Paylaş
KUZEY Kıbrıs ve Güney Kıbrıs’ın enerji kaynaklarının sınırlı olduğu malum. Kıbrıs Adası coğrafi yapısı dolayısıyla mesela aynı paraleldeki Girit’e göre iklim bakımından da daha çok kuraklığa yakındır ve su kaynakları sınırlıdır. Narenciye ürünlerinin ümit vaat etmesine rağmen gıda endüstrisinde her dalda şansın olmadığı belli. Sanayi ürünleri de daha çok tarımsal sektöre, mobilya, kâğıt ve dokuma gibi maddelere dayanıyor. İthalat ile ihracat arasında sürekli bir dengesizlik var ve bu ithalatta tüketim malları da ağırlıkta. Ekonomiyi çok ciddi bir şekilde örgütlesek ve 1974’ten sonrakinin aksine daha üretken ve nitelikli bir nüfusu yerleştirsek (son örnek 10 bin kadar Bulgaristan göçmeni Türk’tür) dahi iktisadi dengenin kurulması çok zor görünüyor. Güneye nispetle turizm sektörünün daha üstün kaynaklara sahip olduğu açıktır. Öğretim ve eğitimi şehirleşen nüfusun nitelikleri ve kırsal nüfusla şehir arasındaki dengenin olumlu görünümüne rağmen güneyimizdeki adanın Türkiye için sadece stratejik değil aynı zamanda enerji bakımından önemli olduğu açıktır.
HASMANE DİPLOMASİ
Bugüne kadar enerji kaynakları bakımdan Türkiye’ye dayanan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bundan sonra aksine bir pozisyona geçme ihtimali yüksek. Güney Kıbrıs’taki cumhuriyet neredeyse bütün Batı Avrupa’nın ortak olacağı 12 bölgelik bir arama alanı tespit etti. Buna komşu ülkelerden İsrail, Mısır, Lübnan ve Suriye de dahil. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin sahası Güney’in tahakkümü altına alınmak isteniyor fakat arama alanında bu federal cumhuriyetin payı tıpkı bugüne kadar takip edilen diplomaside olduğu gibi hasmane. Bu nedenle Kuzey Kıbrıs’ın sahasında da aramaların yapılması ve gereğinde uygun ortakların alınması gerekiyor gibi.
EN AKTİF İSRAİL
Güneyde aramalar kısmen İngiltere’nin yaptığı gibi bir şirket temsilciliğiyle, aynı şekilde İtalyan gaz şirketi Eni’nin faaliyetleriyle, bazı yerlerde devlet katılımıyla yapılmaktadır. İsrail ise Gazze açıklarında oldukça aktif. Hatta şu anda en aktif görünen İsrail oluyor ancak Lübnan da onu izleyenlerden. Bir yandan da yakın gelecekte Lübnan’ın kendi iç yapısında yeni şekillenmeler beklendiği bir sır değil. Bu enerji kaynağı hakikaten önemlidir. Güney Kıbrıs’taki cumhuriyet, üyesi bulunduğu Avrupa Birliği’ni ve Ortadoğu’da Arap dünyasının alışılmış atmosferi dışında olan ve oraya doğru kayanları arasına alma becerisini göstermiştir. Bazı işlerde etkin olmamızın kaçınılmaz olduğu açıktır.
MAKBUL ENERJİ
Bugüne kadarki Kıbrıs politikamızda bazı çevrelerin duyarsız davranışlarının ne kadar yersiz olduğu anlaşılmıştır. Dünyanın yakın gelecekteki makbul enerji kaynağı gazdır. Bu kaynağa sahip olan komşularla iyi ilişki kuramamak geleceğimizi karartacak bir hata olacaktır. Bu bakımdan en önemli enerji kaynağına sahip olacak politika izlememiz, arama faaliyetini geliştirmemiz gerekmektedir
DENKTAŞ’IN YOLU
Rauf Denktaş adanın Türkiye ile mutlak bir stratejik, ekonomik, sınai ve tarımsal bütünleşmeye gitmeden yaşayabileceğine inanmıyordu. Gerek ada Türklerinin içinde gerek Türkiye’deki çevrelerde muarızları bulunmasına rağmen ısrarla bu yolda yürüdü. Ne kadar haklı olduğu anlaşılıyor. Bu basit bir hegemonya merakı veya milliyetçilik değildir. Doğu Akdeniz’de örgütlenenlerin dışında kalan tek biziz, oysa bir partnerle işbirliği, yaşama hakkımızın bir parçasıdır.
KAFKAS KUBASI
AZERBAYCAN denince herkesin aklına Bakü geliyor ve bu Kafkaslar’ın muhteşem zengin şehriyle bütün görüşler sınırlandırılıyor. Bakü’nün güzelliği ve gelişmesi Sovyet devrinde değil asıl çarlar zamanında oldu. Petrol üretiminin patlama göstermesi ve mucizevi bir şekilde Azerbaycan’ın Zeynelabidin Tağıyev, Nagiyev Aşurbeyli gibi yerli zenginlerinin bu alana el atması ve şehri inşa bakımından gösterişli bir şekilde abad etmeleri Bakü’nün kaderini çizdi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ilk çalkantılı yılları petrol endüstrisine sahip olmaları ve Türkiye gibi ülkelerle ilişkilerini kuvvetlendirmeleri sayesinde çok verimli sonuçlar sağladı. Bakü zengini, milletler arası şöhretlerin tersiminden çıkan binalarla dolu. Eski eserler Sovyet devrine göre daha iyi ve dikkatlice korunuyor. Müzeler açılıyor. Lakin hepsi bu kadar değil.
ŞAMAHI-ŞEKİ-GENCE
Azerbaycan’ın asıl güzelliği Kafkaslar’ın başladığı bölge olması. Bakü’den çıktığınız an o basıcı hatta yazın boğucu olan havanın birden üstünüzden gittiğini ve dağların yeşilliğinin temiz havasının sizi kucakladığını görüyorsunuz. Şamahı; nemsiz, esintili, güzel bir havada karşılıyor sizi. Dağ silsilesi burada başlıyor, yemekler nefis. Şeki; Kafkas Sıradağları’nın eteğinde. Mirza Fetali Ahundov’un, Bahtiyar Vahapzade’nin şehri, Şeki hanlarının bu sarayı Azerbaycan hanlıklarının Ortadoğu’daki medeni dünyayla ilgisini gösteren yerler. Gence, Nizamî’nin şehrinin iklimi bana göre Bakü’den çok daha hoş. Bu üç asırlık modernleşmenin yarattığı binalar ortaçağın zenginlikleriyle uyum içinde.
İKİNCİ ABİDE
Bu gezimde bazı üniversiteleri ve okulları ziyaret ettim. Azerbaycan’da seçkin bir eğitim gözledim. Galiba Azerbaycan’da sanayi bu şekilde inkişaf ediyor. Son gün Bakü’de Kaspi Lisesi’nde Sona Valiyeva’nın yönettiği bu okulda, önemli bir lise faaliyeti gördük. Demek ki eğitim kaliteli ve amaçlı bir gençlik yetiştiriyor.
ZENGİN KUBA
Tarihi miras ulusal hayatın en önemli noktası. Kuba’da bu zenginliği ve gelişmeyi gözlemek mümkün. Halı dokumacılığının etrafında parlak zenginleşen bir ziraat ve onun yarattığı bir tarımsal endüstri var. Kuba valisi Ziyeddin Aliyev Kafkas-İslam ordusunun şehitliğini inşa ettirdiklerini söyledi. Bu, Cihan Harbi’ndeki seferi yapan ordunun Şamahı’dan sonra ikinci abidesi.
RAHATLAYAN ÜLKE
Kuba’yı Azerbaycan’ın halk şairi Sabir Rüstemhanlı ve eşi Tenzile Hanım’ın rehberliğinde gezdik. Azerbaycan ne olursa olsun zenginleşen ve rahatlayan bir ülke. Asıl önemlisi gıda konusunda bazı Orta Asya ve Ortadoğu ülkeleri gibi organik beslenmeyi takip ediyorlar. Galiba eski Sovyet coğrafyasında çok yönlü gelişmeyi sağlayan ülkelerin başında Azerbaycan, Özbekistan ve Kazakistan geliyor.
Paylaş