İki dünyanın iki denizin efendisi

Şark ve Garp bilimini ve edebiyatını mezcetmiş bir hükümdardı. Böyle renkli bir aydın bütün Rönesans döneminde ne Doğu’da ne Batı’da pek görülür. O Batı’ya karşı komplekssiz olan ve o dünyaya vâkıf parlak bir Doğu münevveriydi.

Haberin Devamı

Bugünkü tarihle 3 Mayıs 1481’de Gebze sahrası diye bilinen Anadolu ve Asya tarafına sefere çıkan orduların Üsküdar’dan sonraki ilk konağında Fatih Sultan Mehmed Han henüz 49 yaşında “Osmanlı tarihinin en parlak yıldızı kaydı” diye betimleyeceğimiz ani bir ölümle tarihe çekildi. Ölümünde mareşallere has bir hastalık olan nikrisin (gut) tedavisi için verilen ilaçlar rol oynadı deniyor. Bazıları padişahın gut hastalığını kendi yöntemiyle tedavi eden Venedikli hekimini suçlu buluyor. Bu rivayetler o gün de ayyuka çıktı. Karamanlı Mehmed Paşa ölümü gizlemesine rağmen bu tür bir vaka ilk defa görüldüğü için açığa çıktı. Etrafta bulunan Enderunlular ve yakın maiyet ölüm haberini yaydı.

İki dünyanın iki denizin efendisi

Haberin Devamı

CEM Mİ BAYEZİD Mİ

Devlet ricali Amasya’daki Şehzade Bayezid’i (II. Bayezid) çağırmak konusunda hemfikirdiler, ta ki onlar gibi düşünmeyen Sadrazam Karamanlı Mehmed Paşa, Karaman Valisi olan küçük şehzade Cem’le bir yakınlık kurmuştu. Veraset sisteminin henüz tam oturmadığı bu zamanlarda tahta, sancaklarda bulunan şehzadelerden hangisinin geçeceği, devlet ricalinin ve komutanların anlaşmasına veya rekabetleri dolayısıyla kimi seçtilerse onun süratle payitahta gelmesine bağlıydı. Yeniçeriler Şehzade Bayezid’i değil doğrudan doğruya Sultan Cem’i tutuyorlardı. İstanbul kapıları tutulana kadar yeniçeriler İstanbul’a aktılar.

ŞEHZADELER SAVAŞI

Mehmed Paşa, Fatih Sultan Mehmed Han’ın naaşını alıp ordugâhtan ayrılmasına rağmen askerler durumu öğrenmişti. Her ne kadar Şehzade Bayezid İstanbul’a taraftarlarının umduğu gibi çabuk yetişemediyse de ki bunların başında İstanbul’da kaymakam (sadrazam vekili) olarak bulunan İshak Paşa geliyordu, sonuç kaçınılmazdı. Osmanlı verasetinde en çok korkulan olay meydana geldi: İki şehzade arasında bir iç savaş patladı. Bunu kazanan Şehzade Bayezid oldu. Rodos Şövalyeleri’ne sığınan ve Papa VI. Aleksandr’ın eline geçen Cem Sultan, Hıristiyan dünyanın rehini ve bir tehdit aracı olarak kullanıldı. II. Bayezid, Cem’in bu şekilde sürülmesini önlemek için Papalığa müthiş meblağ ödemek zorunda kalmıştır. Bu âdeta Papalık devletinin yıllık cari bütçesiydi. Öte yandan II. Bayezid’in savaştan çok sulhu tercih etmesinin bir nedeni de Cem Sultan yüzünden ne Endülüs’teki olaylara ne Memlûklerle bir savaşa girişememesidir.

Haberin Devamı

FATİH CAMİİ’NİN YANINDA

Fatih Sultan Mehmed Han’ın naaşı kendisine biat edilen Bayezid Han yetişene kadar ortada kaldı. Sonra Fatih Camii’nin yanına defnedildi. Cesedin mumyalandığı söyleniyor. Fatih Camii’nin yanındaki türbe bir imparatorluğun ve büyük bir imparatorun abidesidir. Evvelce buradaki Havariyyun Kilisesi’ne de Doğu Roma’nın imparatorları gömülürdü.

KENDİNE HAS ÖZELLİKLERİ

Fatih Sultan Mehmed bütün Şark hükümdarları hatta Şark entelektüelleri içinde kendi özellikleriyle tanınır. Arapça ve Farsçayı fevkalade bildiği gibi eski Yunancası ve İtalyancası da vardı. Bilhassa Yunanca metinleri okuyabildiğini ve notladığını Topkapı Sarayı’ndaki kütüphanede görmek mümkündür. Bu alandaki bilgisi de Türk vakanüvislerin (Tursun Beg gibi) nakli değildir. Fatih’in tarihini en iyi yazanlar başta Bizanslı Kritovulos olmak üzere yabancı elçiler ve gözlemcilerdir. Onlar Fatih’in Yunancası ve İtalyancasının mükemmelliğinden söz ederler. Coğrafya bilgisi genişti. Saray Kütüphanesi’ndeki Yunanca Ptolemaios Atlası’nı adamakıllı tetkik etmiştir. Astronomi ve matematik üzerinde derin bilgisi vardı. Hatta döktürdüğü topların balistik hesaplarını onun yaptığı üzerinde kuvvetli delil vardır. Donanmayı döneminde mükemmel bir biçimde kuramadı bu yüzden fetihleri sadece Ege adalarından Ağriboz, Tasos (Thassos), Semadirek (Samothraki), Limni ve Midilli’dir. Rodos’u alamadı. Aynı şekilde imparatorluğun sınırları Tuna mansabına ulaştığı halde çemberin içinde kalan ve Macarların elindeki Belgrad’ı fethedemedi. Bunlar torunun çocuğu Muhteşem Süleyman devrini bekleyecektir. Resim sanatına düşkündü. Şehzadeliğinde resim çalıştığı ve Batı sanatına yaklaştığı malumdur. Ölümünden iki yıl evvel Venedik devletinden Gentile Bellini’yi getirdi ve ünlü portesini yaptırdı. Tek eser bu değildir. Topladığı heykeller kendinden sonra saraydan çıkarıldı. Bazı devasa sütun ve lahitler saraydadır.

Haberin Devamı

BİR DOĞU MÜNEVVERİ

Şark ve Garp bilimini ve edebiyatını mezcetmiş bir hükümdardı. Böyle renkli bir aydın bütün Rönesans döneminde ne Doğu’da ne Batı’da pek görülür. O Batı’ya karşı komplekssiz olan ve o dünyaya vâkıf parlak bir Doğu münevveriydi. Hiç şüphesiz ki İstanbul’un fethi gibi bir olay, onun dünya tarihinde büyük şöhreti oldu ama buna kadar ta Macaristan sınırlarına kadar uzanan, batıda Karadeniz’de Kırım Hanlığı’nı, doğudaki Pontus Rum İmparatorluğu’nu topraklarına kattı. İki dünyanın ve iki denizin efendisiydi. Onun İstanbul’u fethetmesi bugün bile bir taraftar ve diş bileyen kalabalığın arasındaki çekişmeye sebeptir.

OKUMA TAVSİYELERİ

Haberin Devamı

* Halil İnalcık – Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ 1300-1600 (Kronik Kitap)

* Kritovulos – Kritovulos Tarihi (1451-1467) (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)

* Yılmaz Öztuna – Fatih - Büyük Kartal’ın Gölgesi (Yakın Plan Yayınları)

* Reşad Ekrem Koçu – Fatih Sultan Mehmed (Doğan Kitap)

* Bilhassa Halil İnalcık Hoca’nın Fatih devri üzerinde çığır açan kitaplarının ve makalelerinin derlendiği Fatih Sultan Mehemmed Han - İki Karanın Sultanı, İki Denizin Hakanı, Kayser-i Rum kitabı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları).

HEKİME SALDIRI UTANÇ VERİCİ

Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi’nde Dr. Esra Ersöz Genç’e “Annemi öldürdünüz” diye bir çılgın elinde oksijen tüpüyle saldırmış, bölümü tarumar etmiş. Genç doktor haklı olarak Sağlık Bakanlığı’na soruyor; “Güya kanun çıktı ama ben kendimi güvende hissetmiyorum. Bir dahaki nöbette ne olacak?”

İki dünyanın iki denizin efendisi


Kanun Meclis’teyken manasız siyasi atışmaları ve metnin daha evvel tartışmaya açılmamasını yazanlardanım. Kanunun korkutucu olması gerekir ve aynı şekilde bu saldırganların da ruhen hasta olduklarını bilmemiz lazım. Doktorların en çok desteğe ihtiyaçları olduğu şu günlerde utanç verici bir olay.

Yazarın Tüm Yazıları