Paylaş
Bir de rakibine. Yukarıda saydığımız unsurların hiçbirine sahip değil. Peki nasıl oluyor da, Karabük kazanıyor, G.Saray kaybediyor? Anlatalım...
Büyüklüğünüzü ancak oynayarak gösterirsiniz, düşerek, itiraz ederek değil.
“Ben” değil, “Biz” ruhuyla zafer kazanırsınız.
Daha oyunun başında bu iki özellikten yoksun olduğunu gösterdi Galatasaray. Savunma lodosa tutulmuş bir vapur gibi sallanıyor, açık üstüne açık veriyordu. Cris hata zincirinin en zayıf halkasıydı. Sadece bireysel hatalar değil, Dany ile birlikte yaptıkları hamleler de Karabük’e şans veriyordu.
DERS 1: İki merkez savunma oyuncusu birbiriyle uyum içinde oynamalı. Cris ile Dany bırakın uyumu aralarındaki mesafeyi bile ayarlayamadılar.
DERS 2: Savunma oyuncuları sadece kendi bloklarıyla değil, orta alanla da iletişim içinde olmalı. G.Saray da bu uyum da yoktu.
Sürprizzzz
- G.SARAY karşısında deplasmana gelen, kapanan klasik bir Anadolu takımı bekliyordu.
Yanıldı, hem de fena halde yanıldı. Çok adamla hücuma çıkan Karabük, G.Saray savunmasını da 11’ini de şaşkına çevirdi. Terim’in dediği gibi, “3 gün, 3 gece oynansa Karabük, G.Saray’ı yine yenerdi.” Niye? Çünkü G.Saray, hızlı ve çabuk hareket etmeden uzaktı. Bırakın hızlı harekete geçmeyi, hareket etmeyi bile düşünemedi.
- Biz ruhundan uzaktı.
- Yaratıcı oyuncularını ve zekasını kullanamadı.
DERS 3: Bir takım bütünüyle bir ekip olur, tek tek değil.
Burak Yılmaz yeter
- HAMİT’in pasıyla golü buldu Burak. Umut ışığını yaktı. Ama o kadar. Sonrası bir “Burak Yılmaz klasiğiydi.” Darbe almadan kendini yere attı, kaçırdığı her pozisyonda, her top kaybında rakibe, hakeme isyan etti. Bu görüntüler artık yakışmıyor. Yeter Burak.
Paylaş