Galatasaray alt yapısında, ardından milli takımın 17’den 20 yaş kategorilerine kadar her yerde forma giydi...
Rusya’da oynanan maçlar sonrasında ay yıldızlıların en iyi futbolcusu seçildi...
Daha ismi duyulmadan önce kendisi ile görüştüğümde, hırsı ve azmi her halinden belli oluyordu.
O zaman takımda oynayan yabancı oyuncu Lincoln vardı ve Emre öyle sözler etti ki, şaşırmamak elde değildi. “Lincoln’den hiç eksiğim yok onun tek kazancı Türk kökenli olmaması. Bugün o şansı bana verseler hemen hazırım” diyordu...
Teknik adam olarak; Rijkaard, geldi olmadı, Hagi geldi geçici oldu, bir türlü gerçek anlam da şans bulamadı.
Kaale bile alınmıyordu
Futbol dünyası da “Onun bir kere yapısı ufak, çelimsiz, daha çok pişmesi gerekir” yorumlarını yapmaya başladı.
Kimileri de kaale bile almıyordu.
İngilizlerin başlattığı bu oyun peşinde koştuğu yalnız bir yuvarlak cisim...
Ona da hükmeden ayaklar...
Oyun Ülkemizde de en yaygın hale geldi, paralar ön plana çıktı, pastası da bir hayli büyüdü...
Evet kısa bir aradan sonra Spor Toto Süper Ligi başladı...
Galatasaray’ın oyun felsefesi de bu baskı sistemini andırır.
Emre tersine çevirdi
Ama dün akşam, futbolun anahtar alanı merkez savunmada aksaklıkları vardı sarı kırmızılı takımın. Oyunu başlatan, kapıyı açan o merkezde kocaman bir delik göze batıyordu.
Eboue ve Hamit bir türlü oyunu kanatlara yayıp, rakibi kendi üstlerine çekemiyor, rakip alanda boşluk bulamıyordu. Böyle olunca da tüm yük her zaman olduğu gibi Selçuk’un üzerine biniyordu.
Elmander, ne Umut istenilen, yan topları alamıyordu.
Bu olumsuz görüntüyü tersine çeviren tek bir oyuncu vardı, Emre Çolak. Sadece kanatta oynamıyor, orta alana koşuyor, hücum arkasına sarkıyor, Kasımpaşa’nın oyuna ortak olma çabalarına set çekiyordu.
İŞTE HATALAR
Temel olarak 4 büyük hatası vardı Galatasaray’ın.
Böyle milli takım olmaz, olamaz.
Oyun içinde futbolcular o kadar vurdum duymaz ki tıpkı oyuncakla oynayan çocuklar gibi...
Topu ayağına alan her oyuncu "Bu benim kimseye vermem" der gibi bencillik yaptı.
Bugünün Milli Takım oyuncusunun vizyonu bu olmamalı, olamaz....
Milli takımın şaka yaptığını düşünüyorum. Bunu telafi edeceklerine de yürekten inanıyorum...
Teknik direktör Abdullah Avcı öyle isimlerin üzerine bir milli takım inşa etti ki, bundan sonrası yok...
Klarnetçisi, udcusu, kanuncusu, ritmcisi... İyi bir konser vermek için doğru notaları doğru zamanda çalmak gerekir. Baktığınız zaman, Eboue ve Elmander, sağlam ses verenlerin başında geldi. Böyle devam edeceklerini de iyi vurguladılar. Fatih Terim, kötü sesleri hiç beğenmez. Kötüleri, iyi yoluna sokmak ister.
Bir takımın ikinci bölgesi, geminin makine dairesine benzer. Pistonlar eğer iyi çalışırsa, takım tam yol ileri daha rahat gider. Geçen yıl pistonları sorunsuz çalıştıran makinist, nam-ı değer pitbull Melo’ydu. Bu bölgede ondan başka da yapacak yok. Çünkü Melo oyun yapısı olarak hem kendi alanını iyi kontrol ediyor, hem de kendi defansının içine girip takımı rahatlatıyor.
Bir bahar daha
Geçen yıl tüm maçlarını takip ettiğim Dany, Galatasaray için bir kazanç.
Amrabat’ın futbolu belli. Futbol topu onun için bir sevgili. Onsuz piyasada gözükmeyi sevmiyor.
Burak Yılmaz, Trabzonspor’da oynadığı sistemin aynısını Galatasaray’da da oynamak istiyor. Ama şimdi onun yanında Elmander ve Umut gibi oyuncular var. Eski serbestliğini bulabileceğini oynayacağını zannetmiyorum.
Fatih Terim’in takıma aşılamak istediği bir lafı var; “Korkaklar her gün ölür, cesurlar bir gün...” Fatih Terim, bu felsefesiyle birlikte 2000 yılını tekrar istiyor. Bir bahar daha yaşamak amacında.
On iki yıl öncesiyle, şimdiki Fatih Terim arasında, bayağı mesafe var.
Terim zaten liderlik vasfı olan kişiydi. Zaman zaman isyan ederdi, ancak zaman onun için bir kar oldu.
Liderlikte kalabilmek bir zanattır.
Dünyanın en büyük liderlerinden Churchil'e bakın zamanınında neler yaptı.
"Kelimeleri seferber etti savaş meydanına yolladı ve Savaş kazandı"