İlhan Söyler

Renkliler Renksizler

4 Eylül 2012
Fernandes(Beşiktaş): Takımın tam bir rejisörü, takımı elleri ile kolları değil ayakları ile yönetiyor. Topu şekil vererek kullanan enerjisi devamlı olduğu zaman tutmak imkansız.

Uğur Boral(Beşiktaş): Bir çok takımda oynadı ama şimdi  kendi için ikinci baharı Beşiktaş'ta buldu.  Defansta ufak tefek hataları olsa da, Karabük karşısında attığı golü kendi gücü ile yaptı.
 
Necip(Beşiktaş): Defans ortasında sigorta gibiydi. Yanında bulunan Olcay ve Veli sistemli ileri gelirken kendisine güç kazanıp hem mücadelede, hem de top kullanmada birinci sınıf olma yolunda.
 
Deniz(Antalya): Büyükşehir Belediye karşısında Webo'yu adeta sildi, hiç bir manevra kabiliyetini yükseltmeye izin vermedi, alınan puanda merkez savunmada tek isim oldu.
 
Merthan(Akhisar): Yeni bir takımda yeni bir isim. Orta alanda yaptığı servisler, yaptığı ikili mücadelelerde top kazanma duygusu bir hayli fazla.

Yazının Devamını Oku

Hatalar Zinciri ...

3 Eylül 2012
BİR yarışmayı kazanmak isteyen sporcunun ön önemli vasfı, beyninin ayaklarına hükmetmesidir. Yani, önce beynini kullanacaksın, sonra rakibini iyi analiz edip zayıf taraflarından yararlanacaksın. O zaman hep bir adım önde olursun…

Dünkü maçı bu ana felsefe çerçevesinde analiz etmeye çalışalım... N’Diaye ve Musa Çağiran, Selçuk ile Melo’yu sürekli baskı altında tutmaya çalıştı. Ancak genel anlamda, kritik anlarda rakibini hataya zorlayan ve bunlardan yararlanması bilen Galatasaray’dı. Galatasaray orta sahası rakibin pas trafiğini bozmada bazı bölümlerde başarılıyken, zaman zaman bunu yapamayınca Bursaspor etkili oldu. Selçuk, pas servisinde bir numaraydı yine. Ancak rakip alanın boşluklarına yeterince sızamadı. Melo da bunu gecikmeli yapınca, Galatasaray daha baskın olma şansını yitirdi. Becerisini kullanan, oyunu çabuk okuyan, ikinci top kullanma sanatını ortaya koyan bir numaralı isim Emre Çolak oldu…

Dün akşam Elmander’i aradım, taradım ama çıkana kadar bulamadım… Bursaspor, Twente macerasını bir kenara atmıştı, adeta zincirlerini kırmak adına sahada ciddi bir mücadele ortaya koydular. Galatasaray’ın ikinci golü maçın en ilginç anlarından biriydi. Top defalarca gidip geldi ve en son Musa Çağıran kendi ağlarını buldu. İşte rakibi hataya zorlamanın en güzel örneklerinden biri. Dün akşam rakibin yaptığı hatalar ve bunlardan iyi yararlanmak G.Saray açısından maçın sırrıydı.

Rakibi hataya zorlamak ve bundan yararlanmak elbette önemli. Ancak kazanmanın yolu her zaman bu değil. İşte bu nedenle Fatih Terim, eminim ki rakibini bu anlamda bir analizden geçirecektir. Çünkü yarınlarda hep rakibin hatalar yapmasını ve bunlardan yararlanmayı beklemeyecek kadar gerçekçidir.

Yazının Devamını Oku

Çilek değil, şeftali

31 Ağustos 2012
Galatasaray uzun zamandan bu yana "Çilek" arıyor ama bir türlü bulamıyor. Bundan sonra da biraz zor... Şimdi takımın Çilek yerine  Şeftali'ye ihtiyacı var...
Bir takımda hiç ummadığınız zaman fire vere bilirsiniz... İşte o fire Ujfalusi...
Belki ne yönetim, ne de teknik heyetin aklına gelmedi bu sakatlık. İşin kötü yanı Ujfalusi bir maçta değil, kendi tesislerinde yapılan bir idmanda sakatlandı...
Şampiyonlar Ligi'nde boy gösterecek olan Galatasaray için büyük bir kayıp...
Orta alanda bir yönetmen arayan Terim'in bir anda aklı karıştı. Onun için savunmaya iki üç gün içinde birisi bulmak istiyecek...
Elinde olan oyuncular Semih, Dany, Gökhan Zan ...
Hadi zaman zaman orda oynayan Hakan Balta var. Sol kanatta  zaten tek başına oynayan bu oyuncunun orda oynama şansı az...
Bunun hesaplarını da yapacak olan Fatih Terim...
Ujfalusi'nin önümüzdeki sezon futbolu bıraktıktan sonra o mevkiide oynaması için Dany transfer edildi...
Nedeni de bir yıl içinde  Dany'nin takıma ısınması, uluslararası maçlarda oyanayarak daha verimli olarak hazır olur düşüncesindeydiler...
Şimdi Dany'nin  oranın tek oyuncusu olduğu göründü...
Fatih Terim bunun dışında ekibiyle birlikte  elindeki malzemeyi "Süzgeç" altına alacak, "Ben buradan nasıl defans oyunucusu çıkartırım" diye kafa yoracak...
Terim süprizlere açık bir teknik adam. Bir bakarsınız Melo yu oraya çekibilir...
Çünkü  Melo hem fizik , hem mücadele ruhu olarak düşünebilir, Terim bu. "Yaparım" dedi mi yapar...
Şimdi Galatasaray Çilek yerine Şeftali'yi nasıl bulacak...
Yazının Devamını Oku

Evde oturalım!

31 Ağustos 2012
Maçın ilk dakikasından itibaren, Twente’nin hocası takımına devamlı hücum emri verip duruyordu.

Bir yandan atılan uzun toplar, diğer yandan kanatları kullanmaları arkasından da verkaçlar başlayınca Bursaspor’da orta alanda oynayan Musa, N’diaye ve Batalla top kapmak için sahada topaç gibi dönmeye başladı. Bu üçlü takımı canlandıracak üçlüydü ancak üçü de dün sahada adeta cansızdı.

Ömer gibi futbola yıllarını vermiş bir futbolcu rakibin atıldığı topa kolunu gösterip çıkarken Rizzoli, pozisyonun resmini çekmesin de ne yapsın? Doğruca beyaz noktayı gösterdi. Golden sonra “Bursaspor toparlanır” dedik ama oyun aynen devam ediyordu.

Hatalar diz boyu

İlk yarıda son bölüm geçilirken, Basser kendine bir kulvar buldu. Twente defans boşluğunu iyi kullandı. Baktı Pinto orada “Al kardeşim, sana güzel bir top vur yeter” dedi. Pinto da aynısını yaptı. Bursa soyunma odasına küskün değil, gülerek gitti. İkinci yarıda yine “Bursaspor ayağa kalkar” dedik ama nerede? Takımın birinci bölgesinde, ikinci bölgesinde hareket olmayınca, üçüncü bölge de suskun kaldı. Zaman zaman hareketlenir gibi oldu ancak hatalar diz boyu. Orta alana Batalla hareket getiremedi. Bunlar dururken Basser de kırmızı kart gördü. Eyvah!

Uzatmalarda ne olur diye düşündük ama Twente ilk uzatma bölümünü tek kale oynadı. İlk uzatmada olduğu gibi, ikinci uzatmada da Bursa’da izlediğimiz takımdan eser yoktu.

Hata üstüne hata yaptı takım.

Böyle futbola tur olmaz. Böyle oynayacaksak evde oturalım daha iyi.

Yazının Devamını Oku

Renkliler, renksizler

28 Ağustos 2012
Geçtiğimiz hafta Spor Toto Süper Lig'de goller azdı. İkinci hafta ise goller yağmaya başladı.

Bazı futbolcular kendilerini yavaş yavaş  forma sokarken , kimileri de yerinde saymaya başladı.

Bu hafta renkli ve renksizler kimler bakalım:
 
RENKLİLER: 
Selçuk (Galatasaray): Bugünün futbolcu tiplemesinde kim 1 numara  derseniz o Selçuk İnan'dır. Selçuk, bir takımı oyun içinde oyunu yönetip, iyi işler yapan futbolcunun başında geliyor...Bence  Galatasaray en kısa zamanda Selçuk İnan'ı kaptan yapıp  arkadaşlarını yönetecek kişi olmalı.
 

Yazının Devamını Oku

Her açıdan renkliydi

27 Ağustos 2012
MANCHESTER United’ın efsane teknik direktörü Alex Ferguson’un bir sözü vardır; “Oyunu değiştirebilen, özel oyunculara, sanatçılara daima bir yer vardır.”

Galatasaray oyuna öyle bir tempoyla başladı ki... Bu sanatçılardan Selçuk, Emre, Eboue ve Umut sahadaydı. Dördü de doğuştan yetenekli, yaratıcı, oyun vizyonuna sahip kişilerdi. Umut, Beşiktaş defansının arkasına topsuz koşular yaparak birçok pozisyon buldu. Derinlemesine atılan paslarda çok iyi hareketlendi. Ama Galatasaray’ın sağ kanadında eksikler vardı.

Penaltı ağır karardı

Fatih Terim’in, Hamit’i oyunda tutması yanlıştı. Melo’yu çıkartıp, Amrabat’ı oyuna alması da ayrı bir hataydı. Çıkması gereken isim Hamit’ti.
Beşiktaş’ta sanatçılar yok muydu? Başta Fernandes... Adam, futbol oynamak istiyor. Nerede bir arıza var, Fernandes orada... Nerede neticeye gidecek bir pas var, Fernandes yine orada... Bir kişi daha vardı Beşiktaş’ta... Geldi, gitti. Ama tekrar Beşiktaş’ta forma giymeye başladı. Onun adı da Holosko’ydu. Hem gol attı, hem defansa geldi, hem de Hilbert’e yardımcı oldu. Hiç de durmadı.

Ne derseniz deyin, dün akşamki derbi her yönüyle renk verdi. Burak Yılmaz, her zaman düşen-kalkan bir oyuncu... Bana göre, penaltı kararı ağır bir karardı. Oyuna bakarsak, Galatasaray ilk yarıda Beşiktaş’ı allak bullak etti. İkinci yarıda ise aynı şeyi Beşiktaş yaptı.

 

Yazının Devamını Oku

Bravo Ertuğrul Sağlam

24 Ağustos 2012
Ertuğrul Sağlam, Bursaspor'u aldığı günden bu yana yukarılara çıkarttı...

Alt yapıda bir fabrika kurdu, oradan gelen oyuncuları yüceltti sonra, baktın olmuyor, bazı oyunculara yol verdi...

 

Yabancı oyuncularda da hep isabetli oyuncuları yerleştirdi...

 

Hele bir Batalla'yı monte etti, takımın lideri oldu... Büyük takımlarda bulunması zor olan orta alan oyuncusunu kazandırdı ...

 

Bursaspor'u bir kenara atmak yanlışın yanlışı olur, Avrupa Ligi play-off ilk maçında  küçümsenmeyecek bir yarışma çıkardı...

 

Yazının Devamını Oku

Trabzonspor'un 80'leri

23 Ağustos 2012
Trabzonspor'u Karabükspor karşısında izlerken, geçmiş yıllara geri döndüm. Trabzonspor  formasını giyen Olcan Adın'ı, Volkan Şen'i  izlerken 70 ve 80'li yıllara geri döndüm...
Trabzon'u adeta gümbür gümbür sallayan, Ali Kemal, Necmi Perekli, Turgay Semerci, Faruk Özak, İskender Gönen, Kadir ve kaleyi yıllarca koruyan Şenon Güneş, beynimin içinden akıp geçti...
Trabzon'a gittiğimiz zaman bu futbolcularla haşır neşir olmuş, şampiyonluklar tatmış ama insanlığı üzerinde hiçbir değişim olmamış bir topluluk içinde olan Trabzon efsanesi vardı...
Bir geriye bakıyorum... Trabzonspor o yılları arar gibi...
Her gelen yönetim de o yılları geri döndürmek için çabalıyor ama bir türlü  olmuyor...
İstanbul'dan Trabzonspor maçlarını izlemek için adeta haftayı, haftaları iple çeker olmuştuk...
Maç önceleri, adeta restorantlar Trabzon-İstabul karışımı bir mekanlar olmuştu...
Sohbetlerde hep Trabzonspor'un büyüklüğünden söz edilip durur, futbolcular için "Futbol sanatçısı" sözleri ağır basardı...
Şimdi ise uzun zamandan bu yana, şehir o heyecanı azda olsa yitirmiş...
Karabükspor maçını izlerken içimden geçen "Bir Olcan Adın, İskender olur mu? Bir Volkan Şen, Ali Kemal'in havasını taşır mı? Burak gittikten sonra, bir hucum adamı Necmi Perekli'ye yanaşırır mı?" sorularını düşünüyor, bakıyor, izliyorum. İçimden geçen rüzgar, beni o yılları film şeridinin içine alıp süzüp duruyor...
  
Başa dönersek. Karabükspor karşısında, Olcan ve  Volkan,  ne bir Ali Kemal  ne de bir İskender olabilirler. Bunun yanı sıra Giray ve Mustafa geçici. Halil Altıntop ise, Necmi Perekli  havasını geri getirebilir. Takımın tek iskeleti sağlam olan, derdi olmayan, üç direk arısında bulunan Tolga ve Onur, tam ismi üzerinde sağlam kale.
Şimdi Trabzonspor'da danışmanlık yapan Ali Kemal Denizci'yi arayıp konuştum...
"O zamanlar Trabzon'da futbolcular, taraftarlar, yöneticiler,  isim olmaya aç idiler... Yalnız futbol konuşulurdu, Trabzonspor'da bir araya toplanmış gençler idik. Artık şekiller değişti. Trabzonspor ne zaman dış transferlere yöneldi, her şey bitti. Adam parayı alıyor, oynasada oynamasa da garanti alıtnda. Bizim gibi takımlar, dıştan ziyade içte mantar gibi büyüyen oyuncuları keşfetmeli. Büyük takımlar bunu yapabilir. Türk futbolunun artık kendi özüne dönme zamanı geldi. Birçok takım  para sıkıntısı çekerken, yabancı oyunculara o paraları vermeleri her zaman zarar verecek o kulüplere. Her takım artık bir "Futbol Fabrikası" kurmak zorunda. Bizler bir tarladan çıktık, öyle bir takım oluşturduk. Trabzonspor, bizden sonra 1996 yılında şampiyonluğu yakalayacaktı kaçırdı. Sonra bir daha ayağa kalkamadı.
Yazının Devamını Oku