Paylaş
455’te bildiğimiz İtalya’daki Roma İtalya Yarımadası’nı basan Vandallar tarafından istila edildi ve şehir tahrip edildi, yağmalandı. Beşeriyet tarihinin en iğrenç olaylarından biridir: Barbarların medeniyeti tahrip etmesidir. Vandalların şefi Genserik yağma ettikleri şehri tam anlamıyla tarihe gömmüşler demek doğrudur. Çünkü 395’te İmparator Theodosius Büyük Roma İmparatorluğu’nu çocukları arasında Batı’da Honorius ve Doğu’da Arcadius olmak üzere taksim etmişti. Doğu Roma, yani başkenti Konstantinopolis olan bölge Küçük Asya’da ekseriyetle Yunanca konuşulan ama bunun yanında sayısız dillerin konuşulup yazıldığı, kültürlerin kaynaştığı bir bölgeydi. İkinci Roma yüzyıllarca satvetiyle hayatını sürdürdü. Ta ki ikinci bir barbar istilası IV. Haçlı Seferi’nin yağmacıları 1204’te baş şehir Konstantinopolis’i yağma edip burada Latin Krallığı’nı 50 yıl için kurana kadar; Roma asıl bu tarihte sona erecektir.
Karl Bryullov tarafından 1833-1836 tarihleri arasında resmedilen Roma’nın 455’teki istilasını gösteren yağlıboya tablo.
İNSANLIĞIN 1000 YILLIK ENTERNASYONAL DİLİ
5. asırdan sonra İtalya’da klasik Latin kültürü yavaş yavaş eridi. Latince yeni gelenlerin diline doğru değişti. Bu dillere İtalyanca gibi Roman ve Fransızca gibi Latin dilleri diyorsak da cümle yapısı (sentaks) ve kelimelerin çekiminde (morfoloji yönünden) temel farklılar vardır. İnsanlığın 1000 yıl kadar enternasyonal dili olan Latince Avrupa’da konuşulan kaba Latinceye, Latina Vulgata’ya dönüştü. Klasik Yunanca da zaten ayrı bir döneme girmişti ve klasik Yunan metinlerini ve felsefeyi Doğu Roma, Justinianus devrinde reddettiği için Süryaniler ve Araplar Arapçaya çevirdiler. O yolla da Eski Yunan onların sayesinde tekrar Avrupa’ya dönüş yaptı. Bu dönemin medeni eserlerini Avrupa’ya kazandıranlar daha çok Endülüslülerdir. Özellikle hem Latinceyi, hem Yunancayı, hem de Arapçayı bilen Yahudi mütercimlerdir. Justinianus Latinceyi seven bir Makedonyalıydı. Kodifikasyonu Bizans’ta esas itibariyle Latince yaptı. Hazırlattığı ünlü teorik hukuk eseri “Corpus Iuris Civilis” Latincedir. Nitekim Beyrut ve İstanbul hukuk mektepleri hukuk eğitiminin ilk defa ciddi olarak kurulması olayıdır.
Roma bugün her yerde muhteşem kalıntılarıyla yaşıyor. Mısır’da Kuzey Afrika’da, İspanya’nın dışında taşra tipi kalıntılara da Almanya’da, İngiltere ve Avusturya’da rastlanıyor ama asıl Roma medeniyetinin kalıntıları İtalya ve daha da ziyade Küçük Asya’dadır. Türkiye, Roma kültürünün parlak kalıntılarını taşır. Roma’nın hukuku, modern insanlığın ortak hukuk anlayışına temel olmuştur. Romalı hukukçunun fikir yürütüşüyle İslam hukukçusu da çok yerde büyük benzerlik gösterir. Medeniyetlerin birbirini naksedeni yoktur. Sağlam olanlar hem tarihe, geçen zamana dayanır hem de birbirleriyle kaynaşırlar. 455 istilası gibi Roma’yı yıkan bir istila Küçük Asya’da ancak 1204’te oldu. Şehrin o dönemde geçirdiği haçlı yağması ve faciası bugün bile telafi edilmiş değil.
BARBARLAR AVRUPA’YI NASIL DEĞİŞTİRDİ
JOHN Bury’nin klasik eseri sayılan “Barbarların Avrupa’yı İstilası” Vizigotlar, Ostrogotlar gibi Germen göçebelerin kıtada yaptığı değişikliği ele alan önemli bir araştırma. Milattan sonra 3. ve 4. yüzyıllarda başlayıp 9. yüzyıla kadar devam eden kuzey barbarlarının uzun süren göç hareketlerinin genel ve geniş bir manzarasını sunan bu çalışma, Avrupa’ya şimdiki şeklini veren süreci gözler önüne sermekte. İçinde Attila’nın Galya ve İtalya saldırısı da yer alıyor. Tabii şunu söylemek lazım; Roma şehirlerinin ve eserlerinin Hunlar tarafından öbürküler gibi istilası söz konusu değildir. Bununla birlikte geç Roma tarihinde en çok kalıntısı olan olaydır.
DARPHANE NAZIRI’NIN ÖLÜMÜ
MALİYE Nezareti kurulana kadar Osmanlı mali teşkilatında defterdardan hemen sonra gelenlerden biri Darphane Nazırı’ydı. Tuğrul Bilen Ünal 1967 yılı Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu, Mülkiye tarihinde tek örnektir. Diploması sürecinde okuduğu ve lisan bilgisi mükemmel olduğu hâlde Maliye Bakanlığı’nın en zor sınavına müracaat etti.
SON MALİYE MÜFETTİŞLERİNDENDİ
Maliye Bakanlığı müfettişleri içinde en özgün kariyer yapanıydı. Okulda hayatı boyunca Dışişleri Bakanlığı’na hazırlandığı düşünülürken Maliye Bakanlığı’na doğru yöneldi. Zor olan imtihanı kazandı. Maliye müfettişliği Türk devlet idaresinin ve Maliye Bakanlığı’nın temel sütundur. Buradan yetişenlerin hepsi istisnasız devletin bu önemli kurumunun temel unsurlarını teşkil ederlerdi. Maliye müfettişliği kariyerinin kaldırılması tam esnafça bir görüştür. Esnaf görüşüyle modern devlet maliyesinin ve devlet yetkilerini donanmak zorunda olan iktisadi - mali hayat yönetiminin ne olduğunu anlamak mümkün değildir. Tuğrul son maliye müfettişlerindendi.
1967 yılında Teftiş Kurulu, 1971’de kendilerine “üstad” diye hitap edilen maliye müfettişi, makamın özelliği dolayısıyla doğrudan başbakan tasdikli kimlik kullanıyorlardı. Tuğrul Ünal Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu üyeliği neden sonra 1981’de özel sektöre geçmişti. Bankalardaki yükselmeyi izleyen dönemde ise tekrar devlet hizmetine döndü, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Tuğrul Bilen Ünal
KANAAT ÖNDERİYDİ
Zor bir kariyer olan maliyedeki başarılarının yanında iyi bir marangozdu. Ağaç işleri ustasıydı. Mesleğiyle ilgili kitap ve makaleler dışında Mülkiye mezunlarının çok sevdiği bir kanaat önderiydi. Onun tertiplediği yıllık gezilerde hem çok öğrenir hem birbirimizi görürdük. Mekteb-i Mülkiye’nin Türkiye’nin müstesna yerini temsil edenlerdendi. Sakin görüşünün ardında müthiş bir mizah kabiliyeti vardı. Çocukları ve torunları ile geçen mutlu bir evlilik hayatı yaşadı. Bizim kuşak artık yaprak dökümünün içindeyiz. Neredeyse her sene bir iki arkadaşımızı sessiz gemiyle ebediyete uğurluyoruz.
Aşırı yetkili, taşra maliye teşkilatını ve şirketleri aniden teftiş eder, adli ve idari organlara müracaat yetkisi vardır. Bunun için özel bir dokunulmazlığı bulunur. Kariyere girişte de çalışma hayatı boyunca da en çok gözlenen memurlardı. Fire vermemişlerdir. Kıymetli devlet adamlarımızın bu kariyerden yetiştiği malûmdur. Maalesef devlet emanet edildikleri tarafından iyi anlaşılmıyor. Tuğrul Ünal’ı böyle bir kişilikle anıyoruz. “Memuriyet Suçları” başlıklı eserini okunmasını bütün politika ve devlet görevlilerine tavsiye ederim.
Paylaş