Paylaş
Galatasaray, 5-6 yıldır bulamadığı orta alanı, bu yıl 'altın' olarak cebine koydu...
Alman çalıştırıcı Feldkamp geldi. Lincoln, Linderoth, Barusso gibi yabancıları denedi. Lincoln'den umutluydu. "Duran topların çoğu gol olur" yorumları yapıldı. Lincoln'de bu kumaş vardı, ama bir türlü gösteremiyordu. Öyle ki daha önceleri Lucescu tarafından yetiştirilen bu oyuncuyu almak için kesenin ağzını açmak gerektiği söyleniyordu. Lucescu'nun bir başka söylemi daha vardı; Şımarık, kendinden başkasını düşünmez, söz dinlemez. Ancak ikazlara hiç itibar edilmedi, zaman Rumen hocayı haklı çakardı.
Bu yabancıların aksine bir tek bizden olan Mehmet Topal, kendini yavaş yavaş gösterdi...
Skibbe geldi. Yabancıları tekrar hayata geçirmek istedi, ama istediğini O da bulamadı. Galatasaray, saha içinde oyunu okuyup, arkadaşlarını tetikleyecek futbolcu arayıp durdu. Elano'dan medet umdular, olmmadı. Yine bu yükü taşıyan Mehmet Topal taşıdı, yardımcılığını Ayhan Akman üstlendi. Lastik patlatmaya devam etti, takım ligi 5'inci sırada bitirdi.
Hagi geldi:. Kendi gibi bir oyuncuyu keşfetmek istedi. Kendisindeki yapıyı Culio'da aradı, ama bulamadı. Çünkü o yetenek Culio'da yoktu. Liderlik havasına sahip değildi. Cana ve Misimoviç'in yapması beklenen liderlik, Hagi'ye yetmedi.
Daha önceleri yedek olan Mehmet Topal, mücadeleci gücüyle rakip orta sahayı rahatsız etmek ve hücumda arkadaşlarını desteklemek yeteneklerine sahipti. Oyun içinde tüm ekibi yönlendirme konusunda eksikliği vardı. Topla'ın yanında oynayan Mustafa Sarp ve Barış Özbek, bir yere kadar takımı götürüyorlardı. Ama bu, Galatasaray'ın geleceği için bir ışık değildi.
Fatih terim geldi. UEFA Kupası'nı kazandığında orta alanda Hagi, Suat, Tugay, Emre, Okan gibi oyunculara sahipti. Öyle isimleri bulmak zordu. İkinci gelişinde şaşkına döndü Terim. Transferler su gibi akmasına rağmen istediği oyuncuları biraraya getiremiyordu. Bir Felipe vardı, O da topa yön vermesini biliyor, ama sabit yerde oynadığı için koşmaması sorun yaratıyordu. Terim, en hüsran yılını bu dönemde yaşadı ve dönüşü olmayan bir yola girdi.
Ve Terim, bir kez daha Galatasaray A Takımı'nın başına geldi. Öncelikle makine dairesine inmesi gerekiyordu. Hep gözdesi olan Selçuk İnan'a "gel" dedi. Yani Selçuk cepteydi. Ama "Bana bir lider daha lazım" diye düşündü. Merkez savunmanın önünde, hem geri vitese hem ileri vitese sahip biri daha olmalıydı. ve bu kez de "Melo" dedi.
Bu ikilinin yanında takımı ateşleyecek birileri de gerekliydi. Engin Baytar gibi hırcın ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan biri... Ehhhh bir de genç yetenek olmalı. Sahanın her bölgesini tarama görevi vereceği Emre Çolak'a, "Hazırlan" dedi. Emre zaten böyle bir teklife 'aç' hemen atladı. hem de ne atlama, şimdi havuzdan çıkmak istemiyor.
Fatih Terim oyun içinde sağ kolu Melo, sol kolu ise Selçuk İnan.
Piyasada altın aldı başını gidiyor, yükseldikçe de yükseliyor, işte Galatasaray tam bir altın buldu; Melo ve Selçuk.
Paylaş