Paylaş
Ya da çocuğumuza karne hediyesi aldığımız dostlarımızı yaz sonunda önüne birkaç parça yiyecek koyup sayfiyede bırakıyoruz. Onların birer canlı olduğunu ve bir zaman bizimle yaşadığını unutup mahzun bakışlarına aldırmadan çekip gidiyoruz. Sonunda bunlar sığınacak birer yer arıyorlar. Kendileri gibi terk edilmişlerle aile olup sokakları mesken ediniyor ve kontrolsüzce çoğalıyorlar. Kediden, köpekten korkanlar, bunlara “çete” deyip belediyeye şikayet ediyor. Hayvanseverler de bu insanlardan şikayetçi olup, “Bunların yüreğinde sevgi yok” diye isyan ediyorlar. Türkiye’deki manzara bu maalesef.
İzmir’deki isyanın nedeni
Son günlerde İzmir’deki hayvanseverler ayaklandı. İsyanları ise, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun ilçelere, “Bakamadığınız sokak hayvanlarını bize gönderin” sözüyle başladı. Öfkenin fitili Sığacık’taki köpeklerin Seyrek Bakımevi’ne gönderilmesiyle ateşlendi. Hayvanseverler, sokak hayvanları sorununun çözümünün onları toplu olarak bir yere kapatmak olmadığını söyledi. Hayvanları büyük bir yerde toplayıp bakmanın hem ekonomik, hem de uygulanabilir olmadığını da söyleyen veteriner hekimler, “Çözüm yerelde. Bin hayvanlık barınak büyük sıkıntı yaratır. İdeali 500 hayvanlık tesisler. İtlaf etmek de asla çözüm değil” dedi. Sadece İzmir’in değil, tüm Türkiye’nin yakındığı sokaklardaki kedi ve köpeklerin sorunu için uzmanlarla görüştük. Hayvan Hakları İçin Veteriner Hekimler Derneği (HAYHAVADER) kurucu üyesi Veteriner Hekim Ebru Tong’a ve yıllarını bu konuya adamış İzmir Valiliği İl Hayvan Koruma Kurul Üyesi Semra Çetinsoy’a, “Sokak hayvanları sorunu nasıl çözülür” diye sorduk.
Kedi ve köpekleri sahiplendirelim
Hayvan Hakları İçin Veteriner Hekimler Derneği kurucu üyesi Veteriner Ebru Tong’un görüşlere şöyle:
“Hayvan hakları kapsamında en temel sorun aslında sahipsizlik. Hayvanları Koruma Kanununda “sahipsiz hayvan” tanımını koymakla aslında baştan yanlış yapmış oluyoruz. Ne yazık ki, sokakta yaşamak zorunda bırakılan dostlarımız kanunda adları geçtiği gibi sahipsiz kalıyor. Gönüllüler olarak ne kadar sahip çıkmaya çalışsak da kayıt altına almayı başaramadığımız hayvanlarımızın en temel ve basit gereksinimlerini bile karşılayamıyoruz. Bugün bir mahallede görüp kısırlaştırdığımız hayvanı sonra düzenli olarak görme şansımız ne kadar var tartışılır. Bu durumda işaretlenmiş bile olsalar paraziter tedavilerini ve aşılamalarını sürekli takip edebilmemiz de mümkün olmuyor. Bir gün bir belediyenin bir gün başka belediyenin sınırında gezinirken farklı uygulamalara maruz kalabiliyorlar. Ya da bir şekilde mahallemizin köpeği, kedisi olmalarını başardık, ortam uygun kapımızın önünden ayırmıyoruz diyelim, bir şikayete maruz kalıp uzaklaştırılmaları ya da zehirlenmeleri hatta trafik kazası geçirmeleri an meselesi.”
Sorumlulukları bilmek
Öncelikle dostların sahipli kılınmasını esas almak ve yasal düzenlemeleri bu düşünce ile oluşturmamız gerekir diyen Veteriner Ebru Tong, “İnsanlar sorumluluklarını bilmedikleri sürece hayvan haklarını etkin olarak sağlamak zor. Hayatımızı paylaştığımız hayvanlarımızı mal olarak değil, birey olarak görmeye başlamadığımız sürece haklarını savunuyormuş gibi yapmaktan öteye gidemeyiz. Durum sahipsizlik olarak algılanınca da yasal olarak görev verilmiş kurumlar bile yeterli çalışmayı yapmıyor. Artık bu konu hayvan severlik veya sevmezlik konusu olarak ilgi alanı ya da sosyal faaliyet gibi algılanmaktan çıkmalıdır. Hayvanları Koruma Kanununun yalnızca sahipsiz hayvanların değil hayatımızı paylaştığımız tüm hayvanların insanlarla ilişkilerini düzenlemeye dair bir kanun olması ve yetkili makamların diğer mevzuatlara olduğu gibi bu konuya ilişkin düzenlemelerde de görevini itina ile yerine getirmesi gerekiyor” diye konuştu.
Tek yol kısırlaştırmak
İzmir Valiliği İl Hayvan Koruma Kurul Üyesi Semra Çetinsoy’un sokak hayvanları sorunun çözümü için görüşleri şöyle:
“İzmir, metropol içi ve dışı sahipsiz hayvanlarla ilgili belediyelerin bir kısmının geçici çözüm aramaları, sorunu görmezden gelip başkasının sırtına yüklemek istemeleri ve en acımasız yol olan itlafa yönelmeleri ile giderek içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Bu sorunun temel çözümü tüm dünyada uygulandığı gibi kısırlaştırma. Ülkenin tümünde oturtulup nüfus kontrol altına alınıncaya kadar ister barınak, ister bakım evi adı altında sahipsiz hayvanların en azından bir bölümünün bakılabileceği mekanların inşaa edilmesidir. Belediyelerin bünyesinde ve İlçe Tarım Müdürlüklerinde veteriner istihdamı, sahipsiz hayvan kısırlaştırmasına yoğunluk verilmesi de bu sorunun çözümüne yardımcı olabilecek adımlardır. 5199 sayılı yasanın yönetmelikleri de zaten bunu emreder.
Paylaş