Paylaş
Osman Hamdi Bey’den Şeker Ahmet Paşa’ya, Hoca Ali Rıza’dan İbrahim Çallı’ya pek çok sanatçının 2 bin 700 civarında eserinin bulunduğu Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu, ülkemizin en geniş ve en zengin özel koleksiyonlarından biri olarak biliniyor. Resim Heykel Müzesi’nde ilk sergilerinde bu koleksiyondan seçilen 600’e yakın eser yer alacak.
İstiklal Caddesi No:144 adresinde, önce bir Beyoğlu apartmanı, ardından, uzun yıllar Türkiye İş Bankası’nın Beyoğlu Şubesi olarak hizmet veren, korunması gerekli kültür varlığı tescili bulunan binada 2020 yılından bu yana devam eden kapsamlı restorasyon çalışmaları ve müze hazırlıklarında artık sona gelindi. Restorasyon projesini Teğet Mimarlık’ın hazırladığı müze binası İş Sanat tarafından uzun soluklu, yoğun ve titizlikle yürütülen bir hazırlık döneminden geçti.
Şevket Dağ - ‘Enteriyör - Rüstem Paşa Cami’
BOĞAZ’IN SON KILIÇ BALIĞI
İSTİKLAL Caddesi’nden her geçtiğimde beni heyecanlandıran, restorasyonunun ne zaman tamamlanacağını merak ettiğim müze binasının idari katlarının kullanılmaya başladığını öğrenir öğrenmez İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten’e bir hayırlı olsun ziyareti yaptım.
Müzeyle ilgili birkaç ipucu da alırım diye düşündüm.
Hummalı bir çalışmanın halen devam ettiği müze salonlarının kapısından gördüğüm kadarıyla tadımlık bir kaç not:
Müzenin Kurucu Küratörü Prof. Dr. Gül İrepoğlu koleksiyona ilk dahil olan Şevket Dağ’ın ‘Enteriyor - Rüstem Paşa Cami’ tablosuyla başlatmış kalıcı sergiyi. Kronolojik bir sırayla dönemlere göre Türk sanat tarihini izlemek mümkün. Ayrıca konularına göre bazı sınıflamalarla küçük sürprizler de hazırlamış.
Salon kapısının girişinde ise ziyaretçiyi İbrahim Çallı’nın büyük boy ’Atatürk’ tablosu karşılıyor.
Dikkatimi çeken bir diğer eser ise heykel sanatının büyük ustalarından Rahmi Aksungur’un büyük kılıç balığı oldu. ‘Özlem’ adı konan heykel, 60 yıl aradan sonra Boğaz’da balıkçılar tarafından yakalanan ve bir daha da görülmeyen kılıç balığından esinle yapılmış. Yok ettiğimiz doğal hayata yakılmış bir ağıt gibi...
Rahmi Aksungur
LATİF’İN EVİ
KANLICA’nın tepelerinde, bahçe içinde, müstakil, iki katlı mütevazı bir evde yaşıyordu sevgili Latif Demirci. Onun kalesi gibiydi evi, pek dışarı çıkmaz, orada okur ve çizerdi.
Geçen yıl kaybettik onu. Hepimizin içinde büyük bir acı ve boşluk bıraktı. En çok da kızı Yasemin’in.
Erken yaşta baba kaybının nasıl bir duygu olduğunu iyi bilirim. Zordur başa çıkmak. O acıyla yaşamaya alışmanın yöntemi herkesin farklıdır. Çok özeldir ve kendine özgüdür.
Yasemin sinema eğitimi aldı. Prague Film School’da film okudu, yönetmenlik ve senaryo alanlarında uzmanlaşarak 2015 yılında mezun oldu. Ardından Kingston University of London Film Studies bölümüne kabul edildi. 2019 yılında yüksek dereceyle mezun oldu. 2015 yılından beri çeşitli kısa filmler çekti. Filmleri CameraImage, Tirana Uluslararası Film Festivali, Antalya Altın Portakal, İstanbul Film Festivali, Venice Film Week gibi ulusal ve uluslararası 60’ın üstünde festivalde gösterildi.
Latif Demirci - Yasemin Demirci
Babasını kaybettikten sonra uzunca bir süre Latif’in evine giremedi Yasemin. O demir bahçe kapısını yeniden açma cesaretini yine çok sevdiği sinema sayesinde buldu. Ondan güç aldı.
Latif’in evini toparladı, arşivini tasnif etti, eşyasıyla vedalaştı ve bir kısa film haline getirdi.
Babasının kaybının ardından geçirdiği yas sürecini anlattığı kısa filmi ‘Onun Kalesinde’ şimdi seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.
Bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Kısa Film Yarışması’na da seçilen ‘Onun Kalesinde’, festivalin iptalinin ardından 18-22 Ekim tarihleri arasında Çekya’da düzenlenecek 64. BRNO16 Uluslararası Film Festivali’nde ilk kez seyircinin karşısına çıkacak.
Filmde Nezaket Erden, Doğu Can, Erdem Şenocak, Hakan Emre Ünal ve Başak Kara gibi genç kuşağın önde gelen oyuncuları rol aldı.
Filmin müziklerinde Gevende grubunun solisti Ahmet Kenan Bilgiç imzası var. Kurgu ise Buğra Dedeoğlu’na ait.
‘Onun Kalesinde’ önümüzdeki süreçte Türkiye’deki film festivallerinde de seyirciyle buluşmaya devam edecek.
“Sizin hiç babanız öldü mü?/ Benim bir kere öldü kör oldum” diye yazmıştı Cemal Süreya.
Yasemin de en iyi bildiği şeyle, sinemayla dile getirdi yasını.
Onun kalesine bizi de davet ederek paylaştı duygularını...
Paylaş