Paylaş
Türkiye’de demokrasiye geçişin en önemli adımı olan Cumhuriyet, Lozan’da kalıcı barış sağlandıktan sonra ilan edilmişti.
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nın bu yıl 100. yıldönümü.
Dünyaca ünlü devlet sanatçımız, orkestra şefi Gürer Aykal da Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu belgesi olarak kabul edilen Lozan Barış Antlaşması’nın 100’üncü yılı için bir marş besteledi.
Sözlerini Anayasa Mahkemesi Onursal Başkanı Yekta Güngör Özden’in yazdıği marşı Kübra Şenyaylar şefliğinde Koro İstanbul seslendirdi. Eserde piyanoyu ise bir başka besteci Hasan Uçarsu çaldı.
Gürer Aykal, yaptığı besteyi Lozan Anlaşması’nı imzalayan İsmet Paşa’nın kızı, İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker’e Pembe Köşk’te sundu.
Kurtuluş Savaşı kazanılmış, Cumhuriyet’i kurmaya giden kahramanların kendine güvenli ayak sesleri, Do majör duygusu veriyor.
Gürer Aykal da “Lozan büyük bir zaferdir. Müzikte ‘büyük’ün karşılığı majördür. O nedenle Lozan Marşı majör tonda bestelenmiştir” diyor.
Lozan Marşı hazırlanan bir klip eşliğinde 1 Temmuz’da YouTube kanalında yayına girdi. Marş, Lozan Barışı’nın 100’üncü yıldönümü için ay boyu yapılacak çeşitli etkinliklerde seslendirilecek.
Tarihçileri çıldırtan “Lozan’ın gizli maddeleri var mı?” sorusuna artık şöyle cevap verilebilir. Lozan’da gizli madde falan yok ama artık bir marşı var.
Gürer Aykal, yaptığı besteyi İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker’e Pembe Köşk’te sundu.
LOZAN MARŞI
Kurtuluşun bayrağı
Lozan kahramanları
Atatürk’le İnönü
Açtılar çağdaş yolu
Lozan’da milletler tanıdı Türkleri
Atatürk’le İnönü
Lozan kahramanları
Yenildi karayazgı
Tanıdı dünya bizi
Lozan’da Türk’ün sesi
Devrimler dizi dizi
Lozan’da milletler tanıdı Türkleri
Atatürk’le İnönü
Lozan kahramanları
Bağımsızlık belgesi
Tanıdı dünya bizi
Lozan’da destan yazdık
Yüzler ak alın açık
Cumhuriyet’le birlikte ulus olduk Türkiye’m
Atatürk’le İnönü
Lozan kahramanları
Marş için hazırlanan klipte Lozan Konferansı’nın görüntüleriyle Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün fotoğraflarına ve videolarına yer verilmiş.
YAZAR ADI BİLMEYEN KİTAPÇI OLUR MU
YAZAR Murathan Mungan sosyal medya hesabı olan Twitter’dan Beyoğlu’nda girdiği kitapçıda yaşadığı bir olayı anlattığı bir mesaj yayınladı.
Yazdığı şöyleydi: “İstiklal Caddesi’ndeki bir kitapçıda, bu konuda geçmiş deneyimlerimden ötürü yazarın, kitabın ve yayınevinin adını tane tane ‘artiküle ederek’ sordum. Kitabevinin çalışanı bilgisayar ekranına baktıktan sonra, ‘Beyefendi, burada Deniz Batur diye bir yazar görülmüyor’ dedi.”
Yorumlara baktım, neredeyse edebiyat dünyasından aforoz edilmiş Mungan. Üsttenci bir yaklaşım olarak yorumlayanlardan ‘artiküle ederek’ demesine takılanlara, kitapçıda çalışanların bütün yazarları tanımasının mümkün olmadığından girip onların ne kadar az ücretle çalıştırıldıklarına, Mungan’ın kibrine kadar verip veriştirmişler.
Murathan Mungan
Kitapçıda çalışanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi, aldıkları maaş tabii ki önemli ama Murathan Mungan ne yapabilir ki buna?
Kitabevinde çalışan birinin okuryazarlık düzeyinin bir tık yüksek olması gerekmez mi? Enis Batur’un adını duymamış bir satıcıdan, yaptığı işi bilmeyen birinden nasıl verim alabilir ki o müessese?
Çalışanın hak arayışının yanında olmak başka, cehaleti savunmak başka.
Murathan Mungan’ın yanında yer alan az sayıdaki yorumlardan biri benim de duygularımı ifade ediyordu:
“İnsanın işini iyi yapması gerekir, bunun kibirle bir ilgisi yok. Kahve almak istediğinizde, çalışan kişi ben espresso yapmayı bilmiyorum latte vereyim dese tuhaf olmaz mı, market çalışanı ben bugün rafların yerini karıştırdım diyemez.”
Paylaş