FUTBOLDA baskı, rakibi oynatmamak gerekir, sadece topa sahip olmak yetmez. Bir anlık bölümde bile bir düşünce zengiliğine ihtiyaç vardır. Futbolun felsefesini iyi anlayan, oyunu iyi okuyup anlayan takım takımdır.
Bölüm 1. Liverpool oyunun bu bölümünde 10 şut attı, 5’i kaleyi buldu. Galatasaray 3 şut attı, 1’i kaleyi buldu. Baktığımızda Galatasaray’ın topla oynama yüzdesi 52, Liverpool’un ise 48. Yani Galatasaray daha fazla topla oynadı. Ama oyunda golleri bulan Liverpool. Neden? Basit top oynamanın eseri.
Baskı faktörü
Bölüm 2. Galatasaraylı futbolcular dedi ki, Liverpool böyle oynuyorsa, biz de bu işi basite indirgeyelim, toptan değil, alanlardan faydalanalım. Gole gitmenin en kısa yolunu tercih edelim. Galatasaray bu oyun kalıbına uyunca, futbolun ne kadar basit olduğunu gösterdi. Telaşın değil, baskının kazandığı gördü.
Mösyö Erik Gerets de arızalı olan yerleri, yani sağ kanattaki Cihan’ın, orta alandaki görevini tam anlamıyla yapamayan Mehmet Topal’ın yerine Avrupa arenalarında tecrübeli olan Hasan Şaş ve uluslararası maçlardaki gol makinesi Ümit Karan’ı oyuna alınca, takıma cesaret de geldi. Oyunu okumak da, gole gitmek de o kadar kolay oldu.
Yıllardır Galatasaray’ı Avrupa sahalarındaki yarışmalarında izliyorum. Hiçbir zaman birinci bölümdeki gibi hüsrana uğradığını görmemiştim. Kendi kendime nerede eski günler dedim. Ama ikinci bölümde geçmişe döndüm. İşte gerçek Galatasaray böyle oynuyordu.
Gerets’in bu takıma savaşmayı ve topsuz oyununun nasıl oynanacağını, korkaklığın yerine cesareti işlemesi gerekir. Galatasaray belki de alacağı farklı yenilgiyi ikinci bölümde gerçek Galatasaray gibi oynayarak önledi.