Paylaş
PAZARTESİ günü Mimar Sinan Üniversitesi’nin gecikmiş açılış töreni yapıldı. Yeni öğrenciler heyecanlıydı. Eskileri de iki yıldır salgın dolayısıyla online ders yapmanın sıkıntısını atmaya gelmişlerdi. Serin bir günde, açık havada Rektör Handan Elçi Hoca’nın açıklamaları ile tören başladı. Üniversitenin birçok projesi var; sinema arşivinin ıslahından, mimari stüdyoların düzenlenmesine kadar. Hepsi için vakit ve destek ister. Özel sektörün desteği başlamış. Kütüphanenin gelişimi büyük mimarımız Ferit Cansever’in çocukları tarafından üstlenildi. Doğan Hızlan üstadın konuşmasının arkasından bir açılış konuşması yapıldı. Sevgili Zeliha Berksoy’un okulun öğretim üyesi profesörü olarak verdiği açılış dersi büyük bir lezzetti. Vurgusu; “Şüphesiz Osmanlı devrinden beri sanat eğitimine ve tiyatroya dikkat edilmiştir ama bunun önemli bir toplumsal yatırım haline dönüşmesi Cumhuriyet dönemindedir” çizgisindeydi. Zeliha Berksoy devlet konservatuvarının Türk tiyatro ve opera hayatına yaptığı büyük katkı ve yönlendirmeye haklı olarak ağırlık verdi. O da ben de Semiha Berksoy’dan bahsettik. Semiha Hanım, İstanbul çocuğuydu. Fakat Ankara Devlet Konservatuvarı, çağdaş Türkiye’nin yönlendirici sanat kurumuydu. Konservatuvar başkaydı. Kapanış konseri fevkalade renkliydi. Orkestra şefi M. Erdem Çöloğlu Hoca’ydı. Serin havada nefis bir konser dinledik.
MAALESEF HABERSİZİZ
Üzerinde durmak istediğim konu şu; bizim Kültür Bakanlığı 40 yıla yakın bir süre ne opera ne orkestra ne de tiyatro için yaygın kabul imtihanları açıyor. İnsanları kendi kaderine ve seçimine bırakıyor. Her şeyi devletten bekleyemeyiz ama sahne sanatları ve müzik konusunda bizim devletin dışında tutunacağımız dal yok veya mevcut dallar da pek ağırlık çekecek gibi değil. Caner Akın’ı, Opera Bölüm Başkanı Tülay Hatip’i, Burak Bilgili’yi dinledik. Etkileyici sesler. Bu sanatçılarımız yurtdışında da konserler veriyorlar. Dünyanın her yerindeki operalarda ve Verona gibi festivallerde Türklerin sanatçılarını dinliyorsunuz; hem de başarılılarını. Opera dünyasında asıl diva olanlardan, büyük seslerden habersiziz. Bakanlık da öyle... Bizim kabiliyetlilerimiz dünyamızın dışında. Kabiliyetli evlatlarını harcayan böyle bir derbeder sistem görülmemiştir. Türkiye tiyatrosu, operası, balesi ve orkestralarına yılda alınacak hiç değilse 50 tane kaliteli gencimiz yok mu? Özel sektörün meraklı sponsorlarına, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kuruluşlara teşekkür ederiz ama Kültür Bakanlığı niye var?
SAMİ KOHEN
SAMİ Kohen’i Milliyet gazetesinde ilk makale yazmaya başladığım 1983 mayısında ve sonraları zaman zaman gördüm. Çok az konuştuğumuzu ve görüştüğümüzü ama çok samimi davrandığını ve bu kısa görüşmelerde hayli öğretici yorumlar yaptığını belirtmeliyim.
Bugün dış politika konularında yazan bir elin parmaklarıyla sayılacak kadar az ama gerçekten beynelmilel standartlara sahip arkadaşlarımız var. Bazı diplomatlarımızın ilginç not ve yorumlarını bunun dışında tutuyorum. Onlar mesleğin dışında bu mesleği öğrenenlerdir. Bizim Hürriyet gazetesinde herkesin tanıdığı Sedat Ergin, Soli Özel, Kadri Gürsel ve Murat Yetkin gibi dış politika konusunda yazan önemli gazetecilerimiz var.
Bu saydıklarım benden daha genç kuşak. Sami Kohen ise herkesten daha önce bu dalı ısrarla meslek haline getiren, her görüşten ve eğitim düzeyleri de çok farklı Türk okura hitap edebilme maharetini gösteren bir yazardır. Onun tiryakileri vardı ve hep aranacak...
En son “Ver Elini Dünya” kitabını nazikçe imzalayıp göndermişti. Türk basın tarihi kadar dış ilişkiler dediğimiz bilim dalı literatüründe de klasikler arasına gireceği açıktır.
YAKINDA HEKİMSİZ HEMŞİRESİZ KALACAĞIZ
FLAMANCA (Hollanda dili), İsveççe gibi kenar dilleri öğreten kurslar, doktor ve sağlık personeli dolu. Ne yapsınlar ki? Maaşlar açıklandı; 7.500 liraya şu hayat pahalılığında mütehassıs doktor mu çalıştırılır? Üstelik bir de doktor dövme modası devam ediyor. Hele en sonuncu hadise (yani üç hemşireyi bir mücrimin esir alması) eğer dış kaynaklı, tipik bir organizasyon değilse şaşarım. Çünkü pandemi krizinde Batı’daki tıbbi personelin gayret ve beceri yönünden bizimkilere yetişemeyeceği anlaşıldı. Açığı böyle kapatmak istemedikleri ne malum? Deli geçinen herif, ambulansın içinde hastaneye girmiş ve üç hemşiremizi rehin alarak ortalığı birbirine katıyor. Şayet deliyse tımarhane, psikiyatri klinikleri nerede? Bunu düzenleyen kanun neden hazırlanmıyor?
Hastaneler personel kıtlığına uğramaya başladı. Avrupa’nın en fedakâr personeli yerlerinden kaçmak zorunda kalıyor. Hastanesiz kalmayı hak eden bir toplum muyuz? İki asırdır evlatlarımızı tıp alanında büyük fedakârlıkla yetiştirdik. Bu densizliğin sınırları nerede duracak? Adamın biri, geçmişte bakan oldu, gelip hastanelerin kapısından T.C. rumuzunu kaldırmakla iş yaptığını zannetti, amacı belli. Beriki gelip “Sağlık personeli sizin hizmetinizdedir” diyor. Roma’nın “Patrici” beyleri bile Yunanlı köle hekimler için böyle edepsiz laf kullanmamıştır.
Ne zaman akıllanacağız ve herkese haddini bildireceğiz? Zorbalık çıkmadan evvel aklıselim hukuki tedbirlerle işin sağlanması gerekir. Nelere maruz kalacağımızı tasavvur etmek bile istemiyoruz.
ÖZDEMİR BAYRAKTAR
SANAYİCİLER ve mühendisler onu hep “Özdemir ağabey” diye anarlar. Birkaç yıl önce Dolmabahçe Sarayı’ndaki bir konferansta karşılaştık ve iltifatını esirgemedi.
Trabzon Sürmenesi’nde balıkçı reislerinden Lütfi Reis’in oğlu olarak doğmuş. Klasik, matematik zekâlı çocukların parladığı Kabataş Erkek Lisesi ve ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’ne girmiş. İcatçı, deneyi seven ve o tip hocaların asistanlığını yapan, kısa zamanda da üretime geçmek için kendi şirketini kuranlardan.
Türkiye’yi kalkındıran, sayıları iki elin parmaklarıyla sayılacak mühendislerdendir. Mesleğini para kazanmaktan çok iş çıkarmak için yapan; tüketici, rahat bir hayattan çok neredeyse gece gündüz tezgâhın başında kalan meslek tutkunlarından biri.
Türkiye dış politikasının, havacılık endüstrisinin geliştirilmesiyle güçleneceğine inanan biriydi. Çocuklarını da kendi gibi yetiştirdi. Her görüşten insanın çok saygı duyduğu ve işini yapan herkese de saygı duyan bir vatandaş, mucit, mühendisti.
Paylaş