Paylaş
Uzun ömrünü hep üreterek geçirdi. Kendi deyimiyle hayatı boyunca gazetecilik yaptı. Bütün tanıklıkları, bilgisi ve tecrübesiyle yazdı kitaplarını, başta ‘Türk Basın Tarihi’ olmak üzere.
Büyükannesinin annesi Meyyale Hanım’ın hikâyesini anlattığında dinleyen herkesin “Bunu yazsana” demesiyle romancılığa geçti. ‘Meyyale’ ilk yayımlandığında büyük ilgi gördü ve gazetecilikten sonra ikinci büyük tutkusu oldu romancılık. Ardından pek çok biyografik romana imza attı. Kimi tanıdıklarıydı, kimi ailesi, kimi de yakın tarihin önemli isimleri. Kurgudan çok gerçeklere yer verdi bu kitaplarında.
25 Ocak 1923 yılında İstanbul’da, Nişantaşı’ndaki aile konağı olan Hasan Paşa Konağı’nda doğdu Hıfzı Topuz. Fransız okullarında okudu, Galatasaray Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Akşam Gazetesi’nde çalışmaya başladı bu yıllarda. İstihbarat şefliği, yazı işleri müdürlüğü yaptı. İstanbul Gazeteciler Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığında bulundu.
Bulduğu bir bursla gittiği Strasburg Üniversitesi’nde ‘Devletler Hukuku’ ve ‘Gazetecilik’ alanlarında yüksek lisans ve yine Strasbourg Hukuk Fakültesi’nde gazetecilik doktorası yaptı. Dünyanın pek çok ülkesinden gazeteci dostlar edindi bu yıllarda. 1959 yılında Paris’te Unesco Genel Merkezi’nde Özgür Haber Dolaşımı Şefi olarak çalışmaya başlaması hayatının dönüm noktası oldu.
FRANSA’DAKİ KÜLTÜR ELÇİSİ
Unesco’daki görevi sayesinde dünyanın dört bir yanını dolaştı. En çok Afrika’dan etkilendi ve zaman zaman Afrika ülkelerinde kaldı. Ona yeni ufuklar açan Paris görevi aslında başka bir misyon da yüklemişti. Resmi olmayan kültür elçisiydi adeta. Paris’e giden Türk sanatçı ve yazarlarını koruyup kollamış, gerektiğinde ev sahipliği yapmıştı. Abidin Dino’dan devraldığı bir tür misyondu bu. Nâzım Hikmet’in Paris’e geldiği yıllarda ona eşlik etmişti Abidin Dino’nun yönlendirmesiyle. Yolu Paris’e düşen, orada yaşayan sanatçının edebiyatçının kapısını çaldığı ilk isimdi. Melih Cevdet Anday ve Çetin Altan’ın yumruk yumruğa kavgası onun evinde yaşanmıştı.
Fikret Muallâ’yla dostluk kurmuş, en kötü zamanlarında yanında olmuştu hep.
1983 yılında emekli olduktan sonra Paris defterini kapatıp Türkiye’ye dönmüş pek çok üniversitede gazetecilik dersleri vermeye başlamıştı.
‘Meyyale’ romanıyla başladığı romancılığına kadar sürdü bu dönem. Daha sonra art arda biyografik eserler vermeye başladı.
‘Paris’te Bir Türk Ressam’da sanat tarihimizin en trajik isimlerinden Fikret Muallâ’nın hayatını anlatmış, ‘Paris’te Son Osmanlılar’da ise on dokuzuncu yüzyılın ortalarından başlayarak yirminci yüzyılın başına kadar gelen bir dönemde padişahlık rejimine karşı Türk aydınlarının verdiği mücadeleleri kaleme almıştı.
Aralarında ‘Çamlıca’nın Üç Gülü’, ‘Gazi ve Fikriye’, ‘Hatice Sultan ‘Taif’te Ölüm’, ‘Başın Öne Eğilmesin’, ‘Abdülmecit’, ‘Hava Kurşun Gibi Ağır’, ‘Vatanı Sattık Bir Pula’, ‘Paris Sürgünü’, ‘Melih Cevdet Anday - Anı ve Mektuplarda’ gibi kurmacadan çok anı ve belgelere dayanan 50’nin üzerinde kitaba imza attı. 90’ıncı yaşında Öner Ciravoğlu’nun hazırladığı ‘Ardından Yıllar Geçti’ adlı söyleşi kitabında hayat muhasebesini yaptı adeta. Türkiye’ye geldiğinde yerleştiği Esentepe Basın Sitesi’ndeki müstakil evi de 100 yıllık bu uzun ömrün görsel tarihi gibiydi. Bir yanda dünyanın dört bir yanından toplanmış Afrika maskları, diğer yanda özellikle Paris’te yaşayan sanatçıların, başta Fikret Mualla’nın, Avni Arbaş’ın, Abidin Dino’nun tabloları. Duvarlarda çoğu ithaflı, imzalı yazar dostlarının kitapları, beraber fotoğrafları...
Hıfzı Bey’in sanatla iç içe üreterek geçmiş, dolu dolu yaşanmış 100 yılı. Basın ve kültür tarihimizin gerçek hafızasıydı.
CENAZESİ BUGÜN
- İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede 100 yaşında hayata veda eden Hıfzı Topuz’un cenazesi, yarın Teşvikiye Camii’nde öğleyin kılınacak namazın ardından Feriköy Mezarlığı’na defnedilecek.
TARİHİ FOTOĞRAF
1962’te Paris’teki Cop d’Or restoranında, soldan sağa Avni Arbaş, Henriette Arbaş, Vera, Nehize Topuz, Nâzım Hikmet ve Hıfzı Topuz.
Paylaş