Paylaş
21 Eylül Komet’in 81’inci yaş günüydü ama o yaşı belli olmayan sanatçılardandı. Hep üretken ve hayatın içindeydi. Şairdi, video ve performans sanatçısıydı aynı zamanda.
Muzipti, sözünü esirgemezdi. Geçen yıl Dirimart’ta açtığı ve adını ‘Resim Sergisi’ olarak verdiği son sergisine neden bu ismi koyduğu sorusuna “Sergi resim sergisi olduğu için, resim sergisi açtığım için resim sergisi dedik. Karpuz sergisi olmadığı için resim sergisi dedik. Kısaca hikâye bu. Sergiyi gördüğünüzde resim sergisi olduğu görürsünüz” diye cevap vermişti.
Hayal ile gerçeği harmanladığı, kendine özgü figür resimleriyle tanınan sanatçı ‘Kuyrukluyıldız’ anlamına da gelen ‘Komet’ ismini kullanıyordu. Mehmet Güleryüz’ün ‘Güldüğüme Bakma’ adlı nehir söyleşisinde belirttiğine göre, ismini, ‘Bill Haley & His Comets’ grubundan esinlenerek almıştı.
ROMANTİK BOHEM SERSERİ
1941 yılında Çorum’da doğan Komet, Çorum Lisesi’nden sonra 1960-1967 yılları arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eğitim gördü, Halil Dikmen ve Zeki Faik İzer atölyelerinde çalıştı. Dönemin akademik anlayışıyla bağdaşmayınca buradaki eğitimini yarım bıraktı. Bunda daha o dönemde kanına giren ‘bohem’ virüsünün de etkisi vardı. Bir röportajında “Ben daha ergenlik yaşlarımda izlediğim, gözlediğim filmlerde, dergilerde ve romanlardaki gibi, o romantik bohem serseri, 19. ve 20. yüzyıl ressamı olmayı düşlüyordum. Nitekim öyle oldu ve bundan mutluluk duyuyorum” diyerek açıklayacaktı bu durumu.
1971’de devlet bursuyla gittiği Paris’e yerleşti. Burada Vincence Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü’nde eğitim gördü. İlk sergisini 1974’te Fransa’nın Rouen şehrinde açtı.
RESMETMEK İSTEDİĞİ DÜŞLERİ GÖRÜYOR
Yaşamını İstanbul ve Paris’te sürdürüyordu Komet. Türk resmindeki Paris ekolünün en önemli temsilcilerinden biriydi.
Ferit Edgü 1999 yılında yazdığı bir yazısında şöyle anlatmıştı Komet’in resimdeki figür anlayışını: “Nerden geliyor Komet’in resimleri? Kanımca, bu soru öyle ya da böyle Komet’in sanatına ilgi duyan birçoklarının uzun yıllar cevabını aradığı bir sual olmuştur. Komet’in resmine dahil olan tüm figürler belirsiz bir olay örgüsü içerisinde, hayal ve hakikat arasında salınırlar. Adeta Komet’in gündüz düşleri gibidirler. Tıpkı Ahmet Oktay’ın sanatçı için ‘Gördüğü düşleri resmetmiyor, tam tersine, resmetmek istediği düşleri görüyor’ demesi gibi.”
FİLOZOF ŞAİR BİR RESSAM
Ahmet Ergenç de yazısında onun felsefe ve şiirle kurduğu ilişkiye işaret ediyor:
“Edebiyat ve felsefeyle yakından ilgilenen ve dolayısıyla dünyayla daha ‘kökensel’ bir bağ kuran sanatçılardan biridir Komet.
Komet’in hem Fransa’da hem de Türkiye’de görsel sanatlarla kurduğu bağın yanı sıra edebiyatçılarla ve felsefecilerle kurduğu bağ, dünyayla temel bir derdinin olduğunun işareti sayılabilir. Komet’in dünyayla dirsek temasıyla yetinmeyip cümleler ve belki de poetik dizeler aracılığıyla dünyayla ‘burun buruna’, yüz yüze bir yüzleşme, dalaşma ve sataşma ilişkisi olduğunu hissedebiliyor insan. Filozof-şair bir ressamdır Komet, evet. İkinci Yeni şairleriyle, Nietzsche’yle, Fransız şairlerle (Rimbaud mesela) kurduğu ilişki bunun işareti.”
Türkiye’de ve yurtdışında 60’ın üzerinde sergi açan Komet’in eserleri; Lozan Canton Müzesi, Viyana Modern Sanatlar Müzesi, Kopenhag Grafik Sanatlar Müzesi, Paris Modern Sanatlar Müzesi ve İstanbul Modern gibi müzelerde yer alıyor.
Çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerini 2007 yılında ‘Olabilir Olabilir’ adıyla kitaplaştıran Komet, anılarını ise ‘Koşarak Geldim Çorabı Deldim’ adı altında yayınlamıştı.
Türk sanatından bohem bir kuyrukluyıldız kaydı.
BEDRİ BAYKAM: PARİS SANAT ORTAMINI DA ETKİLEDİ
TÜRK çağdaş sanatının, Türk aydınlanmasının bir büyük ismini kaybettik, yıldız gibi kaydı gitti aramızdan... Komet resimleriyle olduğu kadar gün geçtikçe anlaşılacak ki şiirleri ile yazılarıyla arkasında bıraktığı duruş ve felsefe ile de çok önemli bir isimdi... Arkasında bıraktığı sayısız resim, sözcük, anekdot ve hatıra ile belleğimizde, kalbimizde ve sanatımızın merkezinde sonsuza dek büyük bir yeri olacak. Ayrıca derin Paris sanat ortamını da 40 yıl boyunca kimliği ve eserleri ile etkilediğini unutmamak lazım. O sevecen, muzip, kahkaha dolu ama bir o kadar da düşündürücü kimliği ile kendisini sürekli sorgulayacağız ve böylece onun daha derin katmanlarına ulaşacağız. Türk sanat ortamının başı sağ olsun.
Paylaş