'Yeni medya sanatı' ve anten tartışması

Son günlerin en çok konuşulan sanat olayı Refik Anadol’un Pilevneli Galeri’de açtığı ‘Makine Hatıraları: Uzay’ sergisi oldu.

Haberin Devamı

19 Mart’ta açılan sergi ilk günden itibaren ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı ve pandemi tedbirleri de devreye girince kapıda uzun kuyruklar oluştu. Görenlerin öve öve bitiremediği, yere göğe sığdıramadığı ne yapmıştı peki yeni medya sanatçısı Refik Anadol?

Yeni medya sanatı ve anten tartışması

İzleyicinin başını döndüren bu sergi ve Anadol’un yaptığı işin sanat tarihindeki yerine dair iki yazı yayımlandı. Eleştirmen Ayşegül Sönmez’in kurucusu olduğu Sanatatak’ta kaleme aldığı ‘Refik Anadolun Makine Hatıraları’nın Hatırlattıkları’ başlıklı dört bölümlük bir yazısı ile Ali Artun’un e-skop’ta yayımladığı ‘Refik Anadol ve Algoritma Sanatı’ yazısı.

Yeni medya sanatı ve anten tartışması

Haberin Devamı

Ayşegül Sönmez, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği, NASA’ya giriş kartı bulunan yeni medya sanatçısı Refik Anadol’un iki farklı veri heykeli verleştirmesinden oluşan Makine Hatıraları sergisine varacak bu yazı” diyerek, verileri görselleştirmeye dayanan bu sanat dalının çıkışından günümüze gelene kadar geçirdiği evrimi ve önemli sanatçılarını hatırlatıyor sergi kuyruğundaki ziyaretçilere:

YAPAY ZEKÂYLA YAPILAN SANAT

“Nathalie Miebach, Moritz Stefaner, Paolo Cirio, Aaron Koblin, Ryoji Ikeda gibi sanatçılar ya da Ouchhh gibi stüdyolar yapay zekâ ve veriyle çalışıyorlar.

Günümüzde örneğin Ian Goodfellow ve arkadaşlarının 2014 yılında buldukları GAN gibi programlar sayesinde herhangi bir datanın - okyanus dalgasından bir şehre dair atılan tweetlere, sosyal medyadaki manzara fotoğraflarına - heykelini yapmak mümkün.

Veriyle çalışan sanatçılar, verinin gücünü, şiirselliğinde, bir rakamdan fazlası olmakta görüyorlar.

Refik Anadol’un ‘Makine Hatıraları’ sergisinin verisi NASA’dan geliyor. NASA’nın özel lenslere sahip kameralarla insanlık için çektiği ve açık olarak yayınladığı görsel arşivden yararlanıyor.

Sanatçı, meteorolojinin Marmara Denizi’ndeki akıntı, hava değişimi, ısı değişimi gibi bütün kayıtlarının altında toplandığı yüksek frekanslı radarlar toplamı verisiyle de çalışmıştı. 30 dakika aralıklarla ve 30 gün boyunca biriktirilmiş veriyi akışkanlar dinamiği algoritmasından geçirilerek ‘Bosphorus’ adlı yerleştirme ile Galerist’in duvarına yansımıştı.

Haberin Devamı

San Francisco’da 24 saat boyunca şehir hakkında atılan tweetlerden de bir veri heykeli tasarlamış, Google Yapay Zekâ ekibiyle Frank Gehry’nin yaptığı Walt Disney Konser Salonu’nun cephesine, Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nın 100 yıllık arşivini yansıtmıştı.”

VERİLERİ ‘GÜZEL’LEŞTİRİYOR

Ali Artun da yazısının başında Refik Anadol’un yaptığı işi kısaca şöyle tanımlıyor: “Refik Anadol ‘bir medya sanatçısı’ olduğunu söylüyor. Pigmentleri veriler (data). ‘Yapay zekânın yardımcı olduğu, düşünen bir fırça’yla boyuyor. Tuvalleri ise mimarlık. Sonuçta Anadol, algoritmalarla verileri imgeleştiriyor, ‘güzel’leştiriyor.

İlk işi, SALT arşivindeki 1.7 milyon imgenin önce sayılara tercüme edilip sonra da Deep Dream, t-SNE gibi algoritmalarla ‘sanatsallaştırılması’. Yani, yeniden imgelere dönüştürülmesi ama bu sefer yapay zekânın, makinelerin ‘yarattığı’ imgelere. Ve sonuçta, duvarlara yansıtılan hareket halindeki imgelerin izleyicileri kuşattığı koca bir sanal mekân çıkıyor ortaya: Düşleyen Arşiv. Anadol ‘Eğer,’ diyor, ‘makineler, hatıraları öğrenip işleyebiliyorlarsa, düş de hayal de görebilirler’. Anadol’un hamisi, her türlü bilgiyi, sanatı, iletişimi dijitalleştirip denetleme ve yönetme peşinde olan Google.”

TARTIŞMA YARATAN O SORU: ‘BU ŞEYE SANAT DİYEBİLİR MİYİZ?’

Ayşegül Sönmez dört bölümlük yazısını özetle şöyle noktalıyordu:

Haberin Devamı

“İnsanlık için yararlı faaliyetlerin toplamı olan veri bilimi, sanat için yararlı olmayan bir etkinliğe sanat adında bir alana göç ederken biz izleyici neredeyiz ve belki de en mühimi kimiz?

Yeni medya sanatı ve anten tartışması

Yüksek duvarların karşısında insan olarak küçücük kaldığımız, katılımcısı, aslında katkı sağlayanı, malzemesi olduğumuz bu görsellik, ticari değeri olan büyülüymüş gibi yapan teknoloji biçimleri ve araçlarından başka bir şey değil.

O şeye ‘sanat’ diyebilir miyiz?

‘En çağdaş çağdaş sanat’ hatta?

Bana kalırsa hayır.

Ama en azından çağdaş sanat demek için tekniğin nasıl açığa çıkarılışına dair elimizde veriler olması şart.

Ne kadar K pikselden yapıldığı, kaç tane projeksiyon ile yansıtıldığından ziyade sormamız gereken ilk soru belki de maruz kalınan görselliğin, bu yararsız güzelliğin, büyüleyici, göz kamaştırıcı ışıklı yerleştirmenin ortasında bizim kim olduğumuz!”

‘BİR SERGİ FİZİKSEL OLDUĞU KADAR DÜŞÜNSEL KUYRUKLAR DA OLUŞTURMALI’

Refik Anadol, bütün bu eleştirilerden sonra Instagram hesabından dev bir anten görselinin içine “Onlara buradan 70 metrelik DNS anteni hediyem olsun:)” diye yazarak şu notu paylaştı: “Sevgili dostlar yine aynı elitist sanat akademisyenleri maalesef sergimizin başarısını hazmedemiyorlarmış. Normaldir. Yokluktan, hiçlikten ve negatiflikten beslenirler. Yeni hiçbir şey söylemezler! Sanat halka inince hep böyle yaparlar:)”

Haberin Devamı

Anadol’un bu paylaşımına Ayşegül Sönmez’in cevabı gecikmedi. “Bu sanatçı açıklaması ibretliktir” diyen Sönmez Instagram hesabından Anadol’a şu cevabı verdi:

“Bir sanatçının @refikanadol eleştiri karşısındaki bu tavrına mı, bu tavrın içerdiği aşağılayıcı, memleket siyasetinde hep maruz kaldığımız, ayrımcı, bilgiyi küçümseyici tona mı, eleştiri karşısındaki tahammül sınırının bu kadar yok olmuş olmasına mı, neye şaşıracağımı bilemedim. @sanatatak’ta geçen hafta yazdığım ‘Refik Anadol’un Hatırlattıkları’ yazımdaki eleştiride ne kadar haklı olduğumu da görebiliyorum öte yandan. Ama bir eleştirmen için haklı haksız olmak değil, tartışmak esastır. Belirli estetik, siyasi ve toplumsal kavramları tartışmaya açmak. Bir sergi kamuya biraz da bu yüzden açılır. Fiziksel kuyruklar kadar düşünsel kuyruklar da oluşturmak için.

Yeni medya sanatı ve anten tartışması

Haberin Devamı

Bu sanatçı açıklaması ibretliktir. @refikanadol’un adeta evde tutamadığı yüzde elliye nasıl güvendiğini göstermesi, işaret ettiği Türkiye siyasetindeki egemen kutuplaşma ayrıştırma aşağılama açısından tarihidir. Büyük harflerle bir eleştirmen yayıncı olarak KINIYORUM!!!”

Anadol ise ‘anten şakasının farklı yerlere’ çekilmesi üzerine bir mesaj daha paylaşarak “Derdim pek tabii eleştirilerle değil. Derdim sanatımı kimin nasıl deneyimleyeceğine dair ahkam kesen ve karar veren üslupla. Halka üstten bakan ve sanatın nasıl anlaşılması gerektiğini dikte eden bu dile alerjim var. Eserlerim herkes, her yaş ve her kültür içindir. Gerisi teferruattır. Üslubumdan rahatsız olanlar olmuş, onlardan da ayrıca özür dilerim! Niyetim kimseyi kırmak değildi!” dedi.

Yazarın Tüm Yazıları