Özellikle bir de yanınızda 2 yaşında çocuğunuz var ise, kendinizi stresli bir maceranın içinde bulursunuz.
İşte yakın gelecekte, bu dertten kurtulmak üzereyiz! Amazon, yeni geliştirdiği bir teknoloji sayesinde bütün dünyanın alışveriş yapma şeklini değiştirmeye hazırlanıyor. Bir süpermarket düşünün, siz alışveriş yaparken aldıklarınızı hesaplasın, otomatik olarak banka hesabınızdan düşsün ve siz kasada sıra beklemeden, para ödemeye çalışmadan elinizi kolunuzu sallayarak çıkın.
Konseptin adı “Amazon Go”. Telefonunuza yüklediğiniz bir uygulama sayesinde kullanılabiliyor. İlk market, 2017’de Seattle’da açılacak. Türkiye’ye ne zaman gelir bilmem ama umarım benzer bir teknoloji yakında ülkemizde olur.
Teknolojik alışveriş sepeti
Süpermarketler gibi, alışveriş sepetleri de değişiyor. Dubai’de, Lipton Yeşil Çay sponsorluğunda sağlıklı yaşama teşvik eden alışveriş sepetleri çıktı. Sepet, siz alışveriş yaparken, attığınız adımı ve yaktığınız kaloriyi hesaplıyor. Yani süpermarkette hem alışveriş, hem de bir nevi spor yapıyorsunuz.
Amaç, tüketiciyi hareket etmeye, sağlıklı yaşamaya ve sağlıklı seçimler yapmaya teşvik etmek. Benim gibi çikolata tutkunlarını durdurabilir mi bilemem, ama biraz daha geliştirilirse alışveriş sepetleri çok eğlenceli olabilir.
Büyük sofralar kurmak, saatlerce hamur açmak, sevdiklerimizi tıka basa doyurmak bizden sorulur! Bayram sofrası, ramazan sofrası, doğum günü sofrası, çay sofrası, yılbaşı sofrası… Maksat yemek olsun, en tembelimiz bile gocunmadan çalışır, didinir imkanlarımız dahilinde en güzel sofrayı hazırlayıveririz.
Peki yeni yıl soframızda neler olmalı? Bugün sizlerle, farklı kültürlerin yeni yıla girerken şans getirmesi için neler yediklerini paylaşacağım. Umuda çok ihtiyacımız olan bu günlerde belki yüzümüzü güldürür, bakarsınız şans getirir.
İŞTE YENİ YILDA ŞANS GETİREN YİYECEKLER
Japonya: Japonlar yeni yıla girerken, “uzun ömürlülük” için mutlaka noodle (erişte) yiyor. Noodle’ı pişirirken kırmamak işin püf noktası!
Amerika Birleşik Devletleri: Amerikalılar yeni yıl sofralarında mısır ekmeğine yer veriyor. Mısır ekmeğinin rengi altın sarısı olduğu için, zenginlik getireceğine inanıyorlar.
Norveç:
2017’de neler olur bilemem ama umudumuzu kaybetmediğimiz ve birbirimize sahip çıktığımız bir yıl olsun.
Yeni yıl demek, hediye demek!
Eskiden yılbaşı hediyesi almak kolay işti. Çocuklara lego, yetişkinlere de atkı dediniz mi konu kapanırdı. Ancak artan seçenekler ile birlikte, son bir kaç senedir hediye almak maalesef eskisi kadar kolay değil. Artık daha yaratıcı olmak, üzerine düşünülmüş hediyeler seçmek gerekiyor.
"Sevdiklerime yılbaşında ne alsam?" diye düşünenlere, güzel hediye tavsiyelerim var.
Çünkü birimiz ölünce, hepimiz ölüyoruz. Ülkemiz ölüyor, dünyamız ölüyor.
Acı sadece bizim ülkemizde mi? Hayır. Bütün dünyada. Suriye’deki çocukların gözlerinde, yüreklerinde… Peki elimizden ne geliyor?
İzlediniz mi bilmiyorum, internette Arap kökenli İsrailli ana haber spikeri Lucy Aharish'in konuşması dönüyor. “Riyakarlık” diye nitelendiriyor durumumuzu Aharish. 21. yüzyılda, bütün dünyayı cep telefonumuzdan izleyebildiğimiz bir dünyada, bu kadar acı olmasını…
“Kim kötü? Kimin suçu?” diye sormanın bir anlamı yok diyor, “Kimin suçu olduğu önemli değil. Önemli olan, gözümüzün önünde olanlara, tepkisiz kalmamız!”
Zaman yetmiyor! Zamanla bitmek bilmeyen bir yarış halindeyiz. Trafikte iş halletmeye çalışıyoruz, çocuğumuzla oynarken email gönderiyoruz. Aynı anda 10 işi birden yapıyor, elimizden geldiğince her yere yetişmeye, her şeyi yapmaya gayret gösteriyoruz.
Bütün bu koşturmaya rağmen çoğu zaman işleri bitiremeden günümüz bitiyor, aklımızda yapılması gerekenler, zamanın yetersizliğinden söylenerek yatağa gidiyoruz.
PEKİ BU ZAMAN NEREYE GİDİYOR?
İşte Nike yeni kampanyasında bu sorunun cevabını veriyor ve farkındalık yaratıyor. Hem de biraz ürkütücü bir tonda!
Ayşen Hanım'ın instragram sayfasına yüklediği fotoğrafın altında şöyle yazıyor; "Günaydınlar. 7 yaşımdan beri her sabah ya okula ya işe gidiyorum. Başka türlüsü hiç içime sinmedi. Kusura bakmayın ama -mecburen değilse- üretime, katma değere katılmıyor ya da sosyal sorumluluk hissederek topluma yararlı işler yapmıyorsanız, süslen, boyan, giyin, gez-toz!! İnsana sorarlar "Nereye kadar?"
Ayşen Hanım'ın çok başarılı bir işi, birbirinden başarılı ve özgüvenli iki tane çocuğu ve de harika bir sosyal çevresi var. Neden mi? Çünkü mutlu. Çünkü sürekli üretiyor.
Çalışmak harika bir şey! İşe yaradığını hissetmek, yeni fikirler üretmek, yorulmak, koşuşturmak, bazen başarısız olmak ama yine de yılmamak, inanın insanı hep besleyen tecrübeler. Etrafıma bakıyorum da, çalışmayan insanlar hep daha mutsuz, hep daha yorgun. Sürekli bir arayış içindeler. Üreten insanlar ise her zaman daha dinamik.
ÜRETMENİN YAŞI YOK!
Yeni yıla büyük bir anlam yüklüyorum. Sanki, 1 Ocak itibariyle dünyadan bütün kötülükler yok olacak, insanlar birbirine saygı duymaya başlayacak, doğamız bir anda temizlenecek ve Milli Piyango bana çıkacak.
Malum 2016 ülkemiz için çok kötü geçti. Üzüldük, sarsıldık, şaşırdık, ne diyeceğimizi, ne yapacağımızı bilemez hale geldik. Ancak yine aralık geldi çattı ve benim içimi bir umut kapladı. “Ya bu sene tutarsa?”
Siz ne dersiniz? Her zaman umut olmalı, değil mi?
Sosyal medya, hayatımıza sinsi sinsi girip bir anda bütün zamanımızı ele geçirir oldu. Sloganımız belli; “Ama önce izin ver bir fotoğraf çekeyim!” Hal böyle olunca bazen abartabiliyoruz. Konu çocuklarımız olunca sınır koymaya çalışıyoruz ancak ipin ucunu sadece çocuklar değil, biz de kaçırıyoruz.
Açın facebook, instagram hesabınızı, gereksiz bilgiler paylaşan teyzeniz, öz çekimde yanlışlıkla arka tarafta kiloduyla oturan kocasını paylaşan komşunuz, sosyal medyada kavga edenler, snapchat’te alenen dedikodu yapan fenomenler! Neler neler…
Daha biz yetişkinler bile sosyal medyayı doğru düzgün kullanamıyoruz. Hal böyle olunca, gençler için durum daha da kritik olabiliyor. Mesela, daha geçen gün oyuncak bebekleriyle oynayan küçük kuzeniniz bir anda karşınıza makyajlı, seksi pozlarla çıkabiliyor!