Paylaş
Doğduğu köyde, Bayburt’un Bayraktar köyünde açtığı Baksı Müzesi başlı başına bu düşüncesinin somutlaşmış hali değil mi zaten?
Zeytinburnu Belediyesi Kazlıçeşme Sanat’ta dün açılan ve 30 yıl boyunca ürettiği yapıtlarından oluşan yeni sergisi ‘Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri’, Anadolu topraklarındaki birikimlerin derin anlamlarla birbirine bağlandığı gerçeğini farklı boyutlarda somutlaştırıyor.
Hüsamettin Koçan’ın Alanya Kalesi’ndeki tarihi tersaneden Çankırı’daki tuz mağaralarına, Baksı’dan İstanbul’daki çeşitli sergilerine kadar 30 yılda bu bağları sanat eserleri aracılığı ile nasıl kurduğunun tanığıyım.
Bir tür retrospektif niteliğinde olan ve kültürel DNA’nın ipuçlarını veren sergi benim de kişisel sanat eğitimimin retrospektifine dönüşüyor o yüzden.
Eski çağlardan günümüze, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet’in rüyasını ve kültüre bakışını dönem dönem semboller ve figürler üstünden bir araya getiren sergide 99 eser yer alıyor.
EN BÜYÜK GELENEK ANLATICISI TOPRAKTIR
Eserlerinde toprağı da malzeme olarak kullanan Koçan onun simgesel anlamına dikkat çekiyor:
“Gelenek tekrar edilen bir şey değildir. Gelenek, bir birikimden gelecek hayallerini üretebilmektir. Gelenek dinamik bir şeydir, durağan bir şey değildir. En büyük gelenek anlatıcısı topraktır. İnsanların yaşantıları birbirlerine eklenerek bir tarih oluşturuluyor. Bunun içerisinde hikâyeler var. Biz hikâyeler üzerinden gidiyoruz ve zannediyoruz ki bizim bildiğimiz hikâyenin ötesinde hikâye yok. Halbuki bizim bildiğimiz hikâyelerin üzerinde bir sürü insanlık hikâyeleri var. Bir sürü deneyimler, birikimler var. Bunlarla bir gelecek önerisi oluşturabilir miyiz? Asıl mesele bu. Şifre de zaten o kültürlerin birbirleriyle kurdukları ilişkiden kaynaklanan bir gizemdir.”
GELİRİ BAYBURT’TAKİ YETENEK GELİŞTİRME MERKEZİ’NE AKTARILACAK
Sergi aynı zamanda sanatçının Anadolu’da var olma projesi olarak 20 yıldır üretimini sürdürdüğü ve ‘En büyük ve en son eserim’ dediği Baksı Müzesi’nin katılımcı, hatırlayan ve hayal eden yenilikçi dünyasını izleyici ile paylaşıyor. Sergiden elde edilecek gelirin bir bölümü Bayburt’ta yapılacak Yetenek Geliştirme Merkezi için kaynak yaratacak.
Küratörlüğünü Mehmet Lütfi Şen’in yaptığı sergi, 30 Haziran’a dek Zeytinburnu Belediyesi Kazlıçeşme Sanat’ta ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
#41yıllıkbirrüya
HER sinemasever gibi öğrencilik ve ilk gençlik yıllarımızın en önemli olayıydı İstanbul Film Festivali. Programın açıklanması dört gözle beklenir, listeler yapılır, o salondan diğerine koşuşturulur, biletler anı olarak saklanır, daha çok film izleyenler kıskanılır, filmler üzerine saatlerce tartışılırdı. Şimdi her ne kadar dijital platformlarda pek çok film gösterilse de pandemi sonrası salonlar açılınca o eski heyecanı yeniden duymaya başladık.
Bu yıl 8-19 Nisan tarihleri arasında yapılacak 41. İstanbul Film Festivali’nin programı dün yapılan basın toplantısıyla açıklandı. 135 uzun ve 22 kısa metrajlı filmden oluşan festival programında 43 ülkeden 164 yönetmenin filmleri gösterilecek.
İKSV Genel Müdürü Görgün Taner yaptığı konuşmada: “Onat Kutlar’ın festivalin 10. yılında yazdığı bir yazıyı sık sık hatırlarız. ‘On yıldır her erken baharla birlikte adeta bir kış uykusundan uyanıyor bu kent. Canlanıyor, güzelleşiyor, gülümsüyor. Kent kıpırdıyor.’ Baharı da artık sabırsızlıkla beklediğimiz bu yılda, hepimizin sinemanın getireceği bu şenliğe çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum” diyor.
Onat Kutlar’ın dediği gibi baharı İstanbul’a 41 yıldır film festivali getiriyor.
Festivalin açılışını, dünya prömiyerini Şubat 2022’de Berlin Film Festivali’nde yapan ve En İyi Başrol Performansı (Meltem Kaptan), En İyi Senaryo, Sanat Sinemaları Birliği Ödülü kazanan ‘Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı’ filmi yapacak.
Uluslararası ve ulusal yarışma filmlerini başka yerde bulamazsınız. Genç yönetmenleri özellikle tavsiye ederim. Bir de bu yıl özel bir bölüm ayrılan Spagetti Western ustası Sergio Leone filmlerini.
Biletler 1 Nisan’da satışa çıkacak, listenizi yapmak ve festivale çalışmak için ayrıntılı bilgi film.iksv.org adresinde.
Paylaş