Paylaş
Sosyal medyada başlatılan “Kocama Dokunma” kampanyasında katılabileceğim tek cümle bu, zira bu devirde kadınlığı bu kadar yerin dibine sokan bir başka kampanya görmemiştim.
Aslında yazmayacaktım bu konuyu, üzerine konuşmanın bile saçmalık olduğunu düşünüyordum. İnsanlar bu içerikte bir kampanyaya elbette sadece güler diyordum… Ancak sosyal medyada çığ gibi büyüyen takipçiler, gazetecilerle girilen polemikler, linç niteliğinde binlerce yorumu görünce kendimi tutamadım.
Öncelikle baştan anlaşalım; bir evlilikte eğer aldatma söz konusu ise bunun tek suçlusu aldatan kişidir. “Fettan”, “kötü”, “yoldan çıkaran” kadın yoktur, aldatmak isteyen erkek vardır. Ve eğer Ayşe ile olmuyorsa büyük ihtimalle Fatma ile olacaktır. Eğer etrafındaki bütün kadınlar onu geri çeviriyorsa, yurt dışına gidip aldatacaktır, “bekarım” deyip aldatacaktır ancak eninde sonunda aldatacaktır. (Konumuz aldatan kocalar olduğu için sadece erkeklerden bahsediyorum. Yoksa aynı durum aldatan kadın için de geçerli.)
Ve bu durum bir çiftin başına geldiğinde verebilecek farklı kararlar vardır.
Affetmek...
Aldatılmayı kabul etmek...
Aldatıp öç almak, ya da kendi yoluna bakmak gibi…
Ancak bu durumun tek muhatapları karı-kocadır. Dışarıdan burun sokmak, fikir belirtmek hadsizliktir.
Bir eş olarak, öteki kadını hedef gösterip kocanın hareketini maruz görmek ise kendi kendini aldatmaktan başka bir şey değildir.
Kocama Dokunma 'kampanyası', bu basit gerçeği göremeyen kadınların düşüncesizce başlattığı, kadınları aşağılayan, aciz konuma düşüren ve kadınlar arasındaki nefreti arttıran anlamsız bir kampanyadır.
Kadına şiddetin korkutucu boyutlarda yaşandığı ülkemizde, bir kadının başka kadınları hedef göstermesi ise kabul edilemez bir davranıştır.
Bu kampanyaya “sen de kocana sahip çık o zaman” diye cevap veren kadınlar olmuştur ki, onlara hiç girmiyorum bile! Bir kadın, eşi onu aldatmasın diye canını başına takmak zorunda değildir. Bir kadının görevi kendini kocasına beğendirmek hiç değildir.
Günlerdir bu kampanyanın arkasındaki zihniyeti anlamaya çalışıyorum ancak anlayamıyorum. Neden kadınlar erkekler karşısında kendilerini bu kadar değersiz görüyorlar idrak edemiyorum.
Zannediyorum çalışan kadın da, çalışmayan kadın da hala aynı şeyden korkuyor.
Yalnız kalmaktan…
Hayata karşı tek başına mücadele etmekten…
Ve toplum tarafından bize korkunç olarak sunulan bu duruma düşmemek için de kendi değerini hiçe sayıyor. Ona yeterince değer vermeyen insanların peşinden sürükleniyor... Değer göremeyince de başka kadınları suçluyor.
Sonuç; korkular yüzünden yetersizlik duygusuyla geçen bir ömür. Değer mi?
Sene oldu 2017. Dünya yeterince hızlı değişmiyor ama yine de değişiyor. Biri de çıkıp dememişki, böyle saçma kampanyalarla uğraşacağınıza gidin kadına şiddete yönelin, okutulmuyan kız çocuklarına destek olun! Kadınlar olarak hepimizin ayaklarının yere bastığı, güçlü durduğumuz, erkeklerle eşit olduğumuzu idrak ettiğimiz günlere hızlıca kavuşmamızı diliyorum. Ama önce aynayı kendimize çevirmemiz şart!
Paylaş