Paylaş
İstanbul’un en iyi kokoreççisini ararken karşıma çıktı Oğuzhan. Ozzie's Kokoreç adında Dolapdere’de ufak bir dükkanı var. Dükkan dolup taşıyor, rezervasyonsuz yer bulmak mümkün değil. Ve kokoreç hakikaten nefis, yumuşacık. Ancak kokoreçi kadar Oğuzhan’ın hikayesi de etkiledi beni.
Oğuzhan’ın dedesi de, babası da kokoreççi. Hem de İstiklal Caddesinde mangalını ve etini sırtında taşıyan eski kokoreççilerden. Oğuzhan’ın babası oğlu okusun istemiş, okutmuşta. Babasını tatmin edecek beyaz yakalı bir işi olmuş Oğuzhan’ın. Sevdiği, kendini ait hissettiği…
Ancak hayat! Oğuzhan’ın babası kansere yakalanmış. Tedaviler sonuç vermemiş ve vefat ederken, türlü zorluklarla okuttuğunu oğlundan tek birşey istemiş; aile mesleğini sürdürmesini, kokoreççi olmasını. “Gel de anla!” diyor Oğuzhan.
Babasını kaybettikten sonra Oğuzhan bir süre bu isteğe direnmiş. Mutlu olduğu mesleğini bırakıp kokoreççi olmak istememiş. Ancak babası sık sık rüyalarına girmeye başlayınca, istifasını vermiş ve geçmiş Dolapdere’deki küçük dükkanın başına.
Bilirsiniz Dolapdere sakin bir muhit değildir. Oğuzhan’ın dükkanının önünde uyuşturucu bağımlıları, sarhoşlar... Müşteri de yok! Ancak bir kere karar verdi ya, pes etmemiş, dükkanı yenilemiş, saatlerce reçete çalışmış. Ve sonunda başarmış. "Müşteriler gelip gitmeye başladıkça, muhit te sakinleşti" diyor Oğuzhan. Şuan yurtdışından sırf kokoreçini yemeye gelen gurmeler bile var!
Ve inanır mısınız, işe zorla girmesine rağmen, Oğuzhan’ın gözlerinde ancak işini çok seven insanların gözünde olan o ışık var. Kokoreçten bahsederken sanki sevgilisinden bahseder gibi heyecanlanıyor. Bu kadar iyi kokoreç yaptığı için, dükkanı dolup taştığı için kendisiyle gurur duyuyor. İşini büyütmenin yollarını araştırıyor…
Ozzies 1968’e gidince, bir de video çektim. Detaylı dinlemek isterseniz Oğuzhan’ın hikayesi haftaya youtube kanalımda olacak.
Hepimize ilham vermesi dileğiyle!
Maya Azucena
İstanbul’u bu kadar sevmemin nedenlerinden biri de aynı gün içinde farklı dünyaları yaşatabilmesi. Mesela gündüz Dolapdere’de eski İstanbul usulü kokoreç yiyebiliyorken, akşam da Bebek’te yeni açılan Angie’de Grammy ödüllü Maya Azucena’yı dinleyebiliyoruz. Maya Azucena hem sesi hem de enerjisi itibariyle tek kelimeyle müthişti!
İstanbul’daki çoğu mekan gibi sadece Türkçe müziğe yoğunlaşmayıp, bize farklı alternatifler de sunduğun için teşekkürler Angie!
Paylaş