Gheorghe Hagi gibi bir yıldızın yanında, Suat Kaya, Okan Buruk, Ümit Davala, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Arif Erdem gibi oyuncularla istediğini aldı...
Şimdi ise “Yabancı olsun, benim olsun” felsefesi içinde...
Bakıldığında kalede Fernando Muslera, savunma hattında Emmanuel Eboue, Dany Nounkeu ve Tomas Ujfalusi, geride zaten dört yabancı... Ortada Felipe Melo... 29 yaşındaki sambacının, Galatasaray’da devam etmesi için büyük paralar harcanması gerekiyor...
İleride Johan Elmander, Milan Baros, Albert Riera.. Şimdilik oldu mu sekiz...
Bir bakıyorsunuz transferde bir isim geçiyor, Senegalli Demba Ba ve Faslı Oussama Assaidi,..
Artık Türkiye’de gündemi ünlü yabancı futbolcularla meşgul olan takımların taraftarları, “Alacaksak adam gibi olsun, bir tane olsun” diyorlar...
Fatih Terim eskiden Türk futbolcusunu “cımbızla” arayıp bularak, takıma kavuştuyordu. Örneğin Hakan Ünsal’ı Karabük’ten, Ümit Davala’yı Diyabakır’dan buldu ve takıma kazandırdı. Şimdi de asistanı yaptı...
Selçuk İnan’ın yanında oynayacak hiç yerli futbolcu yok mu?
GEÇMİŞ yıllarda rahmetli Gündüz Tekin Onay ile Metin Türel, Raşit Çetiner, Ünal Karaman gibi hocalar, Emre Belözoğlu, Gökdeniz Karadeniz ve Nihat Kahveci gibi geleceğin milli takım oyuncularını seçtiler ve Türk futboluna kazandırdılar. Daha sonra Arda Turan keşfedildi. Ve Ersun Yanal bu başarıyla o döneme damga vurdu. Şimdi genç teknik direktör Abdullah Avcı, milli takımın orkestra şefi...
Avcı’nın formülleriAvcı, elindeki genç enstrümanları, teknik direktör-futbolcu ilişkisini bozmadan çok iyi kullanıyor. Peki bunu yaparken ön plana neleri çıkarıyor? Hep birlikte bakalım; 1- Ortak amaç, 2- Sorumluluk, 3- Ortak dil, 4- Ortak heyecan, 5- Ortak inançlar, 6- Bire bir birliktelik, 7- Karşılıklı yaratıcılık, 8- Gerçeği hayal etmek, 9- İletişimde açıklık, 10- Dürüst ‘alışveriş’...
Bunlardan çok daha fazlası da var aslında... Abdullah Avcı, ağabeyleri ve önceki hocalarından gördüğü, öğrendiği felsefelerden hiç taviz vermiyor. Bilgisini sahaya yansıtmak için her şeyi yapıyor. Şu anda neticeler bir kenara, takımın nasıl oynadığı ve hangi kalıpların yerleştiğine bakmak lazım.
Modern futbol örneğiKampa girdikten sonra birçok oyuncuyu sahaya sürüp, performansına bakıyor. En son çıkaracağı 11’in nasıl yararlı olacağını anlamaya çalışıyor. Onun için Avcı, kimin futbola tutkusu olup olmadığını test edip, analizlerini buna göre ayarlıyor. Milli takım bence artık ürkeklikten ayrılmış, şimdiki modern futbolun kendine has bir oyun kalıbını uyguluyor. Tüm ekip birbirini ezberlemiş durumda. Bunun daha ileri gitmesi için de güç sarf ediyorlar. Bence milli takım, ekibini çok iyi buldu.
Daha sonra Arda Turan keşfedildi. Ve Ersun Yanal bu başarıyla o döneme damga vurdu. Şimdi genç teknik direktör Abdullah Avcı, milli takımın orkestra şefi...
Avcı’nın formülleri
Avcı, elindeki genç enstrümanları, teknik direktör-futbolcu ilişkisini bozmadan çok iyi kullanıyor. Peki bunu yaparken ön plana neleri çıkarıyor? Hep birlikte bakalım; 1- Ortak amaç, 2- Sorumluluk, 3- Ortak dil, 4- Ortak heyecan, 5- Ortak inançlar, 6- Bire bir birliktelik, 7- Karşılıklı yaratıcılık, 8- Gerçeği hayal etmek, 9- İletişimde açıklık, 10- Dürüst ‘alışveriş’...
Bunlardan çok daha fazlası da var aslında... Abdullah Avcı, ağabeyleri ve önceki hocalarından gördüğü, öğrendiği felsefelerden hiç taviz vermiyor. Bilgisini sahaya yansıtmak için her şeyi yapıyor. Şu anda neticeler bir kenara, takımın nasıl oynadığı ve hangi kalıpların yerleştiğine bakmak lazım.
Modern futbol örneği
Kampa girdikten sonra birçok oyuncuyu sahaya sürüp, performansına bakıyor. En son çıkaracağı 11’in nasıl yararlı olacağını anlamaya çalışıyor. Onun için Avcı, kimin futbola tutkusu olup olmadığını test edip, analizlerini buna göre ayarlıyor. Milli takım bence artık ürkeklikten ayrılmış, şimdiki modern futbolun kendine has bir oyun kalıbını uyguluyor. Tüm ekip birbirini ezberlemiş durumda. Bunun daha ileri gitmesi için de güç sarf ediyorlar. Bence milli takım, ekibini çok iyi buldu.
Transfer için önce Fatih Terim, sonra da Bülent Tulun alınacak oyuncu konusunda ilk yetkili kişiler...
Fatih Terim faktörü
Saha içi patronu Fatih Terim Melo'nun ne olacağını bilemediği için kendisinin bir " KARA TAHTASI" var. Bu tahtada en çok iki isim üzerinde duran Terim 'Culio mu, Riera mi kalsın', henüz karar vermiş değil ama Melo'nun ismi de o tahtadan silinmiş değil.
Galatasaray'daki bu transfer portresi, Lucescu dönemindekiyle tıpa tıp aynı.
Perez, Bülent Korkmaz, Vedat, Hakan Ünsal, Flourquin ve Victoria gibi oyuncularla iskeleti tamam olan bir takımın eksikleri giderilmişti. Ve o zaman da Galatasaray'ın ekonomisi pek iyi değildi.
Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal bir iş adamı, her futbolcu için parası ne olursa olsun hemen atağa geçen bir kişi değil. Fatih Terim de Galtasaray'a ikinci gelişinde yaptığı bir çok transferden verim alamadığı , zor günler geçirip ayrıldığı için aynı tuzağa düşmek istemiyor.
Bunun dışında Terim, yalnız yabancıların değil, yurt içinde yurt dışında oynayan futbolun gelişmesinde yer alacak oyuncuları da gözlem altında tutuyor.
Peki şimdi ne olacak?
Avcı, elinde geleceğe yönelik birçok enstrümanlara sahip.
Verimlilik- Kalite- İyi ilişkiler...
Milli takımın oynadığı maçları izlerken ortaya koyduğu futbol nasıl derseniz; onu da özetleyeyim...
Artık bu topluluk futbolun nasıl oynanacağını anladı. Bir takımda ayrı ayrı kulüplerde olmalarına rağmen kazandıkları topları arkadaşlarına atarken gözü kapalı gibi oynaması birinci kazanç.
NiYE Mi?
1-UEFA nihai kararını açıklamak yerine şike konusundaki kararın düzeltilmesini isteyecek.
2-Eğer, düzeltme kararı alınmazsa UEFA şike kararını Türkiye Futbol Federasyonu’na bildirecek.
3-Başkan Yıldırım Demirören UEFA’dan gelecek bu yazışmaların sızmasını istemiyor.
UEFA, şike konusunda Türkiye’ye ceza verecek mi? İddia o ki, önümüzdeki günlerde bu konuda önemli gelişmeler yaşanacak. Söylentilere bakarsanız, UEFA ceza kararı aldı ve birkaç güne kadar bu kararını açıklayacak.
Önce usülden başlayalım:
1-UEFA ya da UEFA Disiplin Kurulu hemen toplanıp bir ceza kararı almaz.
Gençlerbirliği ve Fenerbahçe'de oynarken bile sessiz, sedasız yalnız sadece futbol oynamayı düşünürdü. Teknik direktörlüğünde de yalnız işini düşünen birisi...
Orduspor'a giderken, önce Uğur Tütüneker'in ayrılmasını bekledi. Aynı sahneyi bu yıl Kasımpaşa'da yaşadı ve ekibini Süper Lig'e taşıdı. Kendisiyle görüştüğümde birçok şeyi abartmadan anlattı:
"Teknik direktörlük ile ilgili rahmetli Gündüz Tekin Onay'dan çok şeyler öğrendim. Kendisinin her zaman söylediği söz vardı; 'Kalpleri ve beyinleri harekete geçiren teknik direktör takımı tümünü ile ele geçirmiş demektir. Bu felsefe doğrultusunda hareket eden birisiyim. Benim kaderim, yarım devrede kalan takımların başına geçmem. Orduspor'u sezon başından aldım iyi giderken kazalar oldu. Benden sonra gelen dünyaca ünlü antrenör Hector Cuper oynadığı iki finali de kaybetti. Ben ise iki finalde de sevinen kişi oldum. Ancak Cuper'in çalıştırdığı takımlar dünya sıralamaları içinde yer alan kulüpler. Hector Cuper benden sonra Orduspor'u aldı çok şeylerde verdi. Kendisine yetişmek için daha çok uzun yolum var."
"Ülkemizde antrenörleri neticelere bakılarak yargılamak doğru değil. Önemli olan neler yaptığı. felsefelerini oyuncularla olan ilişkilerini, kendini kontrol edip edemediğini, negatif, pozitif yaklaşımlarına göre değerlendirmektir. Bence de doğru felsefe kayda değer herşeyin araştırılmasıdır. Burada en önemli unsur ise insan yönetimi ve liderlik. Artık futbol bilinmeyen bir spor değil, burada en önemli olan tüm kafaların aynı hizada olmasıdır. Bunu bir takımda yakalayan teknik adam birçok şeyi halletmiş olur"