Hücum adamının görevinin sadece gol atmak olmadığını bildiği için oyun içinde gol servisleri de yaptı.
Muhammet (Gaziantepspor): Bir santrfor tipi kendisinde yok. Uzun, boylu-poslu değil, kafa vuruşlarıyla gol atıyor. Çünkü zaman ayarlamasını iyi yapıyor ve Gaziantepspor'u iki haftadır ayakta tutuyor.
Yalçın (Orduspor): Kayserispor önünde defansta kuş uçurtmadı, bunun yanı sıra takımına en önemli zamanda gol kazandırdı. Hem Ordu'yu hem de kendisini yukarılara taşıdı.
Dny (Gaziantepspor): Gaziantepspor'un defansta çelik yeleğiydi, "Manisaspor'a yol vermem" dedi, dediğini de yaptı.
Hasan Üçüncü (Mersin idman Yurdu): Oyuna sonradan girdi, Trabzonspor'un yıkılmasını, Mersin'in ayakta kalmasını sağladı. Gol sonrasında ise "Attım, ama ne yapayım" dercesine kafasını öne eğdi. Çünkü Trabzonspor'un çocuğu. Ancak yapacak başka şey yoktu.
Kardemir Karabükspor: İçlerinden "al birini vitrine koy" demek yalnış olur. Takım olarak haftalardır kazanma duygusuyla oynuyorlar, tam bir ekip olmuşlar. Onun için Karabük'ün hepsi renkli.
Sivasspor: Maç öncesinde eksikleri vardı, önce dalgalandılar, dengelerini kaybettiler. Golleri yiyince kendilerine geldiler, "Kardeşim biz 9 kişi kalsak da teslimiyet yok" diyorlardı. İstediklerini de aldılar, teknik heyeti ve futbolcuları kutlamak gerekir.
RENKSİZLER
Gençlerbirliği: Oyunun başlarında golleri bul, sonradan unut. Önde gidiyorsun, bir şaşkınlık. Arkasından golleri kendi kalende görüyorsun. Tekrar bir adım öne geçiyorsun, "bu iş tamam" düşüncesi. Olmaz Gençler olmaz, hakem daha son düdüğü çalmadığı için olmaz. ençlerbirliği gole giderken, fren yaptıran isim Hurşit. Topu kazanmış, 2 Sivaslı defansta, 4 Gençlerbirliği oyuncusu hücumda: Peki Hurşit ne yapıyor? Sağ kanatta topu alıyor, bir sevgili gibi topla tango yapıyor. Sen misin yapan! Topu kaptırdı, hem de ne kaptırmak. Sonra kendi kalesine gol oluyor...
Fenerbahçe: Ölçtüm, tarttım, ama bir renkli göremedim. Saha içinde kendisini bir 'renk'e boyayacak futbolcu arada bul. Takımda heyecan yok. "İyi oyun" demek için gözlerimi yordum, yine de bulamadım.
Fink (Samsunspor): Bir maçta bu kadar faul yapan futbolcu çok azdır. 90 dakika boyunca hiç durmadı, maçın hakemi de bunları görmedi!