NATO ve Ruslar

1949 yılında Rusya’ya karşı NATO kuruldu. Diplomatik maharete ve zamana bırakılacak bir konu; NATO’nun genişlemesiydi. Acele ve hırsla Doğu Avrupa’yı örgüte dahil etmeye çalıştılar. İttifakın ciddi problemleri var. Bu üyeler ne derecede geçinebilecekler, askerlik kapasiteleri ne? Türkiye’nin durumu ittifakta nasıl şekillenecek? 30 üyelik bir ittifakın 10 yıl içinde iki misli büyümesi, ciddi ihtiyatlı bir diplomasi mi? Bunların hepsi tartışılacak konular.

Haberin Devamı

NATO 1949’da kuruldu. Rusya’ya karşı tarihi bir Batı Avrupa tepkisidir. Batı Avrupa Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslarla müttefikti, bundan önce de Napoléon’a karşı Rusya ile müttefiktiler. Ama yeni düzeni kurarken daha Viyana Kongresi’nde Charles-Maurice de Talleyrand-Périgord ve Klemens von Metternich Rusya’yı dışarı atmanın yollarını aradı. Rusya, Avrupa işlerinde kendi yanlış projeleriyle Metternich’i haklı çıkardı.

Birinci Dünya Savaşı’nda Bolşevik İhtilali, Rusya ile Avrupa’yı ittifaktan çarpışmaya götürdü. Tarih boyu Avrupa ile Rusya’yı karşısında gören Yeni Türkiye bu sefer yeni rejimde Rusya ile müttefikti. İkinci Dünya Savaşı’nda Rusya yine Batılıların yanındaydı; bunun sonu rekabetle bitti. 1949 yılında Sovyet Rusya’ya karşı NATO kuruldu.

NATO ve Ruslar

HEDEFTE TÜRKİYE VAR

Haberin Devamı

Avrupa’nın bu askeri birliğine Türkiye ve Yunanistan katılmak istediler; “Önce bizim için çarpışın” dendi. Elhak Kore topraklarında çok şehit verdik. Bizim ile birlikte Yunanistan da birliğe alındı. O günden beri “Türk askeri” diyorlar; biz bunu umumi bir kanaat zannediyorduk. Yıllar geçtikte sadece Türk askerinin söz konusu olduğunu anladık. Komutanları takdir edilseler de Batılıların gönüllerinde yer etmediği anlaşılıyor. Deniz Kuvvetleri’nin gelişmesinin karşısındalar ve Balkanlar’da artık komünist düşman kalmamışken Yunanistan sınırına konuşlanıyorlar. Hedefin Türkiye olduğu açık.

NATO’NUN ACELE VE HIRSI

Balkanlar’da NATO hoş karşılandı; Sırbistan hariç. Bugün İsveç ile birlikte Finlandiya NATO’ya girmeyi düşünüyor. Birisi girer, öbürünü bilemiyoruz. Avusturya’nın ise pek askerlik işlerine karışmaya niyeti yok. Sırbistan’da NATO’dan söz edenlere büyük bir kitle saldırıyor. Belgrad’ın merkezinde bombalanan bina abide olarak muhafaza ediliyor. Aslında diplomatik maharete ve zamana bırakılacak bir konu, NATO’nun genişlemesiydi. Acele ve hırsla Doğu Avrupa’yı örgüte dahil etmeye çalıştılar.

Avrupa eski ordularına sahip değil fakat galiba eski diplomasisi de yok oluyor. Daha küstah, daha sorumsuzca konuşmaktan kaçınmayan bir diplomat kadroları var. İngilizlerinki hariç tembel bir dışişleri servisi söz konusu.

Haberin Devamı

1952’de Türkiye’nin imtihanı uzun tutulmuştu. İspanya ise komşu Portekiz’in aksine ittifaka doğrudan alınmadı ama John Foster Dulles ile General Francisco Franco İspanya’da üsler konusunda anlaştılar. Franco o gün söylemiş: “İspanya İç Harbi’ni asıl şimdi kazandım.” Ancak 1982’de ittifaka dahil edildi. Almanya ise 1955’te NATO üyesi oldu; daha Birleşmiş Milletler’de değildi. 1999’da Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti örgüte dahil oldu. Ondan sonra 2004’te yedi üye daha Baltıklardan, 2009’da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017’de de Karadağ ve 2020’de Kuzey Makedonya örgüte girdiler.

UKRAYNA KANDIRILDI

Ukrayna’ya bu üyelik vaat edildi. NATO Slav dünyasından çekiniyor. Ukrayna’nın biraz kalabalık bir nüfusu var. Bugün felaketin ortasındaki bu ülke kandırıldı. Vladimir Oleksandroviç Zelenski NATO’ya karşı gücenikliğini değil adeta nefretini ifade etti. İttifakın ciddi problemleri var. Bu üyeler ne derecede geçinebilecekler, askerlik kapasiteleri ne? Türkiye’nin durumu ittifakta nasıl şekillenecek? 30 üyelik bir ittifakın 10 yıl içinde iki misli büyümesi; ciddi ihtiyatlı bir diplomasi mi? Bunların hepsi tartışılacak konular.

NATO’nun ilk düşmanı Sovyetler Birliği oldu, ihtilafın zamanla bazı müttefikleri de olacak ve zamanla başka ülkeler de gruba katılabilir. Bu gelişmede zaten var olan bir çatışma potansiyeli mi, yoksa kötü diplomasi mi rol oynadı? Türkiye’nin NATO içinde bu ittifakla olan durumunu ciddi olarak gözden geçirme zamanı geldi. İttifaklar güzeldir ama her zaman en emini değildir. Birinci Dünya Savaşı’ndaki Almanya beraberliğinden beri ihtiyatlı bir ittifak politikası gütmemiz gerekir.

Haberin Devamı

SAĞLIKTA 25 BİN TL ÇIKMAZI

Doktorların
maaşı yeni yükseltildi. Söylenene göre 25 bin TL’ye kadar çıkıyormuş. Bir cerrahın 25 bin TL’yi doğrultması için ameliyat başına alacağı primden dolayı 24 saat ameliyat yapması gerek. Allah korusun!

NATO ve Ruslar

Bu memlekette Tıbbiye, askeri savunma gerekçeleriyle başladı. 18. asrın başından beri Avrupa tekniklerinin kabulü ile gelişti. Cumhuriyet devriminde tıp ordusu birtakım kronik bulaşıcı hastalıklara karşı önemli savaş vermiştir. Zamanın raporları bu başarıyı işaret ediyor. Kolay yetişmiyorlar. Dışarı gidenin ardından saz çalmak meseleye çözüm getirmiyor. Hekim kapısına olur olmaz dayanan kitlelerin hekime ve hastaneye karşı saygısı yok.

Haberin Devamı

HİYERARŞİYE SAYGI

Her toplum gibi muasır Türkiye’de ön planda mühendisleri, hekimleri, usta ziraat uzmanları ve veterinerler (ki onlar da büyük darbe yiyor) önemlidir. Bunun dışındakilerin hepsi bu hiyerarşiye saygı duymalıdır. Bazı dallarda Türkiye gereken uzmanları en âlâsından yetiştiriyor; yetiştiremediğimiz ise politikacılardır. Politikacı yetiştirme konusunda Batı ülkelerinin bazıları bizim gibi geridir. Zaten son olaylar ve savaşlar karşısındaki aciz durumları da bunu gösteriyor.

KAHRAMANMARAŞ’IN ZEYTİNLERİ

Eskİden
zeytincilik Kahramanmaraş’ta bütün vilayetin içinde çok istisnai bir tarım dalı olarak görünürdü. Yakın zamanda yapılan bir toplantıda “Dünyada 900 milyon zeytin ağacı var; 170 milyonu bizim ülkemizde. Bunların içinde Kahramanmaraş’ımızın 3 milyonluk payı var” ifadesi görülüyor. Hayırlı olsun, inşallah daha da gelişir. 2017’den beri ihracattalar. İspanya gibi olmayı hedefleyen bir ülkenin parçasılar. O zaman yapılacak şey yeni tarım bakanının hemşehrisi olarak Maraşlıların onun yanında dururken bu hususları da kendisine hatırlatmaları.

NATO ve Ruslar

Haberin Devamı

BU YÖNETMELİK ÖNLENMELİ

Yeni Bakan bundan 10 yıl evvel zeytinliklerin maden alanlarına çevrilmesine ilişkin kanun teklifi vermiş. Üstelik 1930’lardan beri zeytin kanunu, zeytin alanlarının 3 kilometre uzağında zeytin presi hariç bacalı fabrika kurulmasını bile yasaklıyor. Bu son çıkan yönetmelik lafzen ve ruhen kanuna aykırıdır. Habertürk kanalında bu işlem karşısında durduk. Zeytine önem veren köylülerin ve çiftçilerin bu yönetmeliği önlemesi gerekir. Türkiye kömürleri zeytini feda edecek düzeyde kaliteye ve kaloriye sahip değildir. Bu, herkesin benimsediği bir görüştür.

 

Yazarın Tüm Yazıları