Holokost'un 75. yıldönümü

Türkiye gençliğinin 1933 ve 45 arasındaki Holokost denen Yahudi ve istenmeyen ırkları tahrip ameliyesini iyice okuyup öğrenmeleri gerekir. Bu bilgisizlikle ne dünyada olanları ne de kendimize yapılan ithamları yeterince değerlendirebiliriz.

Haberin Devamı

23 Ocak’ta Kudüs’te 5’inci Dünya Holokost Forumu toplandı. 50 ülkenin lideri de buradaydı. Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald S. Lauder “Anma töreni, kurtulanlarla ilgilidir, bir politika değildir. Antisemitizm günümüzde yükselişte. Yaşadıklarımızın, çocuklarımız ve torunlarımızın geleceği haline gelmesini istemiyoruz” diyor. Bu forumun siyaseten Trump-Netanyahu projesiyle aynı zamana gelmesi II. Cihan Harbi’ndeki Holokost’u ve bunun anılmasını ucuzlatmasın ve iki olayı kimse birbirine bağlamasın.

IRK PROBLEMİNE DÖNÜŞTÜ

Trump-Netanyahu’nun projesinin ve mahiyetinin 1933 ve 1945 arasında kampları dolduran cinayetlerle ilgisi yok. Almanya dış dünyaya karşı savaşı çıkaran en önemli unsurun kendisi olduğunu örterek Versay’da uğradığı haksızlıkları haykırıyordu. İç dünyaya karşı da yaşananların hepsinin Almanya’yı yöneten askerlerin ve diplomatların öngörüsüzlüğü, gaddarlığı ve ekonomistlerin bilgisizliğinden ileri geldiğini unutturarak işi Yahudi problemi haline getiriyordu. 1939’dan sonra Doğu Avrupa’da ilerledikçe ne Almanların daha evvel görüp tanımadığı ne de onların Alman devlet ve ordusunu tanımadığı bir alay Baltık Yahudisi, Doğu Polonya Yahudisi, Ukrayna Yahudisi ve hatta kampa gönderilen 90 bin Selanik Yahudisi gibi sayısız örneklerle milyonlarca insan kamplara niçin atıldığını belki kavrayamadı bile. Yahudi problemi bir ırk problemi haline dönüştürülmüştü. Aşağı ırklar kategorisine ilaveler yapıldı. Bugün dahi sayısı belirsiz masum Çingeneler sağda solda yaşamaya çalıştıkları orman kıyılarındaki obalarından toplanarak aynı şekilde kamplara ve Doktor Mengele deneylerine kurban edildiler.

Holokostun 75. yıldönümü


KABUL EDİLEMEZ DAVRANIŞ

Bu dünya tarihinde engizisyonla ve hatta ortaçağdaki antisemit zulümlerle dahi bağdaştırılamayacak kadar ağır bir harekettir. Tamamen özgündür ve 1930’lar Almanya’sının seçimle iktidara getirdiği partinin bir hareketidir, halk da onları desteklemiştir. Alman münevverler de kendilerinden beklenen bir direnç kapasitesi gösterememişlerdir. Almanya’da bugün Holokost’un şişirildiği kadar yaygın bir hareket olmadığını söyleyen görüşler de vardır (Historikerstreit). Yaygın bir şey de bu gibi bir jenosidi dünyanın başka yer ve tarihlerine yayarak yükü hafifletmektir. Bunların hiçbiri kabul edilemeyecek bir davranıştır. Çok yakın zamanlara kadar Almanya’daki resmi ağızlar ve birçok insan bunu Nazilerin görüşü ve eylemi olarak vurgulayıp ülkeyi ve halkı bu suçlamanın dışında tutmak eğilimindeydiler.

DÜRÜST POLİTİKACI ANLAYIŞI

Bu 5’inci Holoskot Forumu’nun en ilginç yanı Almanya’nın yeni Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in Almanya’nın ve Almanların sorumluluğunu ismini koyarak kabul etmesidir. Şalom gazetesindeki tercümeyi aynen alıyoruz: “Almanlar bu insanların insanlığını alıp onları numaralandırdı ve imha kampında her hatırayı silmeyi istediler ama başaramadılar. Failler insandı. Onlar Almandı. Katiller, gardiyanlar, yardım edenler, yapılana inananlar... Onlar Alman’dı. Altı milyon Yahudi’nin öldürüldüğü endüstriyel toplu katliam, insan tarihinin en büyük suçu vatandaşlarım tarafından işlendi. 50 milyondan fazla insanın yaşamına mal olan bu zalim savaş benim ülkemden başlatıldı. Auschwitz’in kurtuluşundan 75 yıl sonra Alman Cumhurbaşkanı olarak burada, bu büyük tarihi suçu taşıyarak önünüzde duruyorum”. Hiç şüphesiz Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier görevinin başından beri gözlediğimiz entelektüel ve dürüst politikacı anlayışını burada da sergilemiştir.

BAZEN DAHA ÇOK BİLMELİ

Başka bazı toplumlardan insanları ve hatta kamplara esir olarak düşmüş Kızıl Ordu askerlerini bile gaz odaları imha hareketinde kobay olarak denedikleri açık.

Türkiye gençliğinin 1933 ve 45 arasındaki Holokost denen Yahudi ve istenmeyen ırkları tahrip ameliyesini iyice okuyup öğrenmeleri gerekir. Bu bilgisizlikle ne dünyada olanları ne de kendimize yapılan ithamları yeterince değerlendirebiliriz. Şurası bir gerçek: Bugün büyük laflar eden kampanyalar açanların çoğu bu yakın tarihi bütün gerçekleriyle ve incelikleriyle bilmiyor. Propagandaya maruz kalanların da bilmediğini görüyoruz. Oysa bazı toplumların bazı şeyleri daha çok bilmesi lazım.

Yazarın Tüm Yazıları