Paylaş
Geçen hafta Gaziantep’te Şahinbey Belediyesi’nin bir konferansına davetliydim. Hayatımda Gaziantep’in bir yeri var; 1966’nın temmuz ayından beri Gaziantep’e belirli aralarla uğrarım. Bunların sayısı uzun veya kısa ikametlerle yirmiyi geçiyor. İlk gördüğüm imparatorluğun artığı canlı ve kocaman Halep vilayetinin ikinci derecede önemli sancak merkezi olan yer, bir sınır şehri haline dönüşen bir merkezdi. Lakin daha 19. asırda modern sanayinin bazı dallarına geçen, yerli yabancı eğitim kurumlarının gelişme gösterdiği bir yer olduğu için doğrusu bu konumunda dahi canlılığını koruyabildiğiydi.
ŞEHİR YAPISINI KORUYOR
Bugün Gaziantep ağır göç alan yerlerin başında gelir. Buna rağmen gerek şehirde inşaat kalitesi gerekse ve asıl önemlisi klasik Antep’in yapısının oldukça iyi bir şekilde korunması göze çarpıyor. Yerel zanaatlar eski durumunu muhafaza edemese de tespitler yapılıyor, tedbirler alınıyor ve çöküntü önleniyor. Yukarı Mezopotamya bir kazı bölgesidir. Doğrusu bizim sadece Zeugma ile tanıdığımız Antep’in arkeolojik zenginlikleri bununla bitmiyor. Zeugma Müzesi yanında Gaziantep Arkeoloji Müzesi pedagojik bakımdan iyi düzenlenmiş öğretici bir müze. Panoramanın modern tarihe geçiş için iyi uygulandığı bir yer. Bazı eski semtler blok halinde başarılı restorasyondan geçiyor ve kullanıma açılıyor.
İlginç bir şehir; cuma namazından çıkan cemaatin etraftaki kahvede, talebelerin ve çalışan hanımların da katıldığı bir sohbet hatta müzik yapılabildiğini bile görürsünüz. Bölgenin ziraatı geliştirilebiliyor. Besnî gibi eski Antep kasabası (yeni Adıyaman) kendini korumuş. Şu kadarını söylemek lazım. Bu hatta gördüğüm bütün şehirlerde imar düzeni, binaların kalitesi hele Eskişehir merkez ve kazalarında belediye hizmetlerinin mükemmelliği, kültürel atılım ne Ankara’yla ne de İstanbul’la mukayese edilemez. Ankara kendini son iki yılda müthiş geliştirmeye başladı. Bu hissediliyor. Eskişehir şu anda Türkiye’de belediyenin çok önemli işler başarabileceğini gösteren bir yer.
KÜLTÜR MERKEZİNE DÖNÜŞÜYOR
Bundan 15 yıl evvel Sivrihisar çöken, hüzünlü Orta Anadolu kasabasıyken bugün genç belediye başkanının ve hemşerilerinin gayretiyle bir sanat ve kültür merkezi oldu. Kasabanın eski konaklarının her biri bir müze, kültür merkezi, bir turizm merkezi haline dönüşüyor. Aksaray Sultanhanı dünya çapında bir halı onarım merkezi. Eski Aksaray ise Orta Anadolu Ortaçağı’ndan çıkmış bir sanayi merkezi haline dönüşmekte.
Antep’te belediye borçlarını çoktan sıfırladı. Şehrin merkez ilçeleriyle büyükşehir arasında önemli bir uyum var. Bu politika kişiliği bakımından örnektir.
ZAVALLI İSTANBUL
İnsan gönlünde bu takdiri duya duya Marmara sınırlarına girdiğinde bir hüzne kapılıyor. Zavallı İstanbul. Türklerin ve Ortadoğu, Balkan dünyasının büyük başkenti. İnsanların oturduğu binaların sadece fiyatı pahalı, kalitesi o nispette düşük. Belediye hizmetleri tam anlamıyla ne zaman düzelecek? Bütün ulusal kurumların bu şehri desteklemesi gerekirken faaliyetleri baltalanıyor. İstanbul’dan İzmir’e kaçış bir kurtuluş değil. Hiç değilse Suriçi İstanbul’u düzenlemeye başlasak...
BU REKABET KORKUNÇ BİR HALE GELDİ
Merkezi hükümetle İstanbul Belediyesi arasında çatışma, bir rekabet ve ucuz siyasi manevra alanı olmaktan daha korkunç bir duruma geldi. İnsanlar evlerine gidemiyor. Ortalıkta taksi diye birtakım tekelci kuruluşların saldığı sorumsuz bir esnaf grubu var. Canlarının istedikleri yolcuları alıyor, istemediklerini almıyorlar. İstanbul’da ev almak, yabancılara mülk satma kurallarının dışına çıkarılmalıdır. Zira artık insanlar Ortadoğu’dan gelen lüks tüketim akımıyla rekabet edemez hale düştü. Büyükşehirle merkezi hükümet şehirdeki birkaç bin
taksiye söz geçiremez haldedir. Unuttukları bir şey var; halkla en yakın temasta oldukları/olacakları ve not alacakları alanlardan biri ulaşımdır.
EMRE KONGAR
Emre Kongar sosyal bilimler alanında gazeteciliğinden ve siyasetçiliğinden çok önce tanınan renkli hocadır. Bir bakıma birkaç yıl farkla aynı okulda okuduk; ben okula girmeden evvel o çıkmıştı. Bu döneminden sonra 1970’te kendisiyle Hacettepe’de görevinde tanıştık. Üniversitenin Sosyal Bilimler Bölümü’nün kuruluşunda önemli katkıda bulunan, hatta öncü olanlardan biriydi. Zamanla Hacettepe’den ayrıldı. Bu yıllarında gayet sıcak bir dostluğumuz oldu. Şu kadarını söylemem gerekir. Türkçesinin berraklığıyla fikirlerini anlatışında ve sosyal bilimin karmaşık koridorlarının serimlenişinde sırf talebe çevresinin değil her yaştan geniş okuyucu kitlesinin ilgisini çeken toplum bilimciydi. O dönemde kendisiyle paralel olarak isim yapan tarihçiliğiyle kuvvetli bir siyasal fikir hocası Mete Tunçay’dır. Tesadüf değildir; aynı okulda birkaç yıl farkla talebelik yaptılar.
TARTIŞMAYI SEVEN BİRİ
Emre Kongar’ın bir diğer özelliği de mensup olduğu bilim dalının tarihini ve mensuplarını tanıtma çabasıdır. Kalabalık kitap listesi içindeki “Türk Toplumbilimcileri” birinci ve ikinci cildi (2019’da yeniden basıldı), Türk toplumbilimcilerinin biyografik tanıtımı ve analizlerini yapan eseridir. Bu meslektaşlarına bir saygı olduğu gibi Türkiye toplumbiliminin düzeyini, ulaştığı noktayı ve siyasete katkısını inceleyen bir eserdir. Ve bana sorarsanız tam Emre Kongar eseridir. Tartışmayı seven, tenkitlerin en ağırını bile dinleyen, kin tutmayan ve saygı duymaya çalışan bir kişidir.
Hayatının siyaset yapacak çağında siyasetin dışında kalması belki kendi seçimidir ama Türkiye siyasetinin de bilenlerden uzak kalma yozluğunun bir göstergesidir. Bu kitabı, ilgili makalelerinin 100. basımı, çok okunan makaleler ve kısa monografiler toplamıdır. Kendisine uzun çalışma yılları diliyoruz. (Tarihimizle Yüzleşmek, Remzi Kitabevi 100. Baskı)
Paylaş