Paylaş
Komite ödül gerekçesini, “Kişisel hafızanın köklerini ve kolektif kısıtlamalarını ortaya çıkarmadaki cesareti ve soğukkanlı keskinliği” olarak açıkladı.
Annie Ernaux, kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı romanlarında yaşadığı çağın olaylarını, toplumsal değişimleri ve bunların özellikle kadınlar üzerinde yarattığı etkiyi anlattı.
Kişisel tarihiyle edebiyatın zirvesine çıkan Ernaux’nun eserleri bu türün ‘ustalık sınıfı’ örnekleri olarak yorumlandı hep.
1 Eylül 1940’ta, Lillebonne’da, işçi sınıfına mensup bir ailede doğan Annie Ernaux’nun çocukluğu Yvetot, Normandiya’da geçti. Mazbut bir sosyal çevrede büyüdü, Rouen ve Bordeaux üniversitelerinde edebiyat öğrenimi gördü ve uzun yıllar boyunca edebiyat öğretmenliği yaptı. Kişisel deneyimle toplumsal tarihi birleştiren unsurları daha ilk romanı ‘Les Armoires Vides’le (Boş Dolaplar) ortaya koydu. Sınıf atlama, evlilik, kadın özgürlüğü, cinsellik, kürtaj, hastalık, yaşlılık ve ölüm gibi meseleleri kendi deneyimleri üzerinden aktarırken, arka planda daima toplumsal yaşam ve onu oluşturan kültürel, siyasi, tarihî olaylara yer vererek ‘toplumsal bellek’ yazını olarak nitelenebilecek eserlere imza attı.
İkinci romanı ‘Ce qu’ils disent ou rien’ (1977) ona Prix d’Honneur roman ödülünü getirdi. Ama asıl çıkışını 1983’te, babasıyla olan ilişkisine ve Fransa’daki küçük bir kasabada büyüdüğü deneyimlerine odaklanan otobiyografik anlatısı ‘Babamın Yeri’ ile sağladı. Ernaux, aldığı çok sayıda ödülün ve beyazperdeye aktarılan romanlarının sayesinde uluslararası bir saygınlık kazandı.
OTO-SOSYOBİYOGRAFİ
Eleştirmen Ömer Türkeş, Annie Ernaux’nun ‘Babamın Yeri’ romanı üzerine Hürriyet Kitap Sanat’ta kaleme aldığı yazısında onun edebiyatının şifrelerini şöyle açıklıyor: “Annie Ernaux’nun bütün roman ve anlatılarında benzer bir kadın kahramanın kimlik arayışı ve toplumla çatışması öne çıkıyor. Kendi hayatının farklı sayfalarını farklı romanlara/anlatılara dağıttığını söyleyebiliriz. Küçük bir kasabada, küçük bir esnafın kızı olarak büyümek, yükseköğrenim görmek, farklı bir hayata açılmak, 60’lı yıllarda genç bir kadın olmanın zorluklarıyla karşılaşmak, kadın kimliğine, bedenine, cinselliğine ve özgürlüğüne sahip çıkmak... Bütün bunları anlatır kitaplarında. Bir yandan çok kişisel gibi görülen anlatı ve romanlar, diğer yandan yaşadığı çağın olaylarını, sınıf çatışmalarını, düşünce biçimlerini ve bunların -özellikle kadınlarda- yarattığı sancıları barındırırlar. Böylelikle tarihsel/toplumsal olanla bireysel olan iç içe geçer.”
‘Boş Dolaplar’, ‘Seneler’ ve ‘Yalın Tutku’ adlı romanları da Can Yayınları tarafından Türkçe olarak yayımlanan Annie Ernaux’nun ‘Kürtaj’ adlı romanından aynı isimle çekilen filmi geçen yıl 78. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü almıştı.
Filmin Antalya Altın Portakal’daki gösteriminde gerçekçi sahneleri nedeniyle bayılanlar olmuştu.
ÇEVİRMENLERE BÜYÜK VEFA
TÜRKİYE’de yayımlanan kitapların yüzde 15’i çeviri eserlerden oluşuyor. İlk sıra kuşkusuz İngilizcenin. İkinci sırada ise Fransızca yer alıyormuş. Bu bilgiyi Institut français ‘2022 Fransızca Çeviri Ödülü’ töreninde Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Olivier Gauvin verdi. Ödül, Institut français tarafından, Türkiye’nin nitelikli edebiyat çevirilerini desteklemek ve çevirmenlik mesleğine hak ettiği değeri vermek amacıyla bu yıl ikinci kez düzenlendi. Fransızca Çeviri Ödülü’nü Bernard Lahire’in ‘Rüyaların Sosyolojik Yorumu’ adlı kitabını Türkçeye kazandıran Zuhal Karagöz kazandı.
Jürinin yaptığı açıklamaya göre Institut français Fransızca Çeviri Onur Ödülü’ne ise Roza Hakmen layık görüldü.
Başkonsolos Olivier Gauvin, 4 Ekim Salı günü Fransa Sarayı’nda düzenlenen törende çevirmenlerin edebiyat dünyasında hayati öneme sahip olduklarına dikkat çekerek Fransa ve Türkiye arasında kültür patikaları ve edebiyat köprüleri oluşturduklarını ifade etti. Gauvin 30 bin TL değerindeki ödül çekini ve plaketi Zuhal Karagöz’e, Fransızca Çeviri Onur Ödülü’ne layık görülen Roza Hakmen adına Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Genel Müdiresi ve Yönetim Kurulu Üyesi Tülay Güngen’e teslim etti.
Törende Roza Hakmen’in teşekkür mesajını Güngen okudu. Mesajında, Proust çevirilerini geçen yüzyılda yaptığını ve teknolojik açıdan da zamanın gerisinde olduğu için internetten yararlanamadığını belirten Hakmen, Fransız Kültür Merkezi’nin referans kitaplarından yararlandığını söyledi.
‘Google Translate’ ile çeviri yapılır mı, yapılmaz mı tartışmalarını düşününce bize bütün dünyanın kapılarını açan çevirmenlerin emeği için ne kadar teşekkür
etsek azdır.
İKİ KÖPRÜ ARASINDA ATAOL BEHRAMOĞLU
ŞAİR Ataol Behramoğlu’nun adı, Edirne’de Karaağaç’a ulaşım sağlayan iki köprü arasındaki caddeye verilecek. Edirne Belediye Meclisi’nin bu kararı almasının nedeni ise Behramoğlu’nun yazdığı ‘Edirne Köprüsü’ adlı şiiri.
Ataol Behramoğlu’nun isminin Edirne’deki iki köprü arasındaki caddeye verilmesi nedeniyle 8 Ekim Cumartesi günü bir tören düzenlenecek. Belediye tarafından 7-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek ‘8. Edirne Kitap Günleri’nin onur konuğu olan Behramoğlu da törene katılacak.
Törenin ardından, ‘Edirne Köprüsü’ şiirinin yer aldığı ve Belediye tarafından yaptırılan büstün açılışı gerçekleştirilecek.
Ataol Behramoğlu 2021 yılında ilk baskısı yapılan, ‘Köprülere Şiirler’ isimli şiir kitabında Türkiye’den ve dünyadan 22 taş köprü üzerine şiirler yazmış, 1 Nisan 2018 tarihinde Adana’da kaleme aldığı ‘Edirne Köprüsü’ isimli şiire de bu kitabında yer vermişti.
Paylaş