Yakın tarih çarpıtmaları

Bir taraf İsmet Paşa’yı İkinci Dünya Savaşı’na girmemek gibi bir hatayla suçluyorlar. Türkiye’nin bu sayede On İki Ada’yı Almanlar eliyle kazanma şansından söz ediyorlar. Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na girseydi Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi Sovyet Rusya işgaline (kurtarmasına) terk edilen bir koz olurdu. İsmet Paşa’yı “fırsat kaçırıcıdır” diye tenkit edenlerin bu rejimi hiçbir şekilde istediklerini sanmıyorum. Maalesef insanlarımız tutarlı düşünmeyi tercih etmiyorlar.

Haberin Devamı

TÜRKİYE’nin yakın tarihi “tarih” diye bilinen (!) alandır. Osmanlı tarihi hakkında bazen çocukça diyeceğimiz yorumlar yakın tarih kesitinde üstelik olaylarında saptırılmış şekilde nakledilmesi, bazı konuların şişirilmesi gibi sorunlarla kitlelere nakledilir. Çağımız hakkındaki umumi bilgisizlikler dahi burada kendini gösterir.

GERÇEKLERİ HESABA KATMIYORLAR

En korkunç yorumlar üniversitedeki bazı meslektaşlarımdan kahvehanelerdeki laklakları dinleyen sade vatandaşa kadar gezinen ürkütücü yorumlardır. Bir taraf İsmet Paşa’nın İkinci Dünya Savaşı’na girmemesini büyük bir başarı ve şükran konusu olarak yorumladığı hâlde, kendisini savaşa girmemek gibi bir hatayla suçlayanlar vardır, tabii bu arada bunun daha çok Alman yandaşlığı şeklinde olmuş olması istenir. İki dünya savaşı arası durumu tanımadan, Balkan devletlerinin rövanşist politikalarına benzer özlemler duyanlar zaten 20. yüzyıl savaşlarının nasıl felaketler doğurduğunu yeterince incelemeden Türkiye’nin bu sayede On İki Ada’yı Almanlar eliyle kazanma şansından söz edenler vardır. Bazı gerçekleri de hesaba katmazlar. Nazi Almanyası adama adayı kolay teslim etmez. Bu ancak Türkiye’yi yanında rahatça kullanacağı bir savaş alanı, savaşçı insan gücü olarak kullanmakla mümkün olur. Üstelik verilecek adaların da mutlak bir terk ediş değil, kontrolü bir saha olarak verilmesi mümkündür.

Haberin Devamı

1943’ün sonunda ve 1944 başlarında böyle bir talep ve bu savaşı artık kimin kazanacağı belli olan bir dünyada kimlerle karşı karşıya gelineceği bilinmelidir. Türkiye, Batı Avrupa karşısında hiçbir zaman Yunanistan’ın konumunda değildir. Batılılar Yunanistan’ı bir üs olarak istismar etseler de güvenilir bir üs olarak görülür. Türkiye politikasına ve halkına karşı ise böyle bir bağları ve iyi niyetleri Allah’a şükür yoktur. Bu kötü niyet kadar olumsuz bir konum olurdu.

Yakın tarih çarpıtmaları
İsmet İnönü

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA GİRSEYDİK...

Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na girseydi, Yunanistan ve sadece Yunanistan gibi paçayı kurtaran bir Balkan ülkesi değil; Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi kısmen veya tamamen Sovyet Rusya işgaline (kurtarmasına) terk edilen bir koz olurdu. İsmet Paşa’yı “fırsat kaçırıcıdır” diye tenkit edenlerin bu rejimi hiçbir şekilde istediklerini sanmıyorum. Maalesef insanlarımız tutarlı düşünmeyi tercih etmiyorlar ve böyle bir eğitimleri yok.

Haberin Devamı

İsmet Paşa’nın komutanlığını tartışanlar onun kurmaylık hizmetleri ve başkomutan tarafından niye mutlaka istendiğini incelemekle mükelleftir. Lozan gibi antlaşmaları incelemeden üzerinde ters hüküm yürütüp efsane yaratanlar maalesef milleti akademik dünyanın uzmanlarında, diplomatları yazdıklarından daha çok etkiliyorlar. Eğitim ve araştırma noksanlığı ve onun yaratacağı sonuçların vahameti bu demektir.

ALİ FUAT CEBESOY

İSTİKLAL Savaşı’nın Mustafa Kemal Paşa’yı destekleyen iki komutanından birincisi şüphesiz Kâzım Karabekir Paşa’dır. Ama ikincisi de merkezî Anadolu’daki kolordu komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’dır. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Ali Fuat Paşa’nın Terakkiperver Fırka kurucusu olması yüzünden Atatürk’le aralarının bir dönem açıldığı bir gerçektir. Bu kıymetli insanı İsmet İnönü cumhurbaşkanlığı sırasında Kâzım Karabekir Paşa’dan sonra TBMM reisi olarak onurlandırmıştır.

Haberin Devamı

Bir konuyu daha unutmayalım. Aslında Ali Fuat Paşa, Atatürk’le daha hayattayken iyi ilişkilerini sürdürmüş, sürdürmeye devam etmiştir. İstiklal Savaşı komutanları arasında gerginlik ve yakınlık sıradan yorumlarla kaleme alınacak konular değildir.

Yakın tarih çarpıtmaları

BU DURUM BİZE YAKIŞMIYOR

Ali Fuat Cebesoy’un hukukunu savunanlara bir konuya işaret etmek istiyorum. Kendisinin Geyve’deki anıt mezarının durumu maalesef üzücüdür. Mustafa Kemal Paşa’nın Harp Akademisi’nde sınıf arkadaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın kıymetli komutanı, İstiklal Savaşımızın önde gelen savaşçısı, Türkiye Devleti’nin Moskova nezdindeki ilk büyükelçisi ve nihayet TBMM başkanlığı yapan bir eski asker ve münevver insanın hiç değilse mezarına daha çok özen göstermeliyiz.

Haberin Devamı

Geyve son yıllarda maalesef düzensiz yoğunluğun arttığı bir bölge. Kocaeli-Sakarya bölgesi sanayileşmenin, turizmin yarattığı yoğunluğu kendi imkânlarıyla çözmeye çalışıyor. Halbuki bizim gençliğimizde sempatik ve pitoresk kasabalardandı. Şu anda Paşa’nın mezarı bir caminin izbede kalmış avlusunda yer alıyor. Etraftaki klimalar, çöpler, mezarın karşısına yapılan ek bina tarihseverleri rahatsız ediyor. Bu çevre büyük ölçüde son zamanda bu hâle gelmiştir. Belediyenin, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün ilgisini bekliyoruz. Vatandaşlarımıza da Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Antalya yolu üzerinde bulunan Geyve’deki Paşa’mızın mezarını ziyaretini tavsiye ederiz. Mezarın yakınındaki Ali Fuat Paşa Kuva-i Milliye Müzesi ise sizleri Milli Mücadele günlerine götürecek.

Haberin Devamı

Yakın tarih çarpıtmaları
Ali Fuat Cebesoy’un anıt mezarı, Sakarya’nın Geyve ilçesinde bulunuyor.

KİTAP ÖNERİSİ: SARSILAN SARAY

FRANSIZ Osmanistler arasında son zamanlarda bizim kuşaktan iki kişi çok dikkat çeken çalışmalar yapmıştır. Birisi 1945 doğumlu ve 2013’te erken yaşta vefat eden Collège de France’ın üyeliğine seçilen, kalabalık bir eser listesi olan Gilles Veinstein. Diğeri ise École Normale Supérieure’ı bitiren ve Collège de France’da Osmanlı etüdlerini profesörlüğünü yapan Nicolas Vatin. Sürükleyici üslubları ve Osmanlı tarihi üzerindeki monografileri ile tanınan uzmanlardır.

Birlikte kaleme aldıkları Le Sérail ébranlé, siyasi kriz anındaki tahtan düşürülen padişahlar (hal’), hatta tahttan indirildikten sonra siyaset uygulanan; idam edilenler gibi normal ölümle hastalık gibi veya tahtan çekilen, feragat edilenler gibilerin akıbetleri neydi? Tahta geçen nasıl cülus bahşişi ile kabul edilir, gözde olur? Padişahın cenazesi nasıl hazırlanır, tören nasıl yapılır? İstisnai ve hakikaten bizi sarsan olaylar olmakla birlikte saltanatın ve verasetin kaidesi hâline gelen olaylar ve bu konuda tamamıyla Osmanlı hanedanına has gelenekler kitapta kaleme alınmış.

Yakın tarih çarpıtmaları

HANEDAN MEŞRUİYETİNİ ELE ALIYORLAR

Sarsılan Saray (Çeviri: Ayşen Sarı) iki yazarın edibane üslubu ve merakıyla Osmanlı’yı Batı’ya tanıtıyor. Yaşanan siyasi krizlerle pek çok kez iç savaşın eşiğine gelen Osmanlı İmparatorluğu’nda hanedan meşruiyeti ilk kez siyasi ve dini boyutların yanı sıra tarihsel ve antropolojik yönleriyle de ele alınıyor. Yazarlar Osmanlı sultanlarının ölümleri, tahttan indirilmeleri ve tahta çıkışlarına dair oluşan gelenekleri titizlikle inceliyor ve okurlara imparatorluğun pek de bilinmeyen taraflarını gösteriyor.

Bizde bu gibi çalışmalar ve etkileyici kitaplar daha çok hepimizin bildiği vekayinameleri ciddi olarak takip eden Reşat Ekrem Koçu ve Ahmet Refik tarafından kaleme alındı. Bilhassa Reşat Ekrem Koçu, özgün üslubu ve araştırma bilgisiyle bizim nesil gibi gelecek kuşakları da etkileyecektir. Benim için göstergedir. İnsanlar Reşat Ekrem Koçu’yu okumaya düşkünseler o kuşakta tarihe daha meraklı ilgilenme safhası başlamış demektir. Aynı şeyi Batı’daki Türk tarihinin meraklıları için söylemek mümkün.

Vatin ve Veinstein’ın çokça okunması da Fransızların tarihe olan düşkünlükleri ve tarihe, edebiyata ve sanata saygıları olduğunun delilidir. 

Yazarın Tüm Yazıları