Paylaş
Amerika Birleşik Devletleri, tıpkı bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin yaptığı gibi Afganistan’a yerleşmeye çalıştı ve tabii yerleşemedi. Sovyetler, Afganistan’a muasır medeniyet getirmek iddiasındaydılar. Brejnev Dönemi’nin şartları içinde Moskova’yı destekleyen gruplar da bu özellik üzerinde çok duruyorlardı. ABD çevreleri böyle bir vurgulama yapmadılar. Afganistan’ı korumak ve ılımlı İslam’ın dış tehlikelere karşı işbirliğini ileri sürüyorlardı. Bunun adı daha çok ABD’de okuyan Afgan aydınları ve onlardan daha geniş bir kitlenin eğitilmesiydi.
UTANMAZCA ÇEKİLDİLER
Her gün birtakım sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri Kabil’de ve her yerde gezinirdi. “Afgan kadınını çağdaşlaştırmak!” için tur atan sosyologlar, gazeteciler sayısızdı. Bu arada, Afgan seçkinlerinden de kadınlığı temsil eden simalar ortaya çıktı. Hepsi dünyalarını Atlantik ötesinde kurmuş vaziyette; doluşup uçtular. Şu sıra Amerika, Afganistan’dan utanmazca çekildi. İddialarını ve benimsediği rolü böylesine sıkılmadan inkâr edip giden bir müdahaleci dünya tarihinde pek yazılmadı.
Taliban demek medreselerden ne kadar feyz aldığı belli olmayan okur-yazarlarla devlet ve milletin nimetlerinden hiç istifade edemeyen köylülerdir. Peştun (Aryana) ırkının hâkim olduğu ama her türlü Afgan insanların bulunduğu gruplar. Bu hınçlı ve bilgisiz insanların silahlı gezinip her yere burnunu sokmasına, önderlerinin kadını hayat dışı bırakmasına karşı bir elit grup ortaya çıktı. Tam bir intihar saldırısı. “Biz yetiştik, buradayız” diyorlar. Böylesini görmediği için ilk anda şaşıran adamların silahlarını doğrulttuğu ama şoktan kurtulamadığı açık fakat ertesi günü amirlerinin ne hınzırlıklar yapacağını tartışmaya gerek yok. 50 seçkin, aydın kadının hayat ve hürriyeti tehdit altında.
TARİHİ TÜRKLERLE İÇ İÇE
Mevcut rejimle konuşmak, anlaşmak taraftarı olan ve mutlaka bunu bir ölçüde yapan hükümetimizin müdahale etmesi gerekir. Afgan tarihi Türklerle iç içe yaşanmış bir tarihtir. En azından ta Selçuklular daha önceden Gazneliler, Safaviler Nadir Şah Dönemi’nde bu böyleydi. 15. asır Afganistan’ı Timur’un oğlu ve torunlarının merkez edindiği bir yerdi. Hüseyin Baykara’nın böyle parlak hükümdarın meclisleri Ali Şîr Nevaî’nin şiirleri, Bihzâd gibi minyatürcülerin eserleri ve çırakları o ülkedeydi. Herat’ın muhteşem kanat sistemini, yani kanalizasyon ve sulama sisteminin, Sovyet İstilası sırasında tahrip edildiğini biliyoruz. Sovyetler için tarihi bir hataydı, lüzumsuz bir girişkenlikti. Kendi töreleri içinde yaşayan bir halkın hayatını ve kültürel dokusunun tahribine sebep oldular. Amerikalılar ise kendilerine has dejenerasyonla geldiler. Ne ülkenin iktisadi hayatı değişti ne de eğitimine bir ani düzelme getirebildiler.
GÜÇSÜZ VE ETKİSİZ DEĞİLLER
Ortada ne varsa Afganistan’ındır. Afganistan, Batılılaşmasını 20. yüzyılda sorun edindi. Kemalist Türkiye ile temas kurdu. Türk hekimlerin, uzmanların, eğitimcilerin Kral Emanullah Han ve Muhammed Zahir Şah devrindeki Afganistan’da yaptıkları hep anılır. Bu zengin alışveriş, ne hikmetse Afganistan’ın Sovyetlerle yakın ilişkisi ve bizlerin bu sayede NATO’nun sırlarını bilir bilmez devredeceğimiz vesvesesiyle kesildi. NATO ve Türkiye ilişkilerinin tarihindeki ilk handikaplardandır. Ağır bir müdahale mümkün değil ama bizim bu memlekette bazı insanları, ön planda ne olursa vatanlarında direnen bu aydın hanımları korumak için teşebbüs etme yükümlülüğümüz var. Her memlekette okumuş kadın azdır. Afganistan’da tabii ki çok daha az ama bu onların güçsüz ve etkisiz olduğu anlamına gelmez.
İKİ BASIN ŞÖVALYESİ
- İlk anda bendeki peşin hüküm haberi yabancı ajansların elde ettiğini ve bizim satın aldığımızı düşündüm. Yanlış; iki tane basın şövalyesi Selçuk Şamiloğlu ile Fevzi Kızılkoyun. 50 cengâver hatunun Taliban takımıyla sokak çatışmasını resimleyip haber yaptılar. Halen bu tip haberler devam ediyor. Türk basını için yüz ağartıcı bir görünümdür.
ANTANDROS KAZILARI
TAM körfezin (Edremit) ucunda yakın zamanlarda başlayan, daha doğrusu yenilenen bir kazının bulunduğu Antik Antandros’a gidiyoruz. Ülkemizin gözlük çerçevesi sanayicilerinden ve arkeoloji talebesi Hakan Fındıkoğlu ve Mehmet Akın beni oraya doğru götürüyorlar. Edremit’ten Çanakkale’ye doğru devam ederseniz 2-3 kilometre sonra İda’nın (Kazdağı) etekleri sağınızda kalır. İşte orada bir zamanlar Edremit ve Troya arasındaki yolun en önemli bir kenti bulunur: Antandros... Yapılan kazılar maalesef antik şehrin çok sınırlı bir bölümünü kapsıyor. Roma Devri’ne ait bir villa, bütün ihtişamı, renkleri ve tabiatla dengeli birlikteliğiyle karşımızdadır. Diğer bölümler sit alanı olmasına rağmen henüz kamulaştırılıp arkeolojinin aydınlatmasına verilmemiş. İnşallah bilimden esirgenen bu işlem, zeytinlikleri biçmekle bina yükseltecek insanlara da açılmaz. Hiç değilse arkeoloji kazılarıyla bu tabiat parçası kurtulur. Zaten Çanakkale yolunu, bu şehrin harabelerinin örttüğü; daha doğrusu tahrip ettiği açık.
Profesör Gürcan Polat ve talebelerinin çalışmasıyla buluntular ortaya çıkıyor. Kazı evinde bulunan muhtelif eserler ve bilhassa bölgenin seramik eserleri de restore ediliyor. Altınoluk sınırları içinde 300 metre sonra şehrin nekropolisi, yani mezarlığı görülebilir. Halihazırda çıkan mezarlarda çeşitli gömme türlerine, daha doğrusu ritüellerine rastlanıyor. İlginç çocuk mezarları bu nekropoldeki bir katkı sayılabilir. Gene nekropoldeki hediyeler içinde bilhassa keramik vazolar Balıkesir Müzesi’nde teşhir edilecek. Ne var ki bir Edremit Müzesi’nin kurulup Antandros kalıntılarının sergilenmesi şart görülüyor. Malum taş yerinde ağırdır. Arkeolojik buluntular ve sanat eserlerinin yerinde sergilenmesi gerekir.
EDREMİT VE TROYA ARASI
İda Dağı mitoslarının sonu yok. Eski Yunan Mitolojisi’nin en önemli safhaları burada geçer. Ankhises ile Afrodit, Troyalı Kahraman Aeneas bu soylu Bey ile tanrıçanın çocuğudur. Yarı tanrı, yeryüzü tarihinde ve edebiyatında Vergilius’un Aeneas destanıyla ebedileşir. Adeta Yunan Mitolojisi, Eski Mezopotamya Mitolojisi’nin Gılgamış benzeri kahramanlarıyla doludur. Üç Güzeller yarışması, yani Priamos’un elli tane oğlundan en havaisine Afrodit’in güzel Helen’i vaat ederek tanrıça Athena ve Hera’yı saf dışı bıraktığı bir güzellik yarışmasının geçtiği yer. Hermes ve Afrodit’in oğlu olan Hermaphroditos bu dağlarda büyütülmüştür. Aeneas, Roma İmparatorluğu’nun kurucu atalarının başı ve Vergilius’un destanın kahramanıdır. Mitoloji her safhasıyla Edremit ve Troya arasında akar. O bölgeyi gezen mitolojiyi daha iyi tanır.
Mitolojiyi öğrenen, Edremit ve Troya’nın arasını, yani Hisarlıktepesi’ni de gezsin. Arkeolojik kazıların tümüne müsaade edilirse günden güne nelerin çıkacağını Allah bilir ve arkeologya, tabiatı ve tarihi korumanın en etkili aracıdır. Bunu anlayan bölge halkının aydınları bir dernek kurdular. Antandros Derneği’nin kurucuları, bu kazıların devamı ve hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynuyor.
Heinrich Kiepert’ten Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne, Klasik Arkeoloji Profesörü Gürcan Polat’a kadar devam eden bu kazıların Antandros Derneği’nin fedakâr başkanları Gülçin Cömert’in ve saygıdeğer üyelerinin desteklemesi bence örnek bir başlangıç. İmkânsızlık diye bir şey yok. Altınoluk Tepeleri’nde düzensiz imarın tehlikelerinden korunan Abdullah Efendi Konağı derneğin kurulduğu yerdir. Dernek kamulaştırmalarından sonra kazıların yapılacağı sahaları korumakta etkin oluyor. Sonbahar aylarında lütfen bu konağı ziyaret ediniz ve siz de Antandros Derneği’ne yardımcı olunuz.
Paylaş