İlhan Söyler

Arda Galatasaray'ın başını ağrıtır

23 Temmuz 2012

Arda Galatasaray'da futboluna futbol kattı...
Taraftarların sevgisini kazandı...
Ama sonra bir beraberlik yaşadı, magazin haberleriyle gündeme geldi...
Eski başkan Adnan Polat ile arasındaki futbolcu-başkan ilişkisi, arkadaş ilişkisine dönüştü...
Sakatlıklar geçirdi, gerilem başladı...
Zaman geldi, takımında oynamadı, Milli Takım'da yer aldı...
Zaman zaman medya ile tartışmalar yaşadı...

2006 yılında Edu, Carrusca ve Ricardinho gibi  oyuncular milyon dolar kazanırken, Arda'nın aldığı para aylık 325 TL idi...

Yazının Devamını Oku

Hala uslanmadık

21 Temmuz 2012
Hala uslanmadık, hala akıllanmadık... Geçen sezon futbolun dışında bir türlü dinmeyen fırtınalar yaşadık. Futboldan ziyade hergün konuşulan şike konusu  hem bizleri, hem de halkımızı adeta sinir sahibi yaptı.

Bir ara bundan böyle artık yeter "dostluk" kazansın dediler ama olmadı, olmayacaktır da... Önce Ali Yıldırım çıkıyor, Lutfi Arıboğan'a çatıyor. Arkasından  Adnan Öztürk de bu sataşmalara  dayanamayıp işi " tarlaya" sürdü.

Tarla o kadar büyükmüş ki  hasat mevsiminden sonra anız ateşine maruz kalmasınlar, "toprak  meyve vermez" deyince,  daha olaylar soğumadan bir yanıt da Fenerbahçe'den Deniz Tolga Aytöre ile işi kasalara, milyon dolara akıtarak geldi. Boks maçı gibi her raundda biri çıkıp öne geçmek istiyor.

Yıllardır bu mesleği yapıyorum. Başkanlar aynı, yöneticiler aynı , medya aynı.

Avrupa'da  ise takımlarının hastaları olanlar, oyuncu hakkında nasıldır, neler yaptı, neler yapmadı diye hep onu takip eder.

Aslında ülkemizdeki ağırlığı, " Bugün bizim takım hangi oyuncuyu aldı, hangi oyuncu gitti. Şunu alsak daha iyi olurdu, bu  bize yaramaz , diyerek bir araya geliyorlar, takım muhabbeti yapıyorlar...

Statlara niçin koşuyorlar?  Yöneticilere değil,  takımım nasıl oynuyor, neler yapıyor diye...

Yönetici takımını iyi tutmak, gelecek için daha iyi neler yaparım çabası içinde olmaları için seçiliyorlar...

Türkiye'de  hele ki büyük takımın yönetici olduğunuzda " On dönüm bostan, yan gel yat Osman"  vitrininde her zaman yeriniz hazır olur...

Söyleyeceğim tek şey " Herkes kendi takımı ile ilgilenmeli, uzun zamandan bu yana yalnız kendi ligimizde birbirimizi yiyiyoruz. Biraz da Avrupa'ya çıkıp  o takımları yesek bitirsek  daha iyi olmaz mı?
 
 
Yazının Devamını Oku

Yelken açtı

20 Temmuz 2012
Hey gidi günler hey... Es Es’i izlerken geçmişi düşünmeden edemedim.

Tarih yazan bir kadroları vardı. İlhan, İsmail, Kamuran, Burhan’lar, Fethi Heper, Vahap ve Halil gibi oyuncuların hepsi de Anadolu’nun içinden çıkmış oyunculardı. Müthiş bir kadroydu. Bir de tribünleri ayağa kaldıran amigosu vardı. Orhan’dı. Es-es-es-ki-ki’yi çıkaran kişiydi... Neyse hepsi geride kaldı.

Kaleci topu özledi

Es Es rüzgar gibi başladı. Veysel sağ kanattn öyle bir indi ki Malecki’ye al da at dedi. O vurdu ama olmadı. Eskişehirspor çabuk oynamayı telaşa dönüştürdü. Kanatları düşündü olmadı, ortadan ver-kaçlar para etmedi. Batuhan’ın topla ilişkisi yoktu. Rakip 15 milyom Euro’luk bir ekip. Es Es’in yarım kadro değerinde bile değil... Rakip ne yapsın hücumda bir kişi bırakmış o da gitmekte zorluk çekiyor. Eskişehir kalecisi kalesinde topu özleyip duruyordu.

Veysel farkı

İlk bölüm ha bitti ha bitecek derken Alper Potuk baktı, ‘Bu iş böyle gitmez uzaktan vurayım’ dedi, Batuhan’ın beline çarpan top filelerle buluştu. Rakip zayıftı Diego ve Servet top servislerinde kayıpları oynadı. Ama sahanın tek yıldızı Veysel golü atınca biraz daha rahatladı. Yeni transfer Malecki ısınma turlarını yapıyor ve Eskişehir yıllar sonra Avrupa’ya yelken açtı. Birçok dalgalarla boğuştu, bakalım bu yelkeni limana getirebilecek mi? İzleyip göreceğiz...

Yazının Devamını Oku

G.Saray’da kim yedek kalacak

18 Temmuz 2012
G.SARAY’da kulübe yolu görünen futbolcuların değerini biliyor musunuz? Tam 48.7 milyon Euro.
Sarı kırmızılı takımın yedekleri 4 takım hariç tam 12 ekibin değerini solluyor.
Peki kimler yedek kalacak?
Bu sorunun yanıtını vermek için kimlerin ilk 11 oynama şansı yüksek onlara bakalım.
Kaleci belli, Fernando Muslera...
Daha sonra da, Tomas Ujfalusi, Semih Kaya, Selçuk İnan, Felipe Melo, Emmanuel Eboue ve Johan Elmander.
Bu 7 oyuncuya hücumda Burak Yılmaz, orta alanda Hamit Altıntop ve Nordin Amrabat’ı ilave edin.
Bu isimlerin kadro şansı çok yüksek.Onları zorlayacak isimler de belli:
- Dany, Hakan Balta, Emre Çolak, Aydın, Umut, Necati, Engin, Ceyhun, Yiğit Gökoğlan ve elbette Riera.
Gelelim diğer isimlere.
Geçtiğimiz sezon Bursaspor’dan acele olarak alınan Sercan’ın bu takımda yer alacağını hiç, ama hiç sanmıyorum...
Geçen yıl, “Orduspor formasını, Galatasaray’a karşı giymem” diyerek ortalığı sarsan Culio da, Terim’in ekibinde kolay kolay yer bulamaz.
Yazının Devamını Oku

Ya kal ya da terk et

4 Temmuz 2012
Fatih Terim yabancılar ya kalsın, ya da terk et ...

Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, "25 Haziran'da transferlerimizi açıklayacağız" dedi, olmadı daha sonra "30 Haziran'da açıklayacağız" dedi.  Temmuz ayına girdik hala transferden ses seda yok.

4 Temmuz'da sezonu açan Galatasaray, yeni sezonun hazırlıklarına Avusturya'da devam edecek.

İç transferlerde bir  futbolcu belirsizliği devam ediyor; satalım mı, kalsın mı? Oyuncular geleceklerini merak ediyorlar.

Kadroda yabancı fazlalığı var; "Ya terk et, ya da sev kalsın"

Assaidi işi bitti mi hala bir açıklama yok.

Melo için yönetim bir aydır "bizim malımız bizden kopamaz" diyor,  ama futbolcu için ne olumlu ne de olumsuz bir karar veriyor.

Yazının Devamını Oku

Langırt

24 Haziran 2012
HEPİMİZİN oynadığı bir oyun var adı langırt. Bir tarafta takım gibi takım İspanya. Langırt gibi top oynuyor. Orta sahada 5 kişi var. Topu bekletiyor, pas trafiğini iyi yönetiyor. Birbirlerine bakmadan pas atıyorlar. Ezberlemişlercesine... Futbolda bir tabir vardır, “oyunu okuma sanatı” diye. İspanyollar, bunu roman gibi okudu. Sahada şunları yaptı Matadorlar:
- Oyunu okuma
- Oyunu etkileme.
- Oyuncular arasında yardımlaşma.
- Oyundan zevk aldırma.
Bir bek oyuncusunun karakterini incelersek; önündeki futbolcularla ile iyi anlaşabilmeli, yaptığı bindirmelerle tehlike yaratmalı ve isabetli orta kesmelidir. Kazandığı topları iyi kullanan bir oyuncuydu Jordi Alba. Valencia’lı futbolcu, yaratıcı, oyun disipliniden kopmayan, güçlü ve mücadeleciydi.
Fransa, İspanya kalesine gidiyor. Lodos dalgası gibi... Ama İspanya iskelesini yıkamıyor. Karmakarışık bir oyun sistemi.
İspanya, hakikatten damağımızda futbol keyfi bırakan bir sistemi var. Her futbolcunun oyun anlayışı kendine göre tatlı. Kimi dikkatle izlerseniz izleyin, hoşunuza gidiyor. Sahneye çıktıkları zaman, birer solist gibiler. Bakalım bu oyun anlayışı en son nerede noktalanacak. Öyle gözüküyor ki, kazanmaya devam edecekler...
Yazının Devamını Oku

Sanatın önemi

22 Haziran 2012
OYUNUN birinci bölümünde Çek Cumhuriyeti, Portekiz’i adeta abluka altına aldı. Her iki kanadı da başarılı bir şekilde kullandı.

Ama bir saman alevi gibiydi. Ardından Portekiz ayaklandı. Şut sayısı o kadar fazlaydı ki, kimilerine direkler izin vermedi. Kimilerine de Petr Cech.
Bireysel kalite “karizma.” İşte o ortaya çıkıyor. Ronaldo. Portekizli hem kendini kullanıyor, hem de sağ parseli. Yapısında iddialı olma, sağlam kalite, kural değerleri, kurallara bağlılık, adalet duygusu, açık fikirlilik var. İstek, gol olacak pozisyonu tespit etmek, sağlam bir yapı ve cesaret... İşte bütün bunların birleşimi olan Ronaldo, yüksek kaliteye sahip.

Baros hala güçsüz

Portekiz’de Ronaldo’ya eşlik edenler yok muydu? Vardı. Coentrao, Nani gibi kanat oyuncuları Ronaldo’ya ayak uydurdu. Böyle futbolcular da olunca, Portekiz’in kalitesi üstün geldi.
Sivok, Beşiktaş’takinin aksine daha iyi bir performans sergiledi. Gole kadar hatasız oynadı. Kasaba, yani Almeida’ya bakarken; arkadaki bakkalı unuttu.
Baros, hala güçsüz... Karşısında Pepe gibi bir futbolcu vardı. İkili mücadelelerde daha diri olan Pepe ayakta kaldı.
Çek Cumhuriyeti Teknik Direktörü Michal Bilek’in tek yanlışı vardı.. Sol kanatta oynayan Darida’yı erken çıkarttı. Gole gidebilecek tek oyuncusu oydu Çeklerin.

Yazının Devamını Oku

Fark yaratanlar

20 Haziran 2012
SIR Alex Ferguson’ın güzel bir sözü vardır. “Vuruş sınırlıdır. Fakat yaratıcı olasılıklar sınırsızdır.”

İngiltere ilk dakikalarda ‘Ukrayna bana gelecek önce gardımı alayım’ dedi. Yarmalenko, Gusev, Devic, Milevsky gibi oyuncular yeteteneklerini kullanıyor ama olmuyordu. İşte Ferguson’ın söylediği söz maçta kendini gösteriyordu. Ukrayna oyunun hakimiyetini alamadı. İngiltere’de oyunu değiştirebilen özel oyuncular karşılaşmadaki farkı yaratan taraftı. İşte Rooney, Gerrard, Terry gibi oyuncular hem oyuncu hem sanatçılar... Ukrayna saldırdı ama nereye saldırdığını bilemedi. İngiltere sadelikle maçı götürdü.

Çeyreği kazandı

Sadeliği karmaşıklık yapan Ukrayna maçı kaybetti. Ukrayna’da saldırganlık, gücünü yitirdi. Bir yere kadar gitti. Ukrayna bu tabloda başını kuma gömdü. Ama attığı gol goldü. Çizgi hakemi bana göre o pozisyonda uyuyup kaldı. Yanı başındaki topu göremiyorsa suç orta hakemin değil çizgi hakeminindir. Tüm bu manzarada İngiltere çeyrek altını kazanan taraf oldu.

Yazının Devamını Oku